Ödül doğanın işleyişinde var gibi. Hatta soyumuzu, var oluşumuzu sürdürmek için gerekli şeyler yaptığımızda kimi hormonlarla ödüllendiriliyoruz. Seratonin, oxidosin vs gibi.
Günümüzde özellikle TV’de yayınlanan bir sürü yarışma var. Hatta sanat dünyasına (şov dünyasına desem daha doğru olacak) mal olmuş bir çok ünlü var. Yetenek, yaratıcılık yarıştırılmaz diye okumuştum bir yerde. Kendi içinde olgunlaşmaktır tüm mesele. Önemli olan budur. Sonrasında elma ile armudu neden yarıştıralım ki? Her ikisinin de kendine özgü tatları vardır. Ham olduğu zamanlar belki doğru bir biçimde olgunlaşsın diye, teşvik mahiyetinde olabilir yarışmalar ve ödüller. Örneğin benim bir öğrencim bir ödül kazandığında dünyalar benim oluyor.
Şimdi gelelim şu Nobel ödülü meselesine ve son Nobel edebiyat ödülü krizine. Nobel ödülleri kurul başkanı “Amacımız kişinin olağanüstü eserini kutlamak, kişinin kendisini değil” diye bir açıklama yaptı. Bir sanatçının kişiliği, hayat görüşü, siyasi tutumu sanatının dışında tutulabilirmiş gibi. Avusturyalı yazar Handke’ye verilen ödül, dünya çapında haklı bir sansasyona ve eleştiriye uğradı. Zira soykırım suçlusu Miloşeviç’i öven yazılarıyla tanınıyor. Irkçılığı öven söylemleri var.
Geçenlerde Fransa başbakanı çıkıp, Nato geçerliğini yitirmiştir gibi şeyler söyledi. AB kendi içinde çelişmeler ve çözülmeler yaşıyor. Otoritelerce en prestijli ödül olarak bilinen Nobel kendini bozuyor. Neler oluyor? Sarsılması, sorgulanması zor kurumların bile temeli çatırdıyor. Yakın coğrafyamızda İran ve Irak’ta olan halk isyanını da dikkate almalı. İletişimin gelişip dünya çapında olmasından mütevellit, tüm Dünya’dan haberdar olan orta coğrafya gençliği uyanmış ve isyankar durumda. Buna benzer bir başka şeyi “Arap baharı”nda da gördük. Siyasi krizler de elbette bunları perçinleyen sebeplerin başında geliyor. Aklıma bir çok distopik senaryo gelse de iç karartmak yok.
Yeni nesle ve onların tertemiz berrak fikirlerine, olağanüstü hayat farkındalıklarına çok güveniyorum. En çok da kendime. Sağlıcakla…
Şimdi gelelim şu Nobel ödülü meselesine ve son Nobel edebiyat ödülü krizine. Nobel ödülleri kurul başkanı “Amacımız kişinin olağanüstü eserini kutlamak, kişinin kendisini değil” diye bir açıklama yaptı. Bir sanatçının kişiliği, hayat görüşü, siyasi tutumu sanatının dışında tutulabilirmiş gibi. Avusturyalı yazar Handke’ye verilen ödül, dünya çapında haklı bir sansasyona ve eleştiriye uğradı. Zira soykırım suçlusu Miloşeviç’i öven yazılarıyla tanınıyor. Irkçılığı öven söylemleri var.
Geçenlerde Fransa başbakanı çıkıp, Nato geçerliğini yitirmiştir gibi şeyler söyledi. AB kendi içinde çelişmeler ve çözülmeler yaşıyor. Otoritelerce en prestijli ödül olarak bilinen Nobel kendini bozuyor. Neler oluyor? Sarsılması, sorgulanması zor kurumların bile temeli çatırdıyor. Yakın coğrafyamızda İran ve Irak’ta olan halk isyanını da dikkate almalı. İletişimin gelişip dünya çapında olmasından mütevellit, tüm Dünya’dan haberdar olan orta coğrafya gençliği uyanmış ve isyankar durumda. Buna benzer bir başka şeyi “Arap baharı”nda da gördük. Siyasi krizler de elbette bunları perçinleyen sebeplerin başında geliyor. Aklıma bir çok distopik senaryo gelse de iç karartmak yok.
Yeni nesle ve onların tertemiz berrak fikirlerine, olağanüstü hayat farkındalıklarına çok güveniyorum. En çok da kendime. Sağlıcakla…