Yıllar önce fotoğraf çekme merakıyla bir fotoğraf makinası edinmeye karar verdiğimde derin ve ciddi bir araştırmaya girişmiştim. Karşıma teknolojinin sayısız seçenek sunumu karşısındaki kararsızlığım ve bilgisizliğimin bana yıllar sonra çok daha büyük kapılar açacağından habersizdim.
Sorduğum neredeyse herkes iyi bir fotoğraf makinasının olmazsa olmaz ilk detayının mercek olduğunu söyledi. Sonra iyi mercekler üzerine bir araştırmaya girişmiş toprak altında onlarca yıl bekletilmiş mercek teknolojisinin görüntünün kusursuz aktarımı konusunda gelinen son nokta olduğunu öğrenmiştim.
Ne ki bir gün hiç beklemediğim birisi aslolan unsurun mercek değil işlemci olduğunu bana söyleyene dek.
Bir olayı, durumu, nesneyi ya da canlıyı görmek ya da ona bakmaktan ziyade, o gördüğünü bütün arka planıyla gerçeğe yakın yorumlamak ve sentezlemekti aslolan. Bir fotoğraf makinası merakıyla koyulduğum bu yolculuk ve karşıma çıkan bu tavsiye bana bi bakıma hayatın sırrını da sunmuştu. Ama ben olaya salt ihtiyaç ve heves penceresinden baksaydım şu sn sadece iyi bir fotoğraf makinesi sahibi olurdum. Ama öğrendim ve yorumladım ki, insan ruhu da tıpkı fotoğraf makinesinde ki işlemciler gibi çalışıyor. Onu okudukların gördüklerin ve yaşadıklarından öğrendiklerinle ne kadar güçlendirirsen o kadar karşına gelecek kavram olay ve durumları gerçeğe en yakın biçimiyle yorumlama gücüne kavuşursun. Zira gerçek bizim görüp bakıp duyduğumuzun çok ötesinde bir yerde durur ve işte o bir yerde hakikattir.
İşte sanat bunun için en güçlü araç. Edebiyat, güzel sanatlar, bilim insan ruhunun işlemci kapasitesini en fazla artıran şeyler. Zira insanin beden yaşı zaman ile birlikte yol alırken ruh yaşı yaşayıp, öğrendikleriyle ve bunların ardındaki gerçek ve hakikati farkettikçe yol alıyor.
Yoksa etrafımız yeterince büyümeyen bebeklerle dolu.
Ne ki bir gün hiç beklemediğim birisi aslolan unsurun mercek değil işlemci olduğunu bana söyleyene dek.
Bir olayı, durumu, nesneyi ya da canlıyı görmek ya da ona bakmaktan ziyade, o gördüğünü bütün arka planıyla gerçeğe yakın yorumlamak ve sentezlemekti aslolan. Bir fotoğraf makinası merakıyla koyulduğum bu yolculuk ve karşıma çıkan bu tavsiye bana bi bakıma hayatın sırrını da sunmuştu. Ama ben olaya salt ihtiyaç ve heves penceresinden baksaydım şu sn sadece iyi bir fotoğraf makinesi sahibi olurdum. Ama öğrendim ve yorumladım ki, insan ruhu da tıpkı fotoğraf makinesinde ki işlemciler gibi çalışıyor. Onu okudukların gördüklerin ve yaşadıklarından öğrendiklerinle ne kadar güçlendirirsen o kadar karşına gelecek kavram olay ve durumları gerçeğe en yakın biçimiyle yorumlama gücüne kavuşursun. Zira gerçek bizim görüp bakıp duyduğumuzun çok ötesinde bir yerde durur ve işte o bir yerde hakikattir.
İşte sanat bunun için en güçlü araç. Edebiyat, güzel sanatlar, bilim insan ruhunun işlemci kapasitesini en fazla artıran şeyler. Zira insanin beden yaşı zaman ile birlikte yol alırken ruh yaşı yaşayıp, öğrendikleriyle ve bunların ardındaki gerçek ve hakikati farkettikçe yol alıyor.
Yoksa etrafımız yeterince büyümeyen bebeklerle dolu.