Kızının adını sağ koluna yazdırıyordu dövme ile. Göktürkçe. Dövme yapılan oda loş bir ortama sahipti. Bir köşede bilgisayar ve yazıcı ile bir sürü dövme eskizi masa üzerindeydi. Kiremit rengi duvarlar zaten gün ışığından mahrum loş odayı iyice karamsar bir ortama bürümüştü. Yaptığı işi görmek için yaktığı spot ışığı ile çalışan dövmeci Dilek, sıcaktan iyice bunalmış halde işini yapmaya çalışıyordu. Alnından süzülen terler zaman zaman göz bebeklerine ulaşıyor ve göz kapakları bir açılıp bir kapanarak bu nahoş yanmayı geçiştirmeye çalışıyordu. Odanın ortasında duran vantilatör arık iyice ısınan ortama çok da fayda sağlayamadan mütemadiyen dönüp duruyordu. Aslında pek de uzun zaman sürmeyecek kadar basit bir dövmeydi yapılan. Ancak sıcak ve bu bunaltıcı oda…
“kızınız çok duygulanacak” dedi Dilek işini yaparken bir taraftan.
“evet, bunu hak ediyor, çok seviyorum boncuğu”
“Göktürkçe de iyi fikir hani, alfabeyi müşterilerime sunacağım bundan sonra, bana fikir verdiniz”
“sevindim, fikir vermiş olmama”
Dilek’in boş sohbetine hiçlikle karşılık verirken bir taraftan da dün olanları düşünüyordu.
Bir toplantıya katılmıştı. Kente davet edilen yaşam koçu Eda Hanımı kentin ileri gelenleri toplantıya katılarak dinlemekteydiler.
Küçük kentin büyük otelinde düzenlenen toplantıda konuşmacı dinleyenlerin kafasını allak bullak etmekteydi;
“Varoluş ile ilgili her sorunun temelinde, kendini tanıyamamak yatar. Kendini bilen insan doğayı, akışı, var olmayı, sevgiyi, en önemlisi de Yaratan’ı bilir. Canlı hücrelerle dolu vücudunuzda nabız atışları, yaşadığınıza dair her türlü belirti, varlığınızın temeli, ruhunuzun ayak sesleridir. Bu yaşayan her varlık için geçerli olduğu gibi, sizin cansız sandığınız taş, kristal, başka varlıklarda canlı duruma geçen konakçı arayışında olan virüse benzer varlıklar için de geçerlidir. Her bir hücre, hücrenin genetik materyali Yaratan’ı anarak senkronize bir devinim gerçekleştirir. Siz her ne kadar kendi benliğinizi tanımakta güçlük çekseniz de, her bir hücrenizin en küçük yapısından, bedeninizi oluşturan en organize organlara varana dek, hepsi kendini ve kendini Yaratan’ı bilmektedir. Hücrelerin gerçekleştirdiği bu eylem akışta iken zuhur bulmaktadır.
Sizler, tüm organlarınızı düzenli olarak programlamamaktasınız ve sonuç olarak onlar farkında olsanız da, olmasanız da akışta kalarak çalışmaya devam etmektedir. Akışta kalmayı bir nehrin dökülmesine, dökülürken kayalara, yosunlara çarpmasına ve oradan aldığı ivme ile coşarak daha güçlü akmasına benzetebilirsiniz. Akışın duracağı nokta, aldığı ivme ile şekillenmekte ve bir okyanusa, bir denize dökülebildiği gibi, bir oyuğu doldurup akışını sınırlandırıp, nihayetinde kesilebilmektedir de. Akışta kaldığınızda, kıymet verdiğiniz dünyevi duyguların tekelinden sıyrılıp, akışını izleyen nehir gibi, güven içerisinde yaşanan her zorluğun hayatınızı daha kolaylaştıracak ivmelere fırsat verdiğini görür, kabule geçer, anın tadını çıkarırsınız…”
Toplantıya katılan dinleyicilerin tamamı Müslümandı ve verilen bilgiler, taş falan gibi cansız varlıklar için söylenen sözler, salonu dolduranların pek de hoşlarına gitmemişti. Ne demek cansız varlıkların ruhları, ne demek o ruhların ayak sesleri? İbadet etmek varken, an denilen zaman küçüğünün tadını çıkarmak da neyin nesi diye düşünüyordu birçok dinleyici. Bu esnada konuşmacı “FREKANS” demeye başlamıştı. Salon artık iyice gerilmişti;
“…frekanslar titreştirdikleri alan kadar var olur. Düşük frekanstaki insanların titreşimleri de düşük olacağından, alt astral boyut ve negatif varlıkların onlardan beslenmesi kolaydır. Şimdi size hiçbir araca gerek duymayacağınız varlığınızı beslemeniz için en basit formülü sunuyorum.
Düşünce gücünüzü kullanarak titreşiminizi yükseltebilirsiniz. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak, yanan bir mum hayal edin. Etrafındaki etkilere maruz kalan mumun ateşi sağa sola yalpalanacak, aydınlattığı alan da hali ile azalacaktır. Sizler de etraftaki etkilere maruz kalmamak için öncelikle tanık moduna giriniz. Başkalarının sizde bıraktığı etkinin, kendi duygu ve düşüncelerinizin tanığı olunuz. Yani gözlemci durumuna geçiniz. Gözlemci hiçbir etki altında kalmadan, objektif bir bakış açısı ile izleyen olacaktır. Gözlemci olarak durumu izlediğinizde duygularınızın sonuçlarını görebilecek, bunun zihin ve enerji üzerinde olumsuz etki bırakmasını engellemiş olacaksınız.
Devamı yarın...
YAZARLAR
13 Temmuz 2019 - 10:47
TİTREŞİM
Kızının adını sağ koluna yazdırıyordu dövme ile
YAZARLAR
13 Temmuz 2019 - 10:47