Bazen sessizliğin sesiyle uyanıyorum. Ne bir kelime yankılanıyor ne de bir yüz. Sadece içimde bir kırık dökük yankı:
"Sen ne çok sevdin, ne çok sustun, ne çok yalnız kaldın."
İşte bu mektup, geçmişin ellerinde parçalanmış ama hala yürümeye devam eden, kendi küllerinden doğmuş kadına.
BEN...
SEN...
BİZ...
Ne çok hayalimiz vardı. Kalbimizi avuçlarına emanet ettiklerimiz, o kalbi hiç sormadan kırdılar. Yine de suçlu gibi biz sustuk. Yalnızlığın bile yanımızda durmaya çekindiği gecelerde, en çok kendimizi avutmaya çalıştık. Ama kimse bilmedi, kırık döşemelerin altında neler biriktirdiğimizi.
Sana kızgınım.
Bu kadar güçlü olma çaban, seni en çok yoran şeydi.
"Dayanırsam geçer" dedin.
"Susarsam dağılmaz" sandın.
Ama içten içe çürüdün, kırıldın, un ufak oldun. Serin İskoç gecelerinin yalnızlığında; ve sen, seni terk eden herkesin yükünü sırtladın.
Sahi neden?
Bazen bir adamın sessizliği, bir arkadaşın vefasızlığı, bir ailenin "MIŞ" gibi sevdası yetiyor insanı en derin çukurlara itmene. Sen de oraya düştün. Defalarca. Kimse tutmadı elini. Hatta bazıları sen düştün diye rahatladı,.
“Oh, o da insanmış” dediler.
Ne acı ama.
Kırıldığın yerden güç bulmayı öğrendin ama o kırıklar hiç geçmedi. Her ne kadar gülümsesen de, içinden hep bir “ben nerde hata yaptım” yankısı yükseldi.
Şimdi söyle bana:
Bir insanı sevmek hata mı?
Güvenmek mi ?
Sabretmek mi ?
Yoksa hepsi mi ?
Hey hayat.
Seninle de bir derdim var.
Kadın olmayı hep "güçlü ol" diye kodladın bize.
Güçlü ol dedin ama sevilmeyi öğretmedin.
Güçlü ol dedin ama yorulunca ağlamayı ayıp saydın.
Güçlü ol dedin ama kırılınca bile susmayı öğrettin.
Oysa bazen sadece sarılınmak istedik.
Anlaşılmak.
Kahraman değil, insan olmak istedik.
Ama şunu da bil.
Her şeye rağmen buradayım.
Belki hala kırıksın, belki hala içine attığın çok şey var ama yürüyorsun.
Yoruluyorsun ama durmuyorsun.
Kimse alkışlamasa da ve kimse fark etmese de.
Sen her gün yeniden başlıyorsun.
Kendine Not:
Bir daha seversen önce kendini sev.
Bir daha güveneceksen, geçmişte değil, bugün yanında olanlara güven.
Bir daha ağlarsan, kendini suçlama.
Ve bir daha düşersen...
Kalk.
Kendin için, sadece kendin için.
Bu mektup, geçmişin kırdığı ama geleceği hala inşa edebilecek gücü içinde taşıyan sana.
Sen yeter ki kendini unutma.
Kendine yazan kadın.
Bütün kalbimle beni okuyan, seven veya sevmeyen herkesin bayramını kutluyorum.
Sevgiyle kalın. Kendinize çok iyi bakın; sakın fazla baklava yemeyin :))
BİR AÇIKLAMA:
Okurlarıma daha fazla zaman ayırmak istiyorum. Bu nedenle kendimi uzun yıllardır el falı konusunda geliştirdim. Avuç içinizdeki çizgiler size ne söylüyor merak ediyorsanız lütfen bana yazın.
Avuç içinizi mail atmanız yeterli. Cinsiyetinizin, adınızın, yaşınızın veya nerede yaşadığınızın bir önemi yok. Kendinize bir kod adı seçin ya da ben avucumun içini bilirim diyorsanız siz bilirsiniz. O zaman isme cisme gerek yok; sadece avuç içinizi yollayın sizi şaşırtmaya hazırım.
Ve şundan da eminim; sizin için söyleyeceklerim hayatınızın bir kesiti olacak. İddia ediyorum tekrar tekrar okuyacak; hatta arkadaşlarınızla paylaşacaksınız. Sizi tanıyıp tanımadığımdan kuşku duyacaksınız.
Hadi başlayın. Belki de kendinizi tanımıyorsunuz. Avuç içinizle yüzleşmek isterseniz bana yazın. Ya da bu yazının altına yorumlardan avuç içinizi ekleyin (eklenebiliyorsa onu bilmiyorum) bakalım neler olacak ?