Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Yoksa iyi değil misiniz? Ama nasıl olur hep iyi olmalı, güzel ve pozitif olana odaklanmalısınız. Sahiden bu mümkün mü? Kime bir derdinizi anlatmaya kalksanız, bakın kalksanız diyorum çünkü kimse kimseyi gerçekten dinlemiyor hemen yapıştırıyor bir “Haline şükretmelisin, ne halde olanlar var görmüyorsun herhalde.” Sonuç olarak hem dertli hem de suçlu oldunuz. Karşınızdaki insana kızmayın çünkü o da farkında olmadığı bir pozitiflik bombardımanında o yüzden o da görevini yapıp cepheye pozitiflik mermileri taşıyor.
Pozitifliğin toksik hale gelmesi sorunsalı
Özellikle sosyal medya kullananların sürekli maruz kaldığı bir pozitiflik tacizi var, kullanıcılar bunu ya eylemleriyle gösteriyor ya da söylemleriyle. Herkesin dilinde “İyi olanı iste, pozitife odaklan...” yanlış anlamayın burada kendimi de tenzih etmiyorum bu tür kişisel gelişim sloganlarını ben de kullanırım üstelik sadece çevreme demem, kendime de sık sık tekrarlarım. Fakat şu sıralar dediğim başka bir şey daha var herkes her zaman mutlu olmak zorunda mı?
Neden her duygumuzu, kendimizi ve sevdiklerimizi oldukları gibi kabul edemiyoruz ve tabii biz de olduğumuz gibi kabul görmüyoruz? Dünyayı anlamaya başladığımız andan itibaren bize çizilen rolleri de öğrenmeye başlarız. Bizim standart tipliğimiz, normalliğimiz de bu rolleri ne kadar başarıyla gerçekleştirdiğimizle ilintilidir. Biri rolünden biraz sapsa anormal der ve onu çevremizde istemeyiz hemen etiketleriz, bizim başkalarına yapıştırdığımız etiketler bizi onlardan korur. Çünkü bilirsin ki öyle davranırsan sen de öyle olursun ve bu senin istemediğin, istemeyeceğin bir şeydir...
Toksik pozitifliğin, yani sadece pozitif olanı kabul edip diğerlerini reddetmenin yeni bir kavram, durum olduğu söylense de ben buna katılmıyorum. Biz toksik pozitifliğin içine doğarız ve öyle yetiştirilir ve de öyle yetiştiririz. Evdeki bir sorun dışarı anlatılmaz “Kan kusup, kızılcık şerbeti içtim diyeceksin.” şeklinde mottolarımız vardır. Şimdi bunları sosyal medya hesaplarımıza yazsak kimse beğenmez ortalık naftalin kokar ama “Her zaman güçlü ol, düştüğünü kimse görmesin.” yazıldığı zaman birçok insan beğenir ben bile beğenirim, özellikle de bunu pozitif ayrımcı hesaplarda daha sık görürüz. Bizde kimsenin mutsuz olmaya hakkı yoktur kimse senin mutsuzluğunun kaynağıyla derinden ilgilenmez ama senin sahip olduğun, seni mutlu edebilecek olan her şeyini bir çırpıda dökerler ortaya. Ee yine de mutlu değilsen bu da senin ayıbın hatta nankörlüğündür.
Herkes etrafında mutlu insan görmek ister tabii mutlu insan görünce mutsuz olan kesimi meclis dışına bırakıyorum. Çevresinde sorun ve sorunlu insan istememeyi ben modern çağ hastalığı olarak görüyordum fakat bununla ilgili düşüncem de değişti. İnsan, ilel ebet çevresinde sorun istemezmiş onu da bu yazıyı yazarken fark ettim. Şayet öyle olmasa şu öve öve bitirilemeyen, aaah aah!! Nerede o’larla süslenen, hasretle anılan, çat-kapı eski komşuluk ilişkilerine bir bakın derim. Bir evde kadın, çoluk çocuk her gün dayak yerken ve işin kötüsü herkes de bunu böyle bilip kabul ederken kocası evde yokken o kadına gidip hiçbir şey olmamış gibi “Bunlar karı-koca arasında olur.” minvalinde verilen tavsiyeler kısa süreli iç rahatlaması bugün de bir sorunu hallettik vicdan muhasebesi ve eve dönüş. Ne yaptı bu kişi etrafındaki negatifi pozitife çevirdi, verdiği ulvi tavsiyeyle...
Kimse gerçek sorunla ve sorunun kaynağıyla uğraşmak istemez bugün de aynı şey geçerli senin yaşadığın sorun başkasında da varsa hatta diğerindeki sorun daha ağırsa senin ki sıfırlanır ne yapacaksın peki? Bas pozitifi, kov negatifi rahatla! Bu slogan da güzel oldu sanki ne dersiniz?
YAZARLAR
Yayınlanma: 18 Aralık 2021 - 09:47
İyi düşün, iyi olsun!
Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Yoksa iyi değil misiniz? Ama nasıl olur hep iyi olmalı, güzel ve pozitif olana odaklanmalısınız
YAZARLAR
18 Aralık 2021 - 09:47
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir