Türkiye siyasetinde son yıllarda yükselen bir figür var: Ekrem İmamoğlu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile büyük bir kamuoyu desteği yakalayan İmamoğlu, bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) en güçlü siyasi temsilcilerinden biri hâline geldi. Ancak bu yükselişin gölgesinde CHP’nin bütünsel bir siyaset anlayışını gözden kaçırdığı tehlikesi büyüyor.
KARİZMATİK LİDER ÜZERİNDEN SİYASET:
İKİ UCU KESKİN KILIÇ
CHP’nin bugünkü stratejisi, İmamoğlu'nun popülerliği üzerinden şekilleniyor. Fakat bir siyasi hareketin yalnızca lider figürü üzerinden ilerlemesi, zamanla hareketin ruhunu daraltır. Karizma geçicidir; fikirler ve politik vizyon ise sürdürülebilir olanı inşa eder. CHP, bu noktada "karizmatik lider ile değişim" vaadinden öteye geçmeli ve "nasıl bir yaşamı inşa edeceği" sorusuna sahici cevaplar vermelidir.
ŞİKAYET SİYASETİ:
KISIR DÖNGÜNÜN KISA TANIMIDIR
Türkiye’de muhalefet uzun zamandır iktidarı eleştirme pozisyonundan konuşuyor. Bu doğaldır; zira muhalefetin görevi denetlemektir. Ancak yalnızca şikayetle sınırlı kalan bir siyaset anlayışı, zamanla toplumsal beklentiyi çökertir. İnsanlar “şikâyet” diline değil, “çözüm” diline kulak verir. Çünkü vatandaşın ihtiyacı, soyut bir adalet duygusu değil, somut bir yaşam konforudur. CHP, mutlaka dilini vatandaşın beklentileri yönünde değiştirmeli ki; umut olabilme vaziyetini güçlendirsin.
KONFOR SİYASETİ:
VATANDAŞA DEĞER KATMAK
Geleceğin siyaseti, bireyin yaşam konforunu nasıl artıracağını anlatabilen partilerin olmuştur, olmaya da devam edecek. Ekonomiden eğitime, sağlıktan teknolojiye ve adalete kadar her alanda “biz geldiğimizde sizin hayatınız şöyle kolaylaşacak” diyen bir politika dili, halk nezdinde güven yaratır. CHP, eğer gerçekten bir iktidar alternatifi olmak istiyorsa, konfor siyasetine yönelmek zorunda.
Vatandaşın kafasında dört dönen 40 tilki “senin iktidarın benim hayatıma nasıl bir konfor katacaksın” sorusuna yanıt ararken, şikayet dili bir süre sonra demode gelmeye başlar. Bu başlamadan, bıkkınlık yaratmadan CHP söylemini tümden değil ama kısmen değiştirmelidir.
FELSEFİ BİR HATIRLATMA:
ŞİKAYET ETMEK İDARE YOKSUNLUĞUDUR
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in söylemleri, kısmen umut verici bir reform çizgisine işaret etse de, partinin genel siyasi refleksleri hâlâ alışılmış muhalefet davranışı sergiliyor. Bu, hem yeni seçmeni hem de partinin kendi tabanını tedirgin ediyor. Özgür Özel’in liderliğinde CHP’nin, vizyonel ve kapsayıcı bir siyasal mimariye yönelmesi şart; hem de derhal.
Siyaseti kişisel özgürlükler üzerinden değil, toplumsal özgürlükler üzerinden geliştirmek ve anlatmak dana kalıcı karşılık bulacaktır. Bunu söylerken Ekrem İmamoğlu unutulsun demiyorum; bilakis her zaman vurgusu yapılmalı ama vatandaş için ne yapacağının önemi her zaman daha etkili olur. Bunu yaparken üst üste yığılmış vaatleri kastetmiyorum. Tane tane, sindire sindire abartısız konfor dili kullanmak toplum üzerinde etki bırakır.
Fikirlere tartışılacak kadar zaman tanımak o fikrin kalıcı olmasında etkili olur.
AĞIZ DALAŞI:
TOPLUMA AYDINLIK GELECEK UMUDU VER
Yazımı, Fransız düşünür Alain’in bir sözüyle bitirelim: "Şikâyet etmek, irade yoksunluğunun en estetik halidir."
CHP’nin bugünkü siyaseti tam da bu estetik içinde dönüp duruyor. Oysa halk, yalnızca iktidarın yanlışlarını duymak istemiyor; kendi hayatında nelerin iyiye gideceğini de bilmek istiyor. İktidarın yanlışını söyle ama hemen ardından senin doğrunu anlat ki; toplum umutlansın. Aklının bir kenarına seni yazsın.
Kazanılar zaferler genellikle şikayet diliyle değil, vizyon diliyle kazanılır.
Ekrem İmamoğlu’nun enerjisi ve siyasi gücü değerlidir; ancak onun etrafına kurulan siyaset balonunun bir an önce vizyona, projeye ve yaşam konforuna dönüşmesi gerekir. Aksi hâlde CHP, umut olmaktan çıkıp bir döngüye hapsolur. Ve o döngü, seçmenin umudunu değil, sabrını tüketir.