Yağız Yılmaz’ın Haldun Dormen ile yapmış olduğu keyifli röportajın üçüncü ve son bölümü sizlerle… İyi okumalar!
Yağız Yılmaz: Bu kadar derinlere inmişken ben de bir şey eklemek istiyorum. Tiyatronuzun üzerine yapışmış bir "Bulgarlık" olgusunu anımsıyorum, bu konu hakkında ne dersiniz?
Haldun Dormen: Biz zaten bir Bulgar Tiyatrosu'yduk, hiçbir zaman aksini iddia etmedik. Ama onun da hep iyisini yapmaya çalıştık, galiba başarılı da olduk. 1972'de maalesef ki tiyatroyu kapatmak zorunda kaldım; hem mali sorunlardan hem de kendimi nasıl kullanacağımı bilememden. Belki de çok fazla şeyi çok erken yaptığımızdan ne yapacağımı bilemiyordum artık! Bir kısır döngü içine girmiştik bir takım insanlar da ayrıldılar, kendi tiyatrolarını kurdular; oda beni kırdı.
Yağız Yılmaz: Ya sonrası?
Haldun Dormen: Ondan sonra bir daha tiyatro yapmamaya kararlı ve yeminliydim. Yani tiyatro patronluğu yapmayacaktım. Çok azaplar çektim, paralar kaybettim. Evet geriye bakınca güzel şeyler olmuş gerçi ama durup dururken insan öyle bir şey kazanmıyor. Ben tiyatroyu 1972'de kapattım dedim ama tiyatroculuk yapmayacağım demedim, herkes onu da yanlış anladı. Sonrasında artık bana hiç teklif gelmez oldu. Hatta benim yetiştirdiğim insanların tiyatroları vardı ancak "Gel şu rejiyi yap."! diyemiyorlardı! Tiyatrodan böylece uzak kaldım, ta ki Egemen Bostancı hayatıma girinceye kadar... Onun için Egemen'i her zaman minnetle anarım, benim meslek hayatıma çok büyük katkısı olmuş bir insandır.
Yağız Yılmaz: Nasıl gerçekleşti bu iş birliği?
Haldun Dormen: Tiyatroyu hiç bilmemesine rağmen bir gün bana geldi bir teklifte bulundu. 1978 yılında. "Ben bir müzikal yapmak istiyorum, araştırdım soruşturdum bunu senden başka kimsenin yapamayacağını öğrendim." dedi. Biz de çalışmaya başladık. Ama işler gene ters gitti. Cüneyt Gökçer orada bir iş yapıyor; "Yedi Kocalı Hürmüz Müzikali'ni sahneye koyuyordu. Ben mutsuzluğa düştüm bunun üzerine... Fakat Egemen beni güçlendirmek, takviye etmek için "Merhaba Müzik" diye bir müzikal kolaj yaptırdı bana. Ben de severek çalıştım. Nükhet Duru, Huysuz Virjin (Seyfi Dursunoğlu) ve Füsun Önal başrollerini üstlenmişti. Bu oyunda Halit Kıvanç da görev alıyordu, müthiş bir olay oldu, kapılar kırılırcasına izdiham yaşandı bunun üzerine, Egemen Bostancı; "Seninle bir şeyler yapmamız lazım! Huysuz Virjin'e bir müzikal yaz." dedi.
Hisseli Harikalar Kumpanyası da böyle doğdu... Ben bunu Huysuz için yazmıştım ama iş büyük boyutlara gelince Huysuz Virjin "Ben bunu ezberleyemem, bu kadar rol bana çok gelir." dedi.
Yağız Yılmaz: E o zaman iptal oldu güzelim proje!
Haldun Dormen: Ben de tıpkı senin gibi düşünüyordum ancak sağ olsun yine Egemen müthiş bir akıllılıkla, insiyak ile "Yahu Mehmet Ali Erbil diye bir çocuk var, bence o, bu rol için harika!" dedi. Hakikaten de biçilmiş bir kaftandı bu role... Öyle iyi bir tiyatrocu deneyimi vardı. Böylece Hisseli Harikalar Kumpanyası büyük bir prodüksiyon olarak ortaya çıktı. Benim kariyerime yeni bir başlangıç oldu... Egemen'in yeğeni Ragıp; "Haldun Bey bir tiyatro var bize teklif ediyorlar, elimizde sizin gibi biri varken neden bir komedi tiyatrosu yapmıyoruz?" dedi. Harika bir fikirdi! Yine Egemen'in kanatları altında çünkü ben patronluk yapmak istemiyordum ya... İkinci Dormen Tiyatrosu'na geldik Ragıp'la dolaştık, uygun bulduk ve Egemen ile birlikte tuttuk. Ben Egemen'in sanat direktörü olarak müzikaller koyuyordum sahneye.
Yağız Yılmaz: Patron değilsiniz ama bir o kadar da öylesiniz. Resmen her şey size ait!
Haldun Dormen: Biliyor musun Egemen de senin gibi düşündü ve "Buranın her şeyiyle sen uğraşıyorsun, emek veriyorsun neden burası Dormen Tiyatrosu olmasın?" dedi.
Yağız Yılmaz: Ve böylece ikinci Dormen Tiyatrosu kuruldu, değil mi?
Haldun Dormen: Tıpkı da dediğin gibi oldu...
"BENİ YOK ETMEK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPTILAR"
Yağız Yılmaz: Anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla sizin için zorlu bir süreç olmuş... Ruhen etkilenmediniz mi? Yolunuza taş koymak isteyenler, çekememezlikler ve dahası... Muhakkak olmuştur.
Haldun Dormen: Elbette oldu! Bazı kişiler bu süreç içinde beni yok etmek için ellerinden geleni yaptılar. Başkası olsaydı ruhsal olarak çok yaralar alırdı. Ancak ben bir gözümü kapatıp, duymamazlıktan geldiğim için bunlar benim tırnağıma bile dokunmadı!
"BEN DORMEN TİYATROSU İÇİN HAYATIMDA HİÇBİR ZAMAN 'BENİM TİYATROM' DEMEDİM. HEP 'BİZİM TİYATROMUZ' DEDİM."
Yağız Yılmaz: Belki de bugünlere gelmenizin en büyük nedeni bu güçlü tavrınız olsa gerek...
Peki ya "Star Tiyatrosu" kavramı? Bir gün kıymetli yazar Pınar Ender Çekirge ile sizin kulaklarınızı çınlatmıştık bu hususta. Sizin tiyatronuzda yıldız kavramı olmadığını, herkesin ana karakter veyahut yardımcı karakter olarak rol alabileceğini ve bundan memnun olmayan kimsenin sizin tiyatronuzda bulunmadığını dile getirmişti kendisi. Buradan selam olsun güçlü kalem, büyük üstada. Yani demem şu ki; sizce bu olguya gençlerin katkısı olmuş olabilir mi?
Haldun Dormen: Tabii ki de. Zaten Dormen Tiyatrosu'nda benim en büyük şansım gençlerin bana inanması ve güvenmesi oldu. Gençlerle harikulade bir ekip olup nice oyunlara imza attık. Bugün pek çok insan, "Ben Dormen Tiyatrosu'nda çalıştım” diyor ya da öyle olduğunu iddia ediyor, bu da benim hoşuma gidiyor. Disiplinli olmasına rağmen, çok uygar bir yerdi. Mesela ben hayatımda hiçbir zaman, “Benim tiyatrom!” demedim. Hep “Bizim tiyatromuz!” dedim. Çünkü ışıklar yanlış yerde açılırsa, karşınızdaki repliğini yanlış verirse, siz hiçbir şey yapamazsınız. Pınar Bey'inde dediği gibi bizim tiyatromuzda o tür şeyler yoktu. Fakat Gazanfer Özcan Tiyatrosu tam öyle değildi mesela, Yıldız Kenter’in tiyatrosu da. Onlar oranın yıldızlarıydı. Tiyatromda yıldız ben değildim.
Yağız Yılmaz: Ve sahneye dönüş yapmak üzere başlıyorum cümlelerime... Sizin sahneye koyduğunuz oyunlar arasında çok zor, zor olduğu kadar da incelikler isteyen, tecrübeye dayanan, eğlendirici bir anlatım tarzı olan Fars üslubuna büyük bir ilginiz olduğu anlaşılıyor bu nereden kaynaklanıyor?
Haldun Dormen: Bunu keşfetmen büyük bir başarı, kutlarım! Bizim tiyatro farsı gerçekten çok iyi oynuyordu. Ben komedi sevdiğim için, hayata da o açıdan baktığım için, ondan ötürü bunu çok iyi beceriyorduk galiba, hatta ustası olmuştuk belki de.
"BU KADAR BAŞARILI OLACAĞIMI HİÇ ZANNETMİYORDUM!"
Yağız Yılmaz: Ve sonlara doğru gelirken... Bugüne kadar "Hala başaramadım." dediğiniz bir şey var mı?
Haldun Dormen: Allah’a şükür istediğim her şeyi yapabildim. Bu kadar başarılı olacağımı hiç zannetmiyordum. Bugün Türkiye’nin çok sevilen bir adamı haline geldim. Her tabakadan insan beni seviyor; öyle görünüyor en azından.
"BİR KEMAL SUNAL DAHA GELMEZ, GELEMEZ!"
Yağız Yılmaz: Şimdi ise çok değerli bir soru sormak istiyorum size. Konu başlığımız Kemal Sunal! O uçsuz bucaksız dev aktör... Masa Dergisi olarak bu ay böylesine büyük bir değeri kapağımıza taşıyoruz. Sizin kendisini çok sevdiğinizi ve her vakit andığınızı biliyorum. Akabinde bir projeniz olduğunu, hatta bu projenin Sunal'ın son projesi olup ancak vefat haberiyle iptal olduğunu da bilmekteyim. Bu olayı anlatır mısınız?
Haldun Dormen: Kutluyorum! Bu olayı yıllar sonra ilk defa sen çıkarıyorsun ortaya... Kemal Sunal! (İç çekiyor.) Öyle büyük öylesine özel bir insandı, oyuncuydu ki kelimeler yetmez anlatmaya... Her anı her yapıtı bambaşkaydı, özeldi. Ve sonrasında onun gibisi gelmedi. Benim için, ailem için ve de en önemlisi sanatım için çok özeldi. Bir insan her gün her gün aynı adamı izlemekten bıkmaz mı? Bıkmıyor kardeşim, bıkmıyor! Muazzam sahne yapısı, eşsiz yeteneği ve kaliteli başarısıyla sonsuza kadar bizleri büyüleyeceğinden eminim. Yolu hep ışık olsun... Soruya gelecek olursak. Evet, bir projemiz vardı Kemal ile. Ancak seninde söylediğin gibi vefatı nedeniyle gerçekleştiremedik. Oysa yıllar sonra Kemal ile aynı sahneyi paylaşmak büyük bir soluk olacaktı. Türk tiyatrosunun da buna oldukça ihtiyacı vardı. Rahmetli çok heyecanlanmıştı bu proje için. Sürekli telefonla araşır oyunun eskizlerini konuşurduk. Öyle bir aktör düşününki hem olabildiğince dev hem de bir tiyatro oyunu için içinde masum heyecan taşıyan bir çocuk. Ne yazık ki olmadı, yapamadık. Sevgili Gül (Gül Sunal) ile bir gün konuştuğumuzda bana Kemal'in bu proje için ne kadar çok heyecanlandığını, oyun için sürekli bir şeyler yazıp çizdiğini uzun uzun anlatmıştı, haliyle gözyaşlarımı tutamamıştım... Biliyor musun Yağız? Onun gibi dev bir aktör asla bu ülkeye yeniden gelmez, gelemez. Onu her daim güzel gülüşü ve ince kalbiyle hatırlıyorum, derginizi de ayrıca kutluyorum böyle özel bir dosyaya yer verdiğiniz için.
"ADAM YÜZÜME DİKKATLİCE BAKTI VE 'AAA! YILDIZ KENTER' DEDİ"
Yağız Yılmaz: Işıklarda uyusun! Fazla duygusallaştık. Biraz kendimize gelelim. Bu uzun ve sanatsal serüveninizde seyircinizle yaşadığınız, unutamadığınız bir olay var mı?
Haldun Dormen: Elbette, birçok olay var. Fakat hepsi aklıma gelmiyor. Beni en çok şaşırtan ve güldüren bir olayı anlatayım... Bir iki yıl önce çok ilginç bir şey oldu. Turneye gitmiştik Yalova'ya ve Yalova’da çarşıda yürürken bir adam gördü beni, yüzüme dikkatlice baktı, belki dakikalarca ve “Aaa! Yıldız Kenter” dedi. Öyle şaşırdım ki... "O kadın be!" dedim ben de adama!
Yağız Yılmaz: İnanmıyorum!
(Gülüyoruz.)
"HERKES KENDİ İŞİNİ EN İYİ ŞEKİLDE YAPSIN!"
Yağız Yılmaz: Ve harikulade bir röportajın sonuna geldik. Hiç bitsin istemezdim; sizi saatlerce dinlemekten büyük mutluluk duyan bir kişi olarak... Ve de son soru...
Son olarak; yıllar geçiyor, nüfus artıyor, teknoloji ilerliyor, siyasi iktidarlar değişiyor ve yepyeni sanatçılar çıkıyor. Fakat sizin eserleriniz, yüzünüz, sözleriniz, yarattığınız karakterler, ürettiğiniz ve yönettiğiniz yapıtlar hala bizi etkilemekte. Dönüp dönüp sizi izliyoruz. Yıllardır Türkiye ve neredeyse tüm dünya ile konuşuyorsunuz. Bizlere cesareti, merhameti, akılcılığı ve dahasını aşılayan her sahnede, yapıtta daimi olarak siz varsınız. Şimdi o şefkatli ve tertemiz sesinizle bizlere neler tavsiye edersiniz Haldun Hoca? Bugünün gençlerine bir ağabey, bir baba gibi ikazlarınız var mı?
Haldun Dormen: Ne güzel bir soru, çok duygulandım! Gençler bizim her şeyimiz; geleceğimiz... Ve onlara demem şu ki; hiçbir zaman yılmasınlar. Hiçbir zaman vazgeçmesinler. Benim onlara yönelik bir kitabım var: Olmak ya da olmak. Olmamak diye bir şey kabul etmiyorum ben. Olacaksın! Bu yalnız tiyatroculara özgü bir şey değil. Aynısını doktorlar, avukatlar veya gazeteciler için de söylüyorum. Azmedeceksin ve en iyisi olacaksın! Ülkede herkes işini en iyi şekilde yaparsa, başkalarının işine burnunu sokmazsa, Türkiye çok daha iyi yerlerde olabilir. Ülkenin durumu çok parlak değil ama hala herkes kendi işini gücünü bırakıp başkalarının işine karışıyor. Benim oyunuma, onun filmine, diğerinin siyasi kararlarına karışıyor… Tabii ki düşünecek ama ilk önce kendi işini gücünü iyi yapmalı! Koyu bir Atatürkçü olarak benim görüşüm şu; herkes kendi işini en iyi şekilde yapsın. “Bu ülkede yaşanmaz” deyip işin içinden çıkıyorlar. Ben de buna deli oluyorum! Böyle bir şeye kalkışmadan, kendilerine mutlaka bir hedef koysunlar ve hedefe ulaşmak için çalışsınlar! Çalışsınlar! Çalışsınlar! Yılmadan, bıkmadan çok çalışsınlar. Sonunda mutlaka başarıya ulaşırlar. Hiç bir zaman karamsarlığa kapılmadan, umutla yarınlara baksınlar. Ve kendilerine bir güneş bulsunlar; "Umut Güneşi"... Önünde ne kadar bulut olsa da o güneşin var olduğunu her daim akıllarında tutsunlar...
Yağız Yılmaz: Büyük bir değer ile saatlerce içerisinde bulunduğum bir röportajın daha sonuna geldik. Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür eder, esenlikler dilerim...
Sizlere Haldun Dormen'in röportajımız sonrası dile getirip, sayfalara eklememi istediği sözler ile veda etmek istiyorum...
"Bugün, bu ülkede doğduğum için, Dormen Tiyatrosu'nu kurabildiğim için, dostlarımla ve ailemle paylaşabildiğim için, yüzlerce sanatçı yetiştirme fırsatı bulduğum için, acılarımı sevinçlerimi paylaşırken hiç yalnız kalmadığım için ve her şeyden önemlisi sizlerin dostu olduğum için kendimi dünyanın en şanslı insanlarından birisi olarak hissediyorum!"
-Haldun Dormen



