ANTALYA: TURKUAZ KIYININ SONBAHAR CAZİBESİ
Engebeli Toroslar ve kumlu koylar, Antalya Rivierası'nın göz alıcı karışımını oluşturur. İşte böyle, bir sonbahar gününün sonunda kendimi hiç de hoş olmayan bir soruyla buldum: Yaz güneşinin son damlalarını özleyen kemiklerimi yatıştırmak için nereye gitmeliyim? Cevap, diğer Avrupa şehirlerinin sunamadığı bir şey sunan Antalya'daydı: Eylül ve Ekim aylarında bile yüzmeye davet eden 600 kilometreden fazla sahil şeridi.
Sezon dışında, Kaş'ın kristal berraklığındaki sularında solan güneşe doğru yüzerken keşfettiğim gibi, Akdeniz kıyıları hâlâ manyetik bir çekiciliğe sahip. Güneş batarken turuncu pembeye dönmeye hazırlanan deniz mavisi sularda yenilenmek isteyenler için, Kemer’in çam ormanlarıyla çevrili plajlarından birinde veya Kaleiçi'nin hemen yanındaki Mermerli Plajı’nda yüzmek hayal kırıklığı yaratmıyor.
Deniz tuzu hâlâ tenimdeyken, geleneksel Antalya yemeklerinin bulunduğu ve bulunduğu koyun muhteşem manzarası kadar güzel olan bir mekana, Balıkçı Meyhanesi'ne (Kaleiçi) oturdum. Burası, Akdeniz'in taze deniz ürünleri ve meze kültürüyle modern lezzetleri buluşturuyor. Antalya’ya özgü Piyaz’ın (tahin soslu kuru fasulye salatası) ve yöresel otlarla hazırlanan mezelerin tadına bakarken, limanın sakin sonbahar atmosferi ruhumu dinlendiriyor.
Antalya, kıyı şeridi kadar tarihiyle de ünlüdür. Kaleiçi'nin dar, Arnavut kaldırımlı sokakları, burayı gezginler için bir hazineye dönüştürür. Hadrian Kapısı, Yivli Minare ve eski Roma limanı mutlaka görülmeli. Şehrin karmaşasından kaçmak isteyenler için, merkeze yaklaşık bir saat uzaklıktaki Termessos veya Perge antik kentlerinin doğal yükseltileri, özellikle havaların serinlediği sonbahar aylarında keşfedilmeye değer. Bana göre bu antik bölge, aynı zamanda Türkiye'nin en duygulu ve yüce köşelerinden biridir.
Merkezi bir konaklama yeri arıyorsanız, Kaleiçi en iyi seçenek olmaya devam ediyor. Eski Osmanlı konaklarında hizmet veren butik oteller, Akdeniz manzaralı çift kişilik odalarıyla otantik bir deneyim sunuyor. Akropolis manzaralı Atina’nın çatı restoranları gibi, Kaleiçi’nin limana bakan teras restoranları da harika bir atmosfere sahip ve ılık sonbahar akşamları için mükemmel. Gerçek bir ziyafet için, deniz ürünleri ağırlıklı menüsüyle ünlü 7 Mehmet'e veya fine dining deneyimi sunan popüler yerlere uğrayın.
İSTANBUL: YEDİ TEPENİN ALTIN SONBAHARI
Yaz ortasının sıcağı ve kalabalığından sonra sonbahar, İstanbul'a daha sakin bir atmosfer getiriyor ve bu, şehri ziyaret etmeyi en çok sevdiğim mevsim. Güneş yumuşar, yeşil yapraklar altın rengine döner ve tamamen konfor yemeklerinden oluşan bir mutfak kendini gösterir.
Bu, saklanıp oturulacak bir yer olduğu anlamına gelmiyor. Yürümeye daha uygun çok az metropol vardır ve sonbahar başı, ne çok sıcak ne de çok soğuk, tam bir Altın Saçlı Kız havası vaat ediyor. Sultanahmet'in Arnavut kaldırımlı sokaklarında turistlere takılmadan dolaşmak, Boğaz kıyısındaki yürüyüş yolunu serin rüzgarlarda takip etmek ve Belgrad Ormanı'ndaki viski rengi ağaçların arasında dolaşmak büyük keyif.
İstanbul’un tarihi kalbi olan Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı, binlerce yıllık ticaret kültürünün canlılığını sonbaharda daha az kalabalıkla sunar. Burada, zengin ve tatlı Antep fıstıkları ve dantel masa örtüleri gibi Türk ürünleri satan tezgahlar arasında kaybolabilirsiniz.
