Renkli TV’lerin Türkiye’ye yeni geldiği zamanlardı. Köylere daha da geç geldi. Ama önce köy kahvehaneleri aldı renkli TV’leri. Bir süre sonra video oynatıcılar geldi. “Bu kahvehanede renkli TV oynatılıyor” demek, dansöz ya da erotik filmler var demekle aynı şeydi.
O yıllar TV’de de yılbaşı özel programı yapılır, saat on ikiden sonra, yani yeni yıla girilen ilk dakikalarda, yepyeni yıl dansöz seyredilerek kutlanırdı. Yeni icatlarla sanki dansözler keşfedilmiş gibiydi.
Böylece meyhaneler, kahvehaneler müşteriyle dolup taşmaya başladı. Sonuçta çoğu kimse bu lükse sahip değildi. Renkli TV’den çok, birlikte oynatılan video ilgi çekiyordu ya neyse. Köy kadınları bu yeni gelişmeleri, bilhassa kahvehanede olanları, kahvehaneye kaçak giren yeni yetme erkek çocuklarından öğreniyorlardı. Kahvehanelerde fazladan beş on kuruş kazanma meramı ile, ergen erkek çocukların kahvehanelere girmelerine göz yumarlar ancak karakoldan ani jandarma baskınları gelince ceza yememek için çocuklar kahveden çıkarılırdı. Oğlanlar da ne yapsın, o saatte annelerinin dizlerinin dibine geri dönmekten ya da mahalle aralarında haytalık yapmaktansa, başları kahvehanenin camına dayalı, elleriyle yanlardan gelecek ışıkları siper ederek kaçak kaçak video seyrederlerdi.
Köylü kadınları da kendilerine uzak olan hayatları merak eden herkes gibi dizi seyretmeye bayılıyorlardı. Büyük seyirci kitlesi toplayan dizilerin olduğu akşamlar, kadın kahvehanesiymişçesine, televizyonu olan birinin evinde toplanan onlarca kadın, çoluk, çocuk “Dallas”ın keyfini çıkarıyorlardı. Eski açık hava sinemasının yerini televizyon ve diziler almıştı sanki. Her akşam kahvehanede keyif yapan erkeklere inat, kadınlar da bu yolu bulmuşlardı. Her hafta Dallas’ta neler olduğu en ince ayrıntısına kadar biliniyor, hatta gün içinde tarlalarda, mahallede sohbetin ana konusu oluyordu. Neredeyse aile ferdi gibi olan J.R., Sue Ellen isimleri herkesçe zikredilirken, her zaman alternatif bir sohbet konusu oluyordu Dallas. Öyle ki bir defasında yeni cenaze çıkmış bir evde, cenazenin yedinci gününde mevlü-di şerif ve aşırlar okunup, sevaplar kazanılıp, cenazenin hayrına Hz Muhammed’in adı yüceltilip yemekler ikram edilirken bir ara konu Dallas’a gelmişti de, yaptıkları yanlışın sonradan farkına varan kadınlar arasında derin bir sessizlik olmuş, sonra da konu kapanmıştı.
Hikayenin ikinci kısmı haftaya. Hoşça kalın.
Köylü kadınları da kendilerine uzak olan hayatları merak eden herkes gibi dizi seyretmeye bayılıyorlardı. Büyük seyirci kitlesi toplayan dizilerin olduğu akşamlar, kadın kahvehanesiymişçesine, televizyonu olan birinin evinde toplanan onlarca kadın, çoluk, çocuk “Dallas”ın keyfini çıkarıyorlardı. Eski açık hava sinemasının yerini televizyon ve diziler almıştı sanki. Her akşam kahvehanede keyif yapan erkeklere inat, kadınlar da bu yolu bulmuşlardı. Her hafta Dallas’ta neler olduğu en ince ayrıntısına kadar biliniyor, hatta gün içinde tarlalarda, mahallede sohbetin ana konusu oluyordu. Neredeyse aile ferdi gibi olan J.R., Sue Ellen isimleri herkesçe zikredilirken, her zaman alternatif bir sohbet konusu oluyordu Dallas. Öyle ki bir defasında yeni cenaze çıkmış bir evde, cenazenin yedinci gününde mevlü-di şerif ve aşırlar okunup, sevaplar kazanılıp, cenazenin hayrına Hz Muhammed’in adı yüceltilip yemekler ikram edilirken bir ara konu Dallas’a gelmişti de, yaptıkları yanlışın sonradan farkına varan kadınlar arasında derin bir sessizlik olmuş, sonra da konu kapanmıştı.
Hikayenin ikinci kısmı haftaya. Hoşça kalın.