Doğayı kurtarmak gibi bir derdi olanınız var mı? Mutlaka bunu kendisine ödev edinmişleriniz vardır. Doğayı kurtarmak; sokak hayvanlarına bir tas su bir kap yemek, vahşi hayvanların yaşam tarzlarına saygı, asalak ve böceklere yaşam hakkı… Doğadan sadece beslenme ihtiyacı kadar yararlanma, doğaya saygıyı yitirmeden. Doğal atıklar dışında tabiatı kirletmeden yaşamak falan… Var mı? Siz değilseniz bile tanıdığınız birisi mutlaka vardır çevrenizde bu şekilde bir hayat sürmeye gayret eden. Ben bunu deneyeni gördüm ama başaranı görmedim. Çok net, görmedim.
Doğada ki en büyük olay aslında biz insanların önemini yeni kavradığımız iletişim olayı. İnsanlık son zamanlarda terör ile mücadele dışında ülkesel savaşlara girmiyor. Çünkü iletişim çağındayız ve savaşlar artık masa başında cereyan etmeye başladı. İnsanoğlu bunu çok geç fark etti, oysa ki iletişim, doğanın dengesini sağlayan yegane gerçek.
Bir peçeteye bir damla mürekkep damlatıp beklediniz mi hiç? Sonra bir damla daha ve bir damla daha… Bunu milyarlarca kez yapsanız dahi gözlemleyeceğiniz tek bir gerçek var. Her mürekkep lekesi diğerlerinden farklı. Sonsuz deney size sonsuz leke çeşitliliği verecektir. Her mürekkep damlattığınızda peçeteye, bir daha gerçekleşmeyecek bir şekillenmeyi gözlemleyecek ve tarihe tanıklık edeceksiniz. Bunun sebebi basit; iletişim. Mürekkep ve peçete, her buluşmada iletişime geçerek mürekkebin peçete üzerinde nüfus edeceği bölgeler hakkında adeta karar verirler. Mürekkep bazı bölgelere yayılırken bazılarına hiç nüfus edemez ve bu her kez değişir.
Şaman inanışına göre evrende mevcut olan her nesnenin ruhu vardır. İşte bu yüzden Şaman inanışı tüm yaratılmışlara saygı göstermesini öğütler insana. Taşa, ağaca, suya hatta henüz mahsul vermemiş ekine. İnsanın, tabiatı bir sonraki nesle bırakması değildir burada amaç, insanın tabiatı tabiata bırakmasıdır. Yaratılana saygı göstermek asıl amaçtır Yaratan’dan ötürü.
Çanakkale’de tuhaf bir gelenek var. Aslında neredeyse tüm Ege’de bu gelenek var. Deve güreştirmek. Bu konu gerçekten tam evlere şenlik bir konu. Ülkemizin hayvanları koruyan kitlelerinin bile gözünden kaçan bir tuhaf mesele bu deve güreşi meselesi. Deveye eziyet edilirken bir taraftan da rakılar, biralar… Deymeyin sözde ağaların keyfine. Çanakkale’ye geldiğimde çok şaşırarak bir kez izlediğim bu insanlık ayıbına hiçbir anlam veremedim. İnsanların kahkahalarla izlediği bu hayvan zulmüne fazla da dayanamayarak birkaç dakika içerisinde alandan ayrıldım zaten. On yıl önce falandı. İşin tuhafı, bu deve güreşlerini belediyeler destekliyor, festival adı altında finanse ediyor. İnanılır gibi değil. Deve bakımı da oldukça zor üstelik. Son derece kindar olan bu hayvanlarla anlaşabilmek ve onları boyunduruk altında tutarak güreş alanında saldırganlaştırmakta ayrı canavarlık. Elde sopa, vur ha vur, ne o? Deve güreşecek, elin oğlu rakı içip genleşecek.
Nerede örgütler? Nerede hayvan hakları savunucuları? Neredesiniz? Sizlerde aslında başka bir şekilde doğayı katletmekle meşgulsünüz değil mi?
Kedilerin kuyrukları, köpeklerin kulakları, ayakları kesiliyor. Develer, horozlar, köpekler dövüştürülüyor, avcılık spor sayılıp göçmen kuşlar katlediliyor, trol ağlarla deniz ekolojisi tamamen yok ediliyor ve biz insanlar doğada ki en akıllı yaratığız öyle mi? Güldürmeyin beni, ne aklı?
YAZARLAR
Yayınlanma: 10 Aralık 2019 - 10:31
Deve
Doğayı kurtarmak gibi bir derdi olanınız var mı? Mutlaka bunu kendisine ödev edinmişleriniz vardır
YAZARLAR
10 Aralık 2019 - 10:31
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir