Çanakkale Kadın Platformu; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir araya gelerek basın açıklamasında bulundu. Atılan sloganların ve taşınan dövizlerin dikkat çektiği açıklamada, “Öfkeliyiz yastayız, patriyarkal kapitalist yıkıma karşı, feminist isyandayız” denildi. Yıkıcı depremin akabinde afet bölgesindeki kadınların şiddet ve istismara açık olduğu ifade edilerek, sağlıklı kentlerin ancak kadın perspektifi ile inşa edilebileceği savunuldu.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde saat 19.00’da İskele Meydanı’nda yer alan Manolya ağacının önünde bir araya gelen platform adına basın açıklamasını seslendiren Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Ayşe Güneş seslendirdi. ‘Hükümet istifa’ sloganlarının yer aldığı eylemde ayrıca, siyah çelenk de sunuldu.
Güneş açıklamasına, 6 Şubat günü Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ikiz yıkıcı depremlerin ardından erkek egemen kapitalist sistemin rantı önceleyen, insanı, doğayı, kadını, çocuğu yok sayan politikaları sonucunda onbinlerce insanın yaşamdan koparıldığını söyleyerek başladı. Yüzyılın en büyük yıkımına şahit olduğumuzu ifade eden Güneş, açıklamanın devamında şunları söyledi: “Bir depremzede kadının sözleri ile ‘Ortada top yok, tüfek yok, işgalci yok ama her yer bir savaş alanı.’ Kendi halkına bir savaş enkazı bırakmış bir iktidar var. Büyük yıkım sonrası tüm demokratik kitle örgütleri, gönüllüler ilk saatlerden itibaren dayanışmaya koşarken; devlet, içi boşaltılmış yardım kurumları ve çıkar pazarlıkları nedeniyle ilk üç gün planlı afet çalışması başlatamamıştır. Patriarkal düzenin rantçı siyasetleri bu mezarlığa dönen kentlerin mimarıdır.
Deprem eşitsizlikleri derinleştirdi
Yaşanan deprem, var olan krizleri ve eşitsizlikleri derinleştirdi. Nüfusun bir bölümü zorunlu göç ile çevre illere ve metropollere gelmek zorunda kaldı. Kalabalık hanelerde yaşama devam etmeye çalışıyorlar. Göç edecek koşulları olmayanlar da hâlâ barınma, beslenme sağlanmadığı ve hijyen şartlarının dahi oluşturulamadığı, güvenliksiz çadır kentlerde ve insanlık onuruna yakışmayacak koşullarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Geriye kalan nüfus ise dağınık bir biçimde sosyal olanaklara ulaşamadan, derme çatma seralarda yaşam mücadelesi veriyor. Nüfusun bir bölümü hâlâ kayıp, enkazdan kurtarılan kayıp olan yüzlerce çocuk var. Kayıp çocukların akıbetini soruyoruz, sesimiz boş kuyulardan bize geri yansıyor, aile bakanı durumu olağanlaştıran ve sıradanlaştıran söylemlerde bulunuyor. Her kriz önce kadınlar ve çocukları vurur
Savaşlar, ekolojik yıkımlar, ekonomik krizler her zaman önce kadınlar ve çocukları vurmaktadır dedik hep. 6 Şubat Maraş depremleri sonrasında da geniş bir coğrafyada yaşanan yıkımın sonuçları yine kadınlar açısından daha derin ve ağır yaşanmakta. Bakım verenin kadın olduğu ailelerde, şimdi zor yaşam koşulları nedeniyle kadınlar bu yükün altında daha da ezilmekteler. Depremin yarattığı fiziksel ve psikolojik travma henüz yeni olmasının yanı sıra; sağlıksız barınma koşulları, temiz suya erişim zorluğu, tuvalet ve banyo gibi hijyen açısından önemli alanların sınırlılığı hastalıkları artırıyor, salgın riski taşıyor. Kadınlar için düşünülmemiş, güvenlikli olmayan yerleşim alanları kadınları şiddet ve istismara açık hale getiriyor. Kentler bizim olacak
Yıkımlardan önce söyledik sağlıklı kentler ancak ve ancak kadın perspektifi ile sürdürülebilir alternatiflerle mümkün. Biz kadınları çok önemli bir süreç beklemekte. Yıkılan kentlerde yaşamı örmek, tekrar erkek egemen rantçı sisteme teslim etmemek için, hayatta kalanların yaşama tutunma umudunu örgütleyebilmesi için dayanışmayı olanca gücümüzle örgütlemeliyiz. İrademizi önce alanlarda, yıkımın olduğu kentlerde dayanışmayla ortaya koyacağız. Her köşe başında kadınlar ve kız çocukları için güvenli kentler kurulana kadar bir kadın isyanı yükselecek: ‘Kentler bizim, biz kadınların kentleri olacak!’ Daha nice isyanımızda olduğu gibi, kaybettiğimiz canların dirilişini duyacaksınız. Yandaş İnşaat firmalarına, sermayeye yaşamımızı tekrar tekrar peşkeş çekemeyeceksiniz. Biz kadınlar, omuz omuza erkek egemen rantçı sisteme karşı yaşamı ve umudu tekrar öreceğiz.”
Alana siyah çelenk bırakıldı Platform üyeleri, açıklamanın ardından sloganlar atarak, Truva Atı’na doğru yürüdü. Orada başka bir basın daha açıklaması gerçekleştirilirken; katılımcılara eklenenler ve eksilenler de oldu. [video width="848" height="480" mp4="https://www.canakkalekalem.com/wp-content/uploads/2023/03/WhatsApp-Video-2023-03-09-at-19.37.12.mp4"][/video] Sevi Gözay Uğurlu
Yaşanan deprem, var olan krizleri ve eşitsizlikleri derinleştirdi. Nüfusun bir bölümü zorunlu göç ile çevre illere ve metropollere gelmek zorunda kaldı. Kalabalık hanelerde yaşama devam etmeye çalışıyorlar. Göç edecek koşulları olmayanlar da hâlâ barınma, beslenme sağlanmadığı ve hijyen şartlarının dahi oluşturulamadığı, güvenliksiz çadır kentlerde ve insanlık onuruna yakışmayacak koşullarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Geriye kalan nüfus ise dağınık bir biçimde sosyal olanaklara ulaşamadan, derme çatma seralarda yaşam mücadelesi veriyor. Nüfusun bir bölümü hâlâ kayıp, enkazdan kurtarılan kayıp olan yüzlerce çocuk var. Kayıp çocukların akıbetini soruyoruz, sesimiz boş kuyulardan bize geri yansıyor, aile bakanı durumu olağanlaştıran ve sıradanlaştıran söylemlerde bulunuyor. Her kriz önce kadınlar ve çocukları vurur
Savaşlar, ekolojik yıkımlar, ekonomik krizler her zaman önce kadınlar ve çocukları vurmaktadır dedik hep. 6 Şubat Maraş depremleri sonrasında da geniş bir coğrafyada yaşanan yıkımın sonuçları yine kadınlar açısından daha derin ve ağır yaşanmakta. Bakım verenin kadın olduğu ailelerde, şimdi zor yaşam koşulları nedeniyle kadınlar bu yükün altında daha da ezilmekteler. Depremin yarattığı fiziksel ve psikolojik travma henüz yeni olmasının yanı sıra; sağlıksız barınma koşulları, temiz suya erişim zorluğu, tuvalet ve banyo gibi hijyen açısından önemli alanların sınırlılığı hastalıkları artırıyor, salgın riski taşıyor. Kadınlar için düşünülmemiş, güvenlikli olmayan yerleşim alanları kadınları şiddet ve istismara açık hale getiriyor. Kentler bizim olacak
Yıkımlardan önce söyledik sağlıklı kentler ancak ve ancak kadın perspektifi ile sürdürülebilir alternatiflerle mümkün. Biz kadınları çok önemli bir süreç beklemekte. Yıkılan kentlerde yaşamı örmek, tekrar erkek egemen rantçı sisteme teslim etmemek için, hayatta kalanların yaşama tutunma umudunu örgütleyebilmesi için dayanışmayı olanca gücümüzle örgütlemeliyiz. İrademizi önce alanlarda, yıkımın olduğu kentlerde dayanışmayla ortaya koyacağız. Her köşe başında kadınlar ve kız çocukları için güvenli kentler kurulana kadar bir kadın isyanı yükselecek: ‘Kentler bizim, biz kadınların kentleri olacak!’ Daha nice isyanımızda olduğu gibi, kaybettiğimiz canların dirilişini duyacaksınız. Yandaş İnşaat firmalarına, sermayeye yaşamımızı tekrar tekrar peşkeş çekemeyeceksiniz. Biz kadınlar, omuz omuza erkek egemen rantçı sisteme karşı yaşamı ve umudu tekrar öreceğiz.”
Alana siyah çelenk bırakıldı Platform üyeleri, açıklamanın ardından sloganlar atarak, Truva Atı’na doğru yürüdü. Orada başka bir basın daha açıklaması gerçekleştirilirken; katılımcılara eklenenler ve eksilenler de oldu. [video width="848" height="480" mp4="https://www.canakkalekalem.com/wp-content/uploads/2023/03/WhatsApp-Video-2023-03-09-at-19.37.12.mp4"][/video] Sevi Gözay Uğurlu