Rabbimiz hiçbir şeyi yaratmadan önce bir kutsi kelam ediyor: “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek ve sevilmek istedim.” Buyuruyor. Bu sözü elestte yani ilk vatan dediğimiz, kalu bela olarak bilinen ruhlar aleminde ilk duyan, düşünüp akıl eden Şanlı Peygamber Efendimizmiş. Elestin muhteşem, sınırsız nimetlerine kanmadan “Bir yaratan var” düşüncesi ile aklını kullanarak Rabbinin varlığına ulaşmış. Elestte, yaratılmış tüm ruhlar ve akıllar eşitmiş. Rabbimiz adaletlilerin en adaletlisi olduğu için herkese eşit akıl ve ruh vermiş. Bu eşitliğin içinden, Rabbini ilk akıl eden ruh Peygamber Efendimiz olduğu için Allah’ın sevgilisi olmuş. Halbuki orada kimsenin kimseden üstünlüğü yokmuş. Elestteki sınırsız nimetlere dönüp bakmamış. Yaratan olduğunu anlatma ve diğer ruhlara da bildirme derdine düşmüş.
Sevgili okurlar, Necm Suresi 17. Ayette: “Peygamberin gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.” Buyuruyor Rabbimiz. Elestte ki o güzelliklere dönüp bakmayan o güzel kulu, miraçta yaşadığı hadisede de; Rabbi ona türlü türlü hazineler göstermesine rağmen dönüp bakmamış ve o hep Rabbini arzulamış. Bana seni gerek seni demiş. Senden gayrısına dönüp bakmam demiş. Elestin sınırsız güzelliklerine kanmayan Allah’ın Resulü, ne bu dünyanın ne de ahiretin güzelliklerine kandı. İlgilenmedi, haddini aşanlardan olmadı. Bizler onun sünnetini uygulamak isteyen kulları olarak demek ki haddimizi aşmadan, dünyanın nimetlerine kanmadan Rabbimiz ile yolculuğumuza devam etmemiz isteniyor. O sevgisini aşka döndürdü ve Rabbine kavuştu. Aşkından sadece kendi yanmadı da alem de aşka doysun diye çabaladı. Tevhidi tebliğ etti bilmeyen kullarına. Ben aşkı buldum yandım, gelin siz de yanın dedi! Tevhid ile Rabbimizi birlememizi yani O’na olan gerçek sevgimizi sadece dil ile değil, yaşantımızın içinde ispat etmemizi istedi. Çünkü kendisi ispatladı. Ümmetim ümmetim dedi. Doğduğu andan, ruhunu Rabbine teslim edinceye kadar hep ümmetinin derdi ile kavruldu. İşte bu hali onu daha çok Rabbi ile buluşturdu.
Sevgili okurlar, asıl iş ben ibadetimi yapayım, kenara çekileyim demek değilmiş. 4 duvar arasında sürekli ibadet ederek herkes evliya olurmuş. Asıl iş halkın arasında halk ile olmakmış. Şanlı Resul gibi insanların içini ferahlatmak, umutsuzlara umut olabilmekmiş. Bir çocuğu sevindirmek, insanların helak olmasını beklemeden her birinin kulağına ayrım yapmadan kar suyu kaçırmakmış. O iyi, bu kötü demeden, kimseye yan gözle bakmadan, elalemin derdine derman olmakmış. Susuzlara su vermek, açlara ekmek uzatmakmış. Aç mı var bu devirde diye düşünmeyin. Evet çok aç var. Çoğu kişi mana açı! Bilmiyorlar. Rablerine nasıl yolculuk yapılır bilmiyorlar. Kendi sistemleri ile bir arpa boyu dahi yol gidemiyorlar ve dahası Rablerine, kendilerini yaratana da sormayı akıl edemiyorlar. Lütfen sorun O’na “Rabbim seni daha çok sevebilmem için ne yapmam lazım” diye sorun da cevabını bekleyin hele. İlla ki cevap verecek. Sevgiden yana sorun da bakın gelen cevaba! Nasıl sorayım demeyin, konuşun onunla. Bildiğiniz dilden muhabbet edin. Siz yaklaşınca görün bakın O size nasıl güzel yaklaşıyor. Görün bakın O zaten hep sizle, ayrı gayrı yok O’nun muhabbetinde!
www.veyselkarane.com sitesine uğrayın. Ziyaretçi defterini inceleyin lütfen. Muhabbet edenlerin kelamlarını okuyun. Sizler de yaşayın ve görün.