“İslamın insanlar arasında, tersinden giyilen bir giysiye dönüşeceğini seziyorum.” Diyor Hz. Ali.
Nasıl ki Şanlı Peygamber Efendimizin reyhanım diye sevdiği torunu, Hz. Hüseyin’i Kerbela’da katlettiler, işte o elbiseyi tersinden giyenlerdir katliama neden olanlar. Bugün de kim ki İslamiyeti tersinden anladı ve uyguladı, işte onlardır Müslümanlığı katledenler. Müslümanlığın en güzel yaşandığı ülkelerden biri Türkiye. Örnek olmak lazım cümle aleme! Gerçek İslamiyetin hakkını vermek, yaşamak ve yaşatmak lazım layığıyla.
“Resulüm! Öyleyse sen her türlü batıl inançtan uzak, dupduru bir tevhid inancı içinde bütün varlığınla tek gerçek din olan İslâm üzerinde sabit ol! Bu din, Allah’ın insanları yaratmasında esas gaye kıldığı, hiçbir ortağı olmayan, her şeye gücü yeten sonsuz ilim ve hikmet sahibi tek ilâha boyun eğmektir. Allah’ın yaratıp varlık üzerinde hâkim kıldığı kanunlarda ve gönderdiği inanç esaslarında hiçbir değişme olamaz. İşte dosdoğru ve kusursuz din budur. Ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez.” (Rum Suresi, 30. Ayet) Anlayarak okusak Kuran-ı Kerim’i, o kadar çok ayet var ki bizlere açık mesajlar veren. Allah kullarını hiçbir zaman ayrıştırmadı, birleştirdi. En zengin sofraya davet etti her akıl sahibi kulunu. Neden akıl etmiyorsunuz, neden düşünmüyorsunuz diye de bizlere hatırlatmalar yaptı. Kendine davet etti her seslenişinde. Kimi geldi sıratı müstakime (doğru yola), kimileri de tersine gitti. İşine geleni yaptı. Düşünmeden eyleme geçmek olmaz elbet. Düşünüp ayara vurmak ister her iş. Ona göre hareket etmek gerekir. Bizim ayara vuracağımız yer Peygamber Efendimizin bizler için Veda Hutbe’sinde miras olarak bıraktığı “Kuran ve sünnetleridir.” Ayara vurabilmek için öncelikle çok okumak ve düşünmek gerek. Okumayanlar ve düşünmeyenlerdir, İslamiyeti kulaktan duyma, ters anlayıp, tersine yaşayanlardır takva elbiselerini tersten giyenler. Alem doğru yolda giderken, bir çoğu tersine gitmiyor mu? Allah buncana kanıt gösterirken, düşünmemek yaraşır mı mümin ve müminelere! Yalansız, dosdoğru, dimdik, elif misali, sevgi dolu olmak gerekmez mi Müslümanlara. Her kul kendine yakışanı yapar. Düşünelim nedir bizlere yakışan!
Sevgili okurlar, ne yaşanırsa yaşansın bizler asla doğruluktan şaşmayalım. Şanlı Resul gibi “emin” kullarından olalım. Rabbimiz ile araya aracı koymayalım. İbadetimiz O’na ve yardımı da yalnız O’ndan dileriz! “Ey iman edenler! Hep birlikte ve bütün varlığınızla İslâm’ın barış ve huzur iklimine girin. Şeytanın adımları ardınca gitmeyin; çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara Suresi, 208. Ayet.) buyuruyor Rabbimiz. İslamiyet her kulun içinde. Aramayın dışarıda ya da başkalarında. Dönün içinize ve keşfedin verilenleri. Keşfettikçe tadına varacaksınız. Yakınlığınızı artıracaksınız inşallah.