Diyanetin bütçesi birçok bakanlığımızın bütçesinden daha fazla. Bu bütçeden payı sadece İslam dini almakta. Devletimizin dini yok ve diyanet dediğimizde aslında “din işleri” demekteyiz ancak konunun özü böyle değil. Diyanet işleri dendiğinde ne yazık ki İslam işleri anlaşılmakta. Diyanetin bütçesinin tamamını sünni mezhebi harcamakta. Oysaki bu ülkede bırakın İslam dini mezheplerini, başka dinlerde var ve bu yönde inancı olan vatandaşlarımız da var.
İzmir Büyükşehir Belediyesi bu konuda bir adım attı ve Cemevleri’nin statüsünde bir değişiklik istedi. Yani konu tartışmaya açılmış oldu.
İnsanlar dini inançları konusunda son derece hassas ve tehlikeli olabiliyorlar. Seneler önce İstanbul’da bir barmenin vücudunda bulunan dövme o kişinin ölüm sebebi olmuştu. Katli vaciptir denmişti ve katledilmişti. Yine birkaç kez batılı karikatüristlerin hicivleri de kendilerinin hakkında katli vaciptir fetvasına sebep olmuştu. Çok tehlikeli bir tartışma açıldı yani benim görüşüme göre. Kaşınmakta olan yara çok öncesinde, Yavuz Sultan Selim döneminde açılmıştı ve İstanbul’da ki 3.köprüye konan isim ile de hortlamıştı. Şimdi bu sarılmamış yara sanki bilinçli bir şekilde kaşınıyor. Bence hiç zamanı değil.
Biz bu garip tartışmayı yaşarken bir taraftan da şehit haberleri hız kesmeden gelmekte. Gündem saptırıyor bence bir kez daha çünkü zaten Cemevi dediğimiz Alevi vatandaşlarımızın ibadethaneleri sadece son elli yıldır var. Öncesinde köy odalarında gerçekleşen “cem”, Alevi kültürünün şehre taşınmasıyla “Cemevi” boyutuna ulaşmış. Yani bugün yapılacak bir statü değişikliği ile tartışma son bulur ama bu tartışma son bulursa ardında ki gerçeklerle yüzleşmek gerekecek.
Diyanetin çalışması ve yapısı yeniden ele alınmadan bu sorunun çözülmesi gerçek dışı görünüyor. Bu ülke insanının inançlarına saygı göstermeyen bir diyanet ve birçok bakanlığın bütçesinden daha yüksek bir bütçeye sahip diyanet… Vicdanların rahat olmaması gerekiyor.
Bir de konunun cahillik bölümü var. Diyanet İşlerimiz, üzerine düşeni yapsa ve halkın her tür dini inanç ile tanışmasını sağlasa ve vatandaşı bu konuda serbest bıraksa; bence İslam adına daha doğru bir çalışma yapmış olur. Sağda solda dolaşan Hristiyan misyonerler ve Yehova Şahitleri bilinçli bir toplumda kendilerine yer bulamazlar ama ülkemizde ki gibi dinler konusunda cahil kalmış bir halk onlar için tam bir çalışma ortamı olmakta.
Ben bu satırları yazarken bir taraftan da televizyon kanallarında alt yazı geçmekte. DSP’nin kurucu başkanı Rahşan ECEVİT hayatını kaybetti. Merhum başbakan Bülent ECEVİT’in eşi de olan eski firstlady ile sosyal medya da paylaşımlara bakıyorum. Bir çok kişi Rahşan-Bülent ECEVİT çiftinin birlikte fotoğrafını paylaşarak altına; “HİÇ ÇALMADILAR” yazmış. Yazıklar olsun ki bize, koca toplumda çalmamak bir üstün özellik kıvamına gelmiş. Yani neredeyse hepimiz çalıyoruz. Çalmayan parmakla gösteriliyor ve erişilmez bir erdem olarak kabul ediliyor. Geldiğimiz nokta bu olunca da diyanetin yaptığını anlamak zor olmuyor. Öyle bir bütçeye hükmediyor ki başkanlık makamı, geçen yıl en pahalı makam aracını satın alarak haftalarca gündemde kalmayı başardı.
Ülkemizde bulunan ve toplumu oluşturan insanların farklı dini inançları olduğu gerçeğini artık kabul etmeli ve bunu mesele etmeden yaşayabilmeyi başarmalıyız. Gündemimizde böylesi basit bir kabullenme olmamalı. Sorunlarımızın çözümlenmesi bu yoldan geçmiyor.
YAZARLAR
Yayınlanma: 20 Ocak 2020 - 10:49
İnanç
Diyanetin bütçesi birçok bakanlığımızın bütçesinden daha fazla
YAZARLAR
20 Ocak 2020 - 10:49
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir