Baruch Spinoza, kurulu düzene uymak istememiş bir düşünce adamıdır. O görüşleri ile inançlı çevreleri her zaman rahatsız etmiştir. İnsanlar onun bir tanrıtanımaz olduğunu düşünmüşlerdir. Oysa o bu tanrıtanımaz sıfatını kesinlikle üstüne almak istememiştir. Spinoza’ya göre Tanrı, doğa yasalarının tümünü belirleyen güç gibi bir şeydi ya da daha doğrusu doğa yasalarının tümünü kapsayan bir kavramdı. Spinoza için tanrı amacı olmayan birtakım sonuçları gerçekleştirmeye yönelmeyen bir tanrıdır. Çünkü Spinoza için tanrının bir amaca yönelmesi onda bir eksikliğin bulunması demektir.
Spinoza 24 Kasım 1632 ‘de Amsterdam ‘da doğdu. Engizisyon’dan kaçan Portekizli Yahudilerin bir kolu da Hollanda’ya ulaşmıştı. Baruch Spinoza küçük yaştan bilime ve felsefeye olan merakı sayesinde yakınların ilgisini çekti. Baruch Spinoza ailesini kaybettiğinde sadece yirmi dört yaşındaydı. Ailesinin ölümünden sonra miras sorunu yaşadı ve bu sorunu felsefesine uygun olarak çözdü. Kendisine kalan her şeyi kız kardeşine bağışladı. Artık onu dünyaya güçlü bağlarla bağlayan hiçbir şey yoktu. Spinoza bundan böyle dış dünyaya kapısını sıkı sıkı kapatmış tam anlamıyla kendi dünyasına çekilmiş, yalnızlığı ve yoksulluğu seçmiştir. Yaşamını sürdürebilmek için gözlük camı parlatma öğrenir ve ölene kadar bu işini sürdürür.
Kimsenin adamı olmayı istememiş hiçbir kesim, hiçbir cemaatin içinde yer almamış hiçbir zaman çıkar peşine düşmemiş olan bu onurlu filozofun son derece kırılgan da dayanaksız bir bedeni vardır. Bu narin beden üzerine eklenen parasızlık, yalnızlık ve düşmanlıklar bu düşünce ve özgürlük tutkunu insanı yer bitirir. Spinoza kalan el yazmalarını yakmasını bir dostundan isteyerek 1677 yılının 20 Şubatında gözlerini dünyaya kapar.
Spinoza felsefesi kurtuluşu doğallığın temel belirleyeni gibi duran bir Tanrı’da görmekle tanrıtanımaz olmasa da tam anlamında maddeci bir felsefedir. Gözlerini doğaüstünden doğaya çevirmiş, böyle olmakla da insan olmanın yüceliğini ağırlık vermiş bir felsefedir. Başkasının varlığı bana her zaman güçlük çıkarır. Baruch Spinoza sevinci ruhun en büyük yetkinliğe ulaştıran tutku diye tanımlarken, acıyı ruhu en az yetkinliğe geçişine yol açan tutku diye belirler. Başka tutkularda vardır, onlar acının ve sevincim türevleri gibidirler. Bu acılı sevinçli yaşam insan içindir. İnsan olmanın zorunlu koşuludur. Tutkular Tanrı katında biter. Tanrı acıda, sevinçte duymaz sonsuz yetkinlikte bir varlığın bunları duyması olası değildir. İnsan sınırlı bir varlık olduğu için kendini tutkulardan kurtaramaz. Spinoza, insanların çoğunlukla kötü ve mutsuz olduğunu düşünür. İnsanlar zenginliklerin, ünlerin, unvanların, gösterişin batağına batmışlardır.
Nitelik Tanrı'yı özünde ne ise o olarak gösteren şeydir. Düşünce ve uzam Spinoza'ya göre, Tanrı'nın iki temel niteliğidir. Böylece o, Kartezyen felsefedeki soruna kendince bir çözüm getirir. Düşüncelerin ve fizik nesnelerin tek bir tözün değişimleri olduğunu öne sürer ve Tanrı'yı "her biri ebedi ve sonsuz özü ifade eden sonsuz niteliklerden oluşan bir töz" olarak tanımlar.
Spinoza felsefesinin metafizik gücünü ve anlaşılmaktaki zorluklarını göstermektedir. Spinoza felsefesinin gücü de güçsüzlüğü de başlangıç öncüllerinde ve kavramlara kattığı özel içeriklerdedir. Spinoza felsefesinde çıkan sonuç ise daha da çarpıcıdır, tanrı ile doğa ayrık değil özdeştir. Bu sonuç, mantıksal neden ile gerçek nedenin özdeş sayılmasına paraleldir. Dolayısıyla da Tanrı bilgisi ya da Tanrı'yı bilmek, entelektüel Tanrı sevgisi Spinozacı metafiziğin çıkış noktası ve varış noktasıdır. Haftaya bu yazının devamında Spinoza’nın Tanrı anlayışına değineceğim.
YAZARLAR
05 Kasım 2021 - 09:00
Spinoza
Baruch Spinoza, kurulu düzene uymak istememiş bir düşünce adamıdır
YAZARLAR
05 Kasım 2021 - 09:00
İlginizi Çekebilir