Gürültü, modern şehirlerin en görünmez ama en yıpratıcı sorunlarından biri. Trafik, gece hayatı, inşaatlar, konserler derken kent sakinlerinin maruz kaldığı ses düzeyleri Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği limitleri çoğu zaman aşıyor. Ancak Portekiz’in başkenti Lizbon, bu gidişe dur diyerek radikal bir adım attı: Şehir, 2025 itibarıyla 26 ayrı “sessiz bölge” ilan ediyor ve bu bölgelerde gündüz 55 desibel, gece ise 45 desibelin üzerindeki tüm gürültü yasaklanıyor.
Bu karar, sadece Lizbon’un değil, tüm Avrupa’nın dikkatini çekmiş durumda. Çünkü bu uygulama, kentsel turizmde “sessizlik” kavramını bir ürün haline getiriyor. Yani Lizbon, “gece eğlencesi ve fado müziğiyle” bilinirken, aynı zamanda “sessizliğiyle turist çeken şehir” olmayı hedefliyor.
Gürültüye cezai yaptırım
Lizbon Belediyesi’nin hazırladığı yeni düzenlemeye göre, sessiz bölgelerde gürültü sınırını aşanlara 200 ila 2.000 euro arasında para cezası verilecek. İşletmeler için bu rakam çok daha yüksek: 18.000 euroya kadar çıkabilen cezalarla karşılaşabilecekler. Üstelik tekrar eden ihlallerde işletmelerin geçici süreyle kapatılması bile söz konusu.
Turistleri de doğrudan ilgilendiren bu karar, otellerden restoranlara kadar pek çok sektörü etkiliyor. Artık Lizbon’da gece sokaklarında bağırarak eğlenen turist gruplarıyla karşılaşmak zor olacak; çünkü yerel halkın şikâyetleri anında belediyeye ulaştırılıyor ve cezalar uygulanıyor.
Turizmde yeni bir trend: Sessizlik
Aslında Lizbon’un bu adımı, dünya genelinde yükselen “sessizlik turizmi” akımının bir parçası. Finlandiya yıllar önce “Silence, please” kampanyasıyla sessizliği bir turizm ürünü haline getirmişti. ABD’de Portland’daki Mount Tabor Park, “Quiet Parks International” tarafından Amerika’nın ilk “kentsel sessiz parkı” ilan edilmişti. İsviçre’nin Zürih kenti ise, düşük gürültü kirliliği sayesinde Avrupa’nın en sakin şehirlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Şimdi Lizbon, Avrupa’nın güneyinde bu akıma katılan ilk büyük başkent oldu. Bu durum, şehre yeni bir turist profili çekebilir: kalabalıktan, gürültüden kaçan, daha çok kültür, tarih ve doğa odaklı seyahat eden gezginler.
Yerel halkın zaferi
Lizbon’un sessiz bölgeler ilan etmesinde en büyük etken, yerel halkın yıllardır süren şikâyetleri oldu. Özellikle Alfama ve Bairro Alto gibi popüler turistik mahallelerde gece geç saatlere kadar süren eğlenceler, kentlilerin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürüyordu. Belediye, 2014’te başlattığı “gürültü haritası” çalışmasını 2025’te güncelleyerek sorunlu bölgeleri belirledi ve sessiz bölgeler listesini genişletti.
Şimdi bu mahallelerde sadece turistler değil, işletmeler de sessizlik kurallarına uymak zorunda. Bu durum, turizmle halk arasında süregelen gerginliği azaltmayı hedefliyor.
Sessizliğin ekonomik değeri
İlginç bir nokta, sessizliğin artık bir ekonomik kaynak olarak görülmesi. Gürültüsüz bölgeler, şehrin marka değerini yükseltebilir; özellikle “wellness” ve “slow travel” trendlerine ilgi duyan turistleri çekebilir. Sessiz kafeler, meditasyon alanları, doğayla bütünleşmiş yürüyüş rotaları Lizbon’un yeni turistik ürünleri arasında yer almaya hazırlanıyor.
Eleştiriler de var
Tabii ki bu karar eleştirisiz değil. Eğlence sektöründe faaliyet gösteren işletmeler, sessiz bölgelerin genişletilmesinin turizme zarar vereceğini savunuyor. Bazı otelciler de “Lizbon’un ruhunu kaybetme riski” olduğunu düşünüyor. Onlara göre şehrin kimliği müzik, kahkaha ve gece hayatıyla özdeşleşiyor. Ancak belediye, “denge” arayışında olduklarını, hem eğlenceyi hem de sessizliği bir arada sunabileceklerini söylüyor.
Dünyanın en sessiz şehri mi olacak?
Lizbon’un attığı bu adım, şehri gerçekten de “dünyanın en sessiz başkenti” yapabilir. Eğer uygulama başarılı olursa, başka Avrupa şehirleri de benzer düzenlemeler getirebilir. Uzmanlara göre bu karar, gelecek 10 yıl içinde turizmde yeni bir kategori doğuracak: “Sessiz Şehir Tatilleri.”
Bir zamanlar sadece doğa parklarında veya uzak köylerde aranan sessizlik, artık büyük şehirlerin merkezinde de aranır hale geliyor. Lizbon’un deneyimi, İstanbul’dan Barselona’ya, Berlin’den Paris’e kadar pek çok şehre örnek teşkil edebilir.
Lizbon, gürültüyle savaşan değil, sessizliği pazarlayan bir şehir olma yolunda ilerliyor. Gürültü yasağı, ilk bakışta katı görünebilir ama aslında geleceğin turizm trendlerine açılan kapı niteliğinde. Belki de önümüzdeki yıllarda seyahat sitelerinde yeni bir kategori göreceğiz: “Dünyanın en sessiz tatil destinasyonları.”
Yorumlar
Kalan Karakter: