“Sezgi Yasası bize; kanı’ları, kanı tanrısını izlediğimiz zamanları fark edip, otoriteyi (yetkiyi) kalbimizin tanrısına ve sessiz iç sesimize devretmeye başlamamızı hatırlatır. Kendi hayatımız için neyin en iyi olduğunu tayin ettiğimiz ve başkalarının da aynı şeyi yapmalarına izin verdiğimiz o yeri gözden kaçırmadan, başkalarının öğüt ve kanılarını dinleyebiliriz. O zaman; onlara bağımlı kalmadan görüşlerinden yararlanmakta özgür oluruz; eğer kanı bize uygun gelmiyorsa kolaylıkla bırakabiliriz, direnmez, görmezden gelmez, peşinden koşmayız; Tüm görüşleri kalbimizin bilgeliğine ve onayına sunarız.”
Yasa öncelikle kendi sezgimize, iç sesimize güvenmeyi anlatırken gerekli hallerde başkalarının da fikrini alabileceğimizi ve bunun birçok açıdan gerekli ve de önemli olduğunu anlatıyor. Hayatımızı kendi çabamızla ve seçimlerimizle yönetiriz ve çoğu zaman karar alırken kalbimize ya da mantığımıza kulak veririz. Sonuçta hayat bizimdir ve seçimlerimizin sonuçları önünde sonunda bizi bağlar ve kendimiz için en iyi kararı kendimiz vermeliyiz. Ancak bunu yapmak bazen bizi zorlayabiliyor. Neyin bizim için daha doğru olduğunu göremeyebiliriz. Daha somut şeylere ihtiyaç duyabiliriz.
Sezgiler kalbimizden gelen bir cılız ses gibidir çoğu zaman. Karmaşık zihnimizin sesi sezgilerimizin önüne geçebilir ve kafamız karışabilir. Bu ayırdı yapmak gerçekten de zordur. Farkındalık ve biraz da deneyim gerektirir. Ben de zamanla ve deneye deneye sezgilerimi keşfetmeye çalıştım. Bunun üzerine oldukça çaba harcadığımı ve o doğru “iç sesi” duymaya odaklandığımı ve bunu yaparken de bir sürü yanlışlar yaptığımı hatırlıyorum maalesef :) Bir şeyleri öğrenmek zaman alıyor tabi… Yinede asla denemekten vazgeçmeyen bir yapım var. Deneye deneye buldum “sezgi” dediğimiz o sesi duymayı, Tanrı ile konuşup, bağlantı kurabilmeyi ve de rehberlik alabilmeyi. İnsanız ve bu dünya okulunda öğrenmeye çabalıyoruz her an. Burada olma amacımız da bu zaten. Öğrenmek!
Sezgi dediğimiz şey kendini nasıl belli eder? O biraz sakindir, acelesi yoktur, sıcak bir his verir ve doğru olanı söyler, tam da duymaya ve yapmaya ihtiyacımız olan şeyi yani… Çoğu zaman işimize gelmediği için es geçeriz sezgilerimizi. Ancak onlar her zaman haklı çıkar ve biz onu duymazdan gelerek sadece zaman kaybederiz.
Doğru cevaplar her zaman içimizdedir, en yakınımızda hatta burnumuzun tamda dibindedir. Sadece görebilmeye ihtiyacımız vardır. Sezgi yasası işte bu yüzden en içimizdekilere odaklanmamızı ve görmemizi isteyen bir yasadır. Onu görüp uygulamayı başarabildiğimizde hayat yolunda daha emin ve kestirmeden ilerleriz. Söyledikleri bazen korkutucu olsa da sezgilerimiz her şeyin mutlaka yoluna gireceğini ve bizi mutlu bir yola götüreceğini de fısıldar. Sadece cesur adımlar atabilmemiz, hayata güvenerek, teslimiyet içinde doğru olanı yapmamız gerekir. Bütün bunları da sezgilerimize kulak vererek yapabiliriz… Kabulleniş, farkındalık ve teslimiyetle sezgilerimizi net bir şekilde duyabildiğimiz mutlu günlere diyorum ;) Emel Uğur Kırıcı
Sezgiler kalbimizden gelen bir cılız ses gibidir çoğu zaman. Karmaşık zihnimizin sesi sezgilerimizin önüne geçebilir ve kafamız karışabilir. Bu ayırdı yapmak gerçekten de zordur. Farkındalık ve biraz da deneyim gerektirir. Ben de zamanla ve deneye deneye sezgilerimi keşfetmeye çalıştım. Bunun üzerine oldukça çaba harcadığımı ve o doğru “iç sesi” duymaya odaklandığımı ve bunu yaparken de bir sürü yanlışlar yaptığımı hatırlıyorum maalesef :) Bir şeyleri öğrenmek zaman alıyor tabi… Yinede asla denemekten vazgeçmeyen bir yapım var. Deneye deneye buldum “sezgi” dediğimiz o sesi duymayı, Tanrı ile konuşup, bağlantı kurabilmeyi ve de rehberlik alabilmeyi. İnsanız ve bu dünya okulunda öğrenmeye çabalıyoruz her an. Burada olma amacımız da bu zaten. Öğrenmek!
Sezgi dediğimiz şey kendini nasıl belli eder? O biraz sakindir, acelesi yoktur, sıcak bir his verir ve doğru olanı söyler, tam da duymaya ve yapmaya ihtiyacımız olan şeyi yani… Çoğu zaman işimize gelmediği için es geçeriz sezgilerimizi. Ancak onlar her zaman haklı çıkar ve biz onu duymazdan gelerek sadece zaman kaybederiz.
Doğru cevaplar her zaman içimizdedir, en yakınımızda hatta burnumuzun tamda dibindedir. Sadece görebilmeye ihtiyacımız vardır. Sezgi yasası işte bu yüzden en içimizdekilere odaklanmamızı ve görmemizi isteyen bir yasadır. Onu görüp uygulamayı başarabildiğimizde hayat yolunda daha emin ve kestirmeden ilerleriz. Söyledikleri bazen korkutucu olsa da sezgilerimiz her şeyin mutlaka yoluna gireceğini ve bizi mutlu bir yola götüreceğini de fısıldar. Sadece cesur adımlar atabilmemiz, hayata güvenerek, teslimiyet içinde doğru olanı yapmamız gerekir. Bütün bunları da sezgilerimize kulak vererek yapabiliriz… Kabulleniş, farkındalık ve teslimiyetle sezgilerimizi net bir şekilde duyabildiğimiz mutlu günlere diyorum ;) Emel Uğur Kırıcı