Gece sessiz. Köpeklerin havlama sesleri dolardı salona daha birkaç gün önce.
Ama onlar da yoklar bu gece. Hava çok soğuk ve kar atıştırıyor bir süredir..
Kendilerini koruyacak bir barınak bulmuşlardır diye umut ediyorum…
Belgesel kanalının birinde bir program ikinci kez yayınlanıyor.
İlgimi çekiyor yine ve bir kez daha izlemeye koyuluyorum..
Yapım sahici insan kokuyor sanki.
Programcı kırklı yaşların ortalarında çok samimi bir adam…
Açık, net, kibirsiz, sıcak, utanma duygusunu kaybetmemiş, bilgili, kültürlü, işine ve insana saygılı, duygulu biri…
Gecenin sessizliğinde alıp götürüyor hikaye insanı…
İki savaş muhabiri…
Erkek otuz beş yaşlarında bekar, kadın henüz otuzunda.
Erkek İngiliz. Kadın ise Baltık ülkelerinin birinde bir diplomatla evli.
Ancak evliliği uzun sürmüyor. Gittikleri çok sayıda savaş bölgelerinden birinde tanışıyorlar. .
İkisinin de yaşadıkları korkunç.
Çocuklar öldürülüyor gözlerinin önünde.
Sayısız vahşet ve ceset görüyorlar..
İnsanlığın düşebileceği en berbat çukurlara bile tanık oluyorlar..
Erkek biraz daha dayanıksız. Ağır stres altında ve işini yapamaz hale geldiğini hissediyor. Psikolojisi berbat.
Kadın da iyi değil, ama biraz daha dayanıklı…
Aralarında duygusal bir yakınlık oluyor bu sıralarda. Erkek, bu hayatta ona en iyi gelecek kadını bulduğunu ve hayatının kurtulduğunu hissediyor.
Sevgilisiyle yürekten bir konuşma yapıyor. Ve çok geçmeden ikisi de artık bu stresli, her anı ölüm ve dehşet yüklü yaşamı arkada bırakıp doğaya kaçmaya karar veriyorlar..
Kanada’da ıssızlığın ortasında doğa harikası bir yeri satın alıyor ve hemen işe koyuluyorlar.
İşleri zor ama. Birçok iş kaba kuvvete dayanıyor. Günün on saati çalışmak gerekiyor.
Ancak çok mutlular..
Doğa müthiş. Evlerinin hemen önünden muhteşem bir nehir akıp gidiyor.
Çevre ormanlarla çevrili. Kendilerine yaşanmaya değer müthiş bir doğal mekan yaratıyorlar.
Ve birbirlerini çok seviyorlar. O korkunç geçmişlerinden kurtulmuşlardır artık…
Bundan sonrası mutluluk, mutluluk, mutluluk…
Ancak çok geçmeden bu harika doğanın birtakım açgözlü insanlar tarafından tahrip edildiğine tanık oluyorlar.
Ve çevreyi korumak için bir girişim başlatıyorlar.
Birkaç yıl sonra başarılı oluyorlar. Doğa artık güvence altında. Çok keyifliler. Sağlıkları çok iyi. Kendilerini turp gibi hissediyorlar…
Bu arada insanı dehşet içinde bırakan, çaresizlik hissini iliklerinize kadar yaşatan o berbat ruhsal çöküşe maruz kalmış eski askerlere el uzatıyorlar.
Travma sonrası stres bozukluğuna iyi gelecek bir iş örgütlüyorlar o doğa harikası yerde.
Ruhları yaralı eski askerlerle ilişki kurarak onları davet ediyorlar mekanlarına. Tedavi hepsine de iyi geliyor. Doğada, bu iki muhabirin içtenlikleri sayesinde geçmişlerini geride bırakmayı başarıyor, ruhları yaralı eski askerler…
Ve anlatıcı, çok sevdiği, yanlarında olmaktan büyük keyif aldığını düşündüğü sevgililerden ayrılmak zamanının geldiğini söylüyor.
Birbirlerine teşekkür ediyorlar, sarılıyorlar ve ayrılıyorlar.
Ve aradan sadece ve sadece altı ay geçiyor.
Ve yapımcı bir kara haber alıyor…
Ve kameranın karşısına geçerek veriyor o haberi bizlere. Ekranın solunda anlatıcı, sağında ise genç kadının fotoğrafı…
Kadına çok kısa süre önce ileri derecede kanser teşhisi konuyor.
Ve on gün içinde ruhunu teslim ediyor…
“Mahvoldum” diyebiliyor sadece anlatıcı…
Ekranda bir süre kalıyor kadının fotoğrafı.
O güler yüz. Çelik gibi irade..
O yürekten kopup gelen merhamet dolu bakışlar..
O insan yaratacak kadar becerikli eller. O zarif duruş. O mert, tepeden tırnağa hayat dolu ay yüzlü güzel kadın, kara haberi aldı ve on gün sonra da gitti bu dünyadan…
İşte bu kadardı hayat denen şey…
Hadi gel de şimdi geride kalana, sevgilisini her şeyden çok seven eski savaş muhabiri adama ne olduğunu anlat bakalım usta diye geçirdim içimden bir an… Dur dedim hemen. Anlatamazsın. Anlatılmaz o. Büyük kayıplar anlatılamıyor çünkü. Onlar sadece yaşanıyor…
Anlatıcı da bu işe soyunamıyor zaten. Bitiriyor yayını…
Pencereyi açıyorum. Soğuk bütün haşmetiyle saldırırken üzerime, karıştırıp mırıldanıyorum o güzel türkünün sözlerini birkaç kez…
“Ölüm ne yana düşer usta… Sevda ne yana… Ve ne zamana düşer ölüm usta…”
YAZARLAR
Yayınlanma: 07 Şubat 2023 - 09:00
İşte bu kadardı hayat denen şey…
Gece sessiz
YAZARLAR
07 Şubat 2023 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir