“Kadınları, ne kendi erkeklerinin ne de yabancıların yanında peçe kullanıyor; vücutlarını da örtmüyorlar. Bir gün bir Oğuz’un evinde oturuyorduk. Karısı da yanımızdaydı. Biz konuşurken kadın bir ara vücudunun görünmemesi gereken bir tarafını açıp kaşıdı… Hepimiz gördük. Hemen ellerimizle gözlerimizi kapatıp, ‘Allah’ım Sen bize günah yazma,’ diye yakardık. Kocası güldü, çevirmenimize şunları söyledi; ‘sizin önünüzde açılmamızın nedeni gördüğünüz halde kendinizi tutmayı öğrenesiniz diyedir. Çünkü ulaşamazsınız. Böyle olması, gizli olup da elde edilebilir olmasından daha iyidir.’ Zina bu insanlara çok yabancı ama birisinin zina işlediğini öğrenirlerse onu iki parçaya ayırıyorlar. Bunu yapmak için günahkarı iki ağacın dallarına bağlıyorlar, sonra deviriyorlar ağaçları. O adam ikiye bölünüyor.”
X.yüzyıl, halife El-Muktedir Bulgar halkını Müslümanlığa çağırmak ister ve bunu yaparken Roma’nın kuzeyinden geçecek bir elçili heyet oluşturur. Bu heyet Hazarların yurdundan geçmek zorundadır ve Hazarları da Müslümanlığa davet edecektir. İşte bu heyette bir seyyah da yer alır. İBN FADLAN. Yıl 920 ve Hazar Türklerinde en büyük ceza zina ve eşcinselliğe kesiliyor. İbnFadlan’ı asıl şaşırtan eşcinselliğin yasak olması çünkü Arap’lar için bu son derece doğal bir durum. Oysaki bizlerin gelenekleritamamen aile hayatına bağlı bir yapı üzerine kurulmuş durumda.
Şimdi düşünüyorsun, nedir bunların yazmamın sebebi? Çok basit, toplumsal dengemizi bozan Suriyeliler ve onların yaptıkları beni bu satırları yazmaya teşvik etti. Çocuklara tecavüz, komşulara taciz, gasp, hırsızlık… Ne arasanız var bunlarda. Bıktık artık, defolsunlar dedikçe çoğalarak kalıyorlar yurdumuzda. Asimile olmaya başladı toplum. Geleneklerimiz değişmeye başladı. Çocuklarımızın oyunları, tarzları farklılaştı. Alışkanlıkların dışına çıktı çocukluk, gelecekte değişik bir toplum olacağız sırf bu yüzden ve tedbirsiz davranıyoruz. Hala gerçeklerden kaçmayı tercih ediyoruz, önceliklerimiz değişti zamanla, çocuklarımıza artık gereken değeri veren bir toplum değiliz. Koruyamıyoruz onları. Kadınlarımız Arap tarzı kıyafetler ile sokaklarda dolaşmakta. Kültürümüzde olmayan yeni yeni adetler ile asimile olmaya başladık.
En ağır cezanın zina ve eşcinsellik için uygulanması aslında çok önemli. Toplumun ahlaki yapısına müdahale edilmesine izin verilmedikçe suç işlenmesine de olanak sağlanmamış oluyor. Yani ilk sıra ahlak, eğer toplumda ahlak olgusu yitip gitmemişse o toplumun çocuklarına şefkat duygusu sevgi ile bütünleşiyor. Toplumun yaşça ileri gelenlerine saygı ve hürmet eksilmiyor, onların tecrübeleri toplumun genç nüfusuna ışık tutarak aydınlık gelecekler için çözüm önerileri ortaya konabiliyor. Ahlak yapısı sağlam bireylerin toplum içinde ki fazlalığı sayesinde o toplumun içerisinde mala, ırza ve düşünceye karşı suç unsurları oluşmuyor ya da en aza indirgeniyor. Caydırıcı cezalar, ahlak yapısı oturmuş toplumun fertlerini rahatsız etmiyor bilakis o cezaların uygulanması toplumun geleceği için gerekli olduğunu tüm bireyler biliyor.
Türk törelerinde, toplumsal yaşamın her alanında mevcut olan bu yaşam tarzı ne yazık ki artık yerini “çağdaş yaşam” adı altında batılı yaşam tarzına bırakmış durumda. Çağı yakalamak ve yaşamak adına yaptığımız tek hamle batı geleneklerini sahiplenmeye çalışmak. Bilim, sanat ve mekanik alanlarda batı ile yarışmak ve çağı bu manada yakalamak yerine batı tarzı bir hayat sürmenin adına “çağdaş yaşam” diyoruz ne yazık ki.
YAZARLAR
Yayınlanma: 10 Mayıs 2019 - 10:37
İbn Fadlan Ve Türkler
“Kadınları, ne kendi erkeklerinin ne de yabancıların yanında peçe kullanıyor; vücutlarını da örtmüyorlar
YAZARLAR
10 Mayıs 2019 - 10:37
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir