Çanakkale’de Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı sendikaların da aralarında bulunduğu ASİM-SEN, BASK, ÇALIŞAN-SEN, DMK, HAK-SEN ve YURT-SEN üyeleri, Toplu Sözleşme Görüşmeleri’nde uzlaşı sağlanamaması üzerine bir günlük iş bırakma eylemi yaptı. Sendika temsilcileri, Truva Atı önünde ortak basın açıklaması gerçekleştirerek hükümetin teklifine tepki gösterdi.
Basın açıklamasını KESK Dönem Sözcüsü Barış Dirik okudu. Dirik, “Bu ülkenin kamu emekçileri olarak sadece bizlerin hakları değil, tüm vatandaşların nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir kamu hizmeti alma hakkı yıllardır yok sayılıyor” dedi. Uygulanan ekonomik modelin emek karşıtı ve sermaye yanlısı olduğunu vurgulayan Dirik, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve paralı hale getirilmesiyle vatandaşların mağdur edildiğini söyledi.
Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Bu ülkenin kamu emekçileri olarak sadece bizlerin hakları değil, tüm vatandaşların nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir bir kamu hizmeti alma hakkı yıllardır yok sayılıyor.
Yıllardır uygulanan “üretime değil borçlanmaya, betonlaşmaya dayalı insan ve doğa düşmanı” bir model kurdular.
Emek karşıtı, sermaye yanlısı bu modelde kamu hizmetlerine, kamu yatırımlarına ayrılan kaynaklar kısıldıkça kısıldı.
Kamusal hizmetlerde, sosyal devlette koskoca gedikler açıldı.
Eğitimden, sağlığa, ulaşımdan haberleşmeye tüm kamu hizmetleri özel sektöre devredildi, paralı hale getirildi. Kamu binaları ticarethaneye, vatandaşlar müşteriye çevrildi.
Bunun bedelini de söndürül(e)meyen yangınlarla, her gün bir yerde ortaya çıkan sellerle, felaketlerle hepimiz ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz.
Bu modelde biz kamu emekçilerinin payına ise düşük maaşlarla, güvencesiz, angarya çalışma, çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefalet düştü.
Dolayısıyla ASİM-SEN, BASK, ÇALIŞAN-SEN, DMK, HAK-SEN, KESK, YURT-SEN olarak; bugün sadece kendimiz için değil, nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir kamu hizmeti hakkı yok sayılan başta dar gelirliler olmak üzere ülkemizin tüm yurttaşları İÇİN G(Ö)REVDEYİZ! İŞYERLERİNDE, ALANLARDA OMUZ OMUZAYIZ! bugün Türkiye’nin dört bir yanında üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz, hizmet üretmiyoruz.
Başta kamu emekçileri ve emekliler olmak üzere tüm kamuoyu, 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecini yakından takip ediyor. Ne yazık ki yıllardır uygulanan senaryo tekrar ediliyor, süreç bir kez daha oldubittiye getirilmek isteniyor.
Hükümet günlük bir simit parasına bile denk gelmeyen son teklifiyle bizimle dalga geçmektedir.
Mevcut takvime göre görüşmeler yarın bitecek ve hakeme başvuru süreci başlayacak. Ama şu saate kadar yıllardır yaşadığımız temel sorunlara, taleplerimizin hangilerinin kabul edilip edilmediğine ilişkin tek bir cümle dahi duymadık.
Çalışma Bakanı haftalardır “müzakerelerimizin tüm tarafları memnun edecek şekilde hayırla sonuçlanacağını ümit ediyorum” açıklaması yapıyor.
Biz de buradan kamu işverenine ve iktidara soruyoruz. Bu teklifte bizleri memnun edecek ne var?
İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı?
Güncel 18 bin 680 TL’lik ilave seyyanen ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin mevcut aylıklarına yansıtılmasına ilişkin bir adım var mı?
Emekli maaşlarımızı adeta kemiren, değişik isimlerdeki tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı?
Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı-kira desteği var mı?
Büyümeden, refahtan pay var mı? Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı?
Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerimize dair bir adım var mı?
Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, İHS(İdari Hizmet Sözleşme)’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, kadrolu-güvenceli istihdama geçilmesi var mı?
Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı?
Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı?
Kadın emekçilere çalışma yaşamında uygulanan cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı?
“Grev Hakkı ile Tamamlanmış Gerçek Toplu Sözleşme Sistemi, Demokratik Bir Çalışma Yasası”na ilişkin tek bir cümle var mı?
YOK! Çünkü aslında ORTADA BİR TOPLU SÖZLEŞME TEKLİFİ YOK.
TEKLİF YERİNE; çalışırken daha fazla yoksulluk, emeklilikte daha fazla sefalet ile TEHDİT VAR.
Vergi, harç ve cezaları %44 arttırdılar. Gelir Vergisi, ÖTV, KDV tüm vergileri ortalama %70 arttırdılar.
Sermayeye, patronlara teşvik üstüne teşvik vermeye, vergilerini affetmeye, faizden beslenen bir avuç asalak takımına dünyanın en yüksek faizini ödemeye, tüm vergi yükünü bizlerin, halkın sırtına yıkmaya devam ediyorlar.
Sıra maaşlarımıza gelince her seferinde önümüze TÜİK’in sahte rakamlarını, hiçbir zaman tutmayan “hedeflenen enflasyon rakamlarını” koyuyorlar.
Yoksulluk sınırının 2026 Ocağında en az 100 bin TL olacağı koşullarda bizlere sefalet oranları dayatıyorlar. “Talep ettiğiniz rakamları verirsek ekonominin, bütçenin dengesi bozulur, çok harcarsınız enflasyon düşmez” diye nutuk atıyorlar.
Ülkenin tüm dengelerini bozanların bu nutuklarına Artık Yeter diyoruz!
Buradan masada “yetkili” sıfatı ile oturan konfederasyonu ve sendikaları uyarıyoruz. Hiçbir kamu emekçisinin tarihe kara bir leke olarak geçecek yeni bir satış sözleşmesine tahammülü kalmamıştır.
Bu nedenle:
Hiç kimse hepimizle dalga geçen bu teklife bir anlam yüklemeye çalışmasın.
Maaş artışı talebimizin dörtte birine bile denk gelmeyen rakamları görmezden gelerek “Üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür” yaklaşımı sergilemeye kalkışmasın.
Kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklar yürütmeyi, temel hiçbir sorunumuzu çözmeyen teklifleri kabul etmeyi aklından bile geçirmesin.
11 üyesinden 6’sı doğrudan, 1’i dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanan ve hükümetin noterliğini yapan Hakem Kurulu’nun objektif ve bağımsız kararlar verdiğine inanmamızı beklemesin. Bu sefer hiç kimse uyuşmazlıkta topu Hakem Kuruluna atmaya kalkmasın.
Geldiğimiz nokta ortadadır. Hükümet, ailelerimizle birlikte 25 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklif etmiştir. Bu teklife karşı yapılacak tek şey MÜZAKERE DEĞİL, MÜCADELEDİR.
Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu; Yetkinin asıl sahipleri olarak ortak sorunlarımız için bir araya gelmemizden, ‘hak verilmez mücadeleyle alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmemizden geçiyor.
Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu, ‘Hepimiz aynı gemideyiz” diyenlere karşı “Geminin gerçek sahipleri olarak hakkımızı, emeğimizin, alın terimizin karşılığını istiyoruz” diyerek tüm farklılıklarımıza rağmen birbirimize kenetlenmekten geçiyor.
Bugün bunun ilk adımını atıyoruz. Bizleri yok sayan bu yoksulluk, sefalet, güvencesizlik teklifine itirazımızı yükseltiyoruz. Üretimden gelen gücümüzü kullanıyor, bu daha başlangıç, mücadeleye devam diyoruz.
İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli İstihdam- Güvenli Gelecek, Demokratik- Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için omuz omuza vermeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: