Şevket hoca geldi, beni İzmir'den kurtardı. ‘’Ne zahmet ettin hocam,’’ dedim. ‘’Zahmeti mi kaldı oğlum?’’ dedi. Gözlerime baktı. Aslında ben de anlatmıştım olan biteni, vallahi fenalık için değil çay içer misin demek için geldim, dedim. Ama karakoldakiler inanmamıştı. Şevket hocam ne dediyse onu dinlemişler. Yol boyu konuşmadı, yalnız arabaya binince ‘’Korkuttun bizi Kadir,’’ dedi. Neden korktular ki bilemedim. Peşinden gittiğim kadın kızdı, polisler daha çok kızdı, Şevket hoca korktu. Ama neden böyle oldu, birine ‘’Çay içer misin?’’ demek bu kadar kötü bir şey mi, anlayamadım. ‘’Özür dilerim,’’ dedim. Şevket hoca yüzüme baktı, iki dudağını birleştirdi, dudaklarını geri çekti, gözlerini kısa süreliğine yumdu, başını hafif yana yatırdı. Yorgun görünüyordu ondandı sanırım.
Arabayla yolculuk otobüsle olandan kısa sürdü. Evime yakın bir yerde durdu. ‘’Sen şimdi dinlen, yarın gelirsin. Yalnız bir şartım var yarın akşam bir doktor arkadaşımın yanına uğrayacağız, dedi. Başımı salladım, bir kez daha teşekkür ettim.
Eski düzenime dönmüştüm, vakitlice geldim, motosikletimi park ettim. Oya abla açmıştı kütüphaneyi beni görünce ‘’Aay Kadiiiir!’’ dedi. Tebessüm ettim, yerime geçtim. İşler birikmiş. Çalışmaya başladım. Oya abla hemen bir çay getirdi. Bardağı kaldırıp baktım. Oldukça demli, elimi yakacak kadar da sıcaktı. Teşekkür ettim. Şevket hoca da mesai saatine iki dakika kala geldi, yanıma uğradı, halimi hatırımı sordu. Akşam onu beklemem gerektiğini hatırlattı. Biriken işleri öğlene kadar hallettim, öğleden sonra da oturdum motosikletimi, geleni gideni seyrettim. Akşam olunca Şevket hoca’’Çıkalım Kadir,’’ diye seslendi. Motosikleti kütüphanenin içine park ettik, arabaya binip Şevket Bey'in tanıdığı doktora doğru yola çıktık. Yolculuk yine olabildiğince sessiz geçti. Arabadan birlikte indik, arkadaşının kliniğine doğru yürüdük. Burası temiz, sade ancak demode mobilyalarla döşenmiş, bir klinikten ziyade yazıhaneyi andıran bir yerdi. Kapı açılır açılmaz mis gibi, yoğun olmayan ama kalıcı bir kokuyla bana güven vermişti. Şevket hoca ile arkadaşı içeride biraz konuştular daha sonra Şevket hoca çıkıp, benim içeri girmemi rica etti. Arkadaşı beni odasında oldukça durağan bir yüz ifadesi ile karşıladı, buyur etti. Kısa bir süre bakıştık, bana bazı sorular sormaya başladı,
‘’Sizi buraya getiren şey neydi?’’
‘’Şevket hocaya verdiğim söz,’’ dedim.
‘’Peki daha önce buraya benzer bir yerde bulundunuz mu?’’
‘’Memleketteki muhasebeci Tahir ağabeyin yazıhanesine gitmiştim, buraya benziyordu. Olur mu?’’ dedim. ‘’Tabii olur, peki benim gibi biriyle daha önce görüştün mü?’’
‘’Şevket Hoca size benziyor mesela. O da çok sakin bir adam. Onunla hep görüşürüz,’’ dedim.
Sorular bu şekilde devam etti. En son bana iki kağıt uzattı. Kağıtlarda bir sürü kelime yazıyordu. ‘’Seni anlattığını düşündüğün kelimeleri daire içine alır mısın?’’ dedi. Kağıtlara baktım,
‘’ Acılı, Aciz, Afallamış, Aklını Kaçırmış, Alaycı, Aldatılmış,
Anlaşılmış, Anlayışlı, Aldatılmış, Alıngan, Alınmış,
Barışçıl, Bastırılmış, Başı Dönmüş, Barışsever, Bayağı,
Beceriksiz, Beklenti İçinde, Bencil, Besleyen, Bezgin,
Cesareti Kırılmış, Cesur, Cezbedici, Coşkulu, Cüretkâr
Değerli, Dehşete Düşmüş, Dışlanmış, Dili Tutulmuş, Dingin,
Duyarlı, Duygusuz, Duyulara Hitap Eden, Duyumsal, Düşmanca,
Ehemmiyetsiz, Eksik, Emin, Endişeli, Enerjik,
Hayal Kırıklığına Uğramış, Hayrete Düşmüş, Hevesi Kırılmış, Heyecanlı, Hınçlı,
İğrenmiş, İlgisiz, İnanan, İncinmiş, İntikamcı,
Kalbi Kırık, Kafası Karışık, Kayda Değer Olmayan, Kaygılı, Kaygısız,
Mağrur, Mahcup, Mani Olunmuş, Meyus, Mecnun,
Nazik, Nedamet Getiren, Nefret Dolu, Neşeli, Noksan,
Sabırsız, Sadık, Sakin, Saldırgan, Samimi,
Utanmış, Uyanık, Uykulu, Umursamaz, Umutlu,
Yalnız, Yaralı, Yetersiz, Yetkin, Yetiştiren,’’
Gibi sözcükler yazıyordu içlerinden bazılarını işaretledim, doktor bana teşekkür etti. Ben çıktım, bu kez Şevket hoca içeri girdi. Uzunca bir süre kaldı, ben bekledim… Şevket hoca dışarı çıktı, yüzüme baktı. Kaşlarını olabildiğince yukarı kaldırmış, alnının tüm çizgileri ortaya çıkmış, zoraki bir gülümseme ile gözlerime baktı. Arkadaşı bizi uğurladı. Arabanın yanında durduk. ‘’Ne olmuş Şevket hocam, arkadaşın bir şey dedi mi?’’ diye sordum. Şevket hoca çok yorgun görünüyordu. Sanki sahip olduğu son güç kırıntılarını toparlamaya çalışır gibi bir hali vardı.
‘’Yok, bir şey olmamış oğlum, biraz kafan karışmış,’’ dedi.
Bana sıkıca sarıldı,
Ağladı…
Okura not: Kadir’e uzatılan iki sayfa hayal ürünüdür; ama içeriğini dikkatli okursanız belki kendi gerçekliğinizi bulabilirsiniz.
Selametle…
YAZARLAR
09 Mart 2023 - 09:00
Listeden Seçin
Şevket hoca geldi, beni İzmir'den kurtardı
YAZARLAR
09 Mart 2023 - 09:00
İlginizi Çekebilir