Kız Kulesi, solda Ayasofya ve sağda Galate Kulesi görülüyor.
Şehir Parkı'ndaki mutlaka ziyaret edilmesi gereken Miniatürk (sonbahar yürüyüşleri için harika bir yer), ziyaretçileri ülkenin mimari mirasında büyüleyici bir yolculuğa çıkarır. Yakınlardaki Çemberlitaş Hamamı ise sonrasında ıslanmak için favori bir yer: Klasik Osmanlı mimarisine sahip bu hamam, hava serinledikçe termal sudan yükselen buharlarla özellikle atmosferik bir havaya bürünür.
İstanbul’un yeme-içme sahnesi sonbaharda şahlanıyor. Eminönü'ndeki seyyar satıcıların çıtır çıtır Balık Ekmek'i, şehrin dört bir yanındaki fırınlarda satılan yumuşak ve susamlı Simit, bu mevsimin vazgeçilmezleri. Anadolu Yakası'nda, Kadıköy Çarşısı'nın tarihi yiyecek pazarları, deniz ürünlerinden taze sebzelere ve baharatlara kadar bir ziyafet sunar. Burada, yöre halkının gözdesi olan Ciğerci Hulusi'de lezzetli bir öğle yemeği yiyebilirsiniz. Akşam yemeği için, Boğaz manzaralı bir Rakı-Balık sofrası için Bebek veya Arnavutköy'deki mekanları tercih edin.
Konaklama için, Galata bölgesi hem merkezi konumu hem de eski tarz otelleriyle geçmişin zarafetini yansıtıyor. Lüks bir deneyim için, Pera Palace Hotel Jumeirah gibi tarihi simge yapıları veya Çırağan Palace Kempinski gibi Boğaz’ın hemen kıyısındaki saray otellerini düşünebilirsiniz.
İZMİR: EGE'NİN ILIK SONBAHAR RÜZGARI
İnsanlar İzmir hakkında yanlış fikirlere kapılıyor. Oysa burası, dinamik, modern ve tarihi dokuyu korumayı başarmış nadir bir Ege incisidir. Bankacılık ve ticaret hâlâ büyük bir sektör, ancak şehrin düzenli, ağaçlarla çevrili sokakları eğlenen insanlarla dolu.
İzmir'e sayamayacağım kadar çok gittim ve her gidişimde daha da çok seviyorum. İlk kez gelenler için en büyük sürpriz, kordon boyunca uzanan, gün boyu antika feribotlarla dolu uçsuz bucaksız ve güzel İzmir Körfezi. Şehrin neresinde olursanız olun, denizden asla uzak kalmazsınız.
Ağaçlar altın kahverengiye döndüğünde, bu kompakt metropol özellikle güzel görünüyor. En güzel manzaralar, şehrin yemyeşil kıyısındaki Kadifekale zirvesinden görülüyor. Kemeraltı Çarşısı'nın labirent sokaklarında, kökenleri 1.000 yıl öncesine dayanan antik yiyecek pazarına uğrayın. Burası, bazıları turistik dese de, hâlâ gürültülü ve son derece teatral bir yer.
Ödemiş Gölünün sohbaharda tadına doyum olmuyor; ancak İzmir size çağırıyor
İzmir'in geleneksel mutfağı soğuk aylara çok yakışıyor. Sabah kahvaltısı için, İzmir’in simgesi olan Boyoz’u (çok katmanlı, yağlı bir hamur işi) mutlaka deneyin. Öğle yemeği için, Kemeraltı'nda ayaküstü yiyebileceğiniz Söğüş (kuzu kellesinden yapılan bir sandviç) veya Kokoreç (baharatlı kuzu bağırsağı) yiyin. Zengin lezzetleri ve doyurucu porsiyonlarıyla geleneksel yemekler soğuk aylara uygundur. Alsancak'taki bir Ege meyhanesine yerleşin ve muhteşem Körfez manzarasının tadını çıkarırken, rakı eşliğinde Ege otlarından yapılmış mezeler yudumlayın.
Konaklama için, Kordon'daki lüks otellerin yanı sıra, Bornova'nın yenilenmiş semtlerindeki şık butik otelleri de tercih edebilirsiniz.
GAZİANTEP: ANTİK YOLLARIN GURME MERKEZİ
Margarita'sının pizzada son nokta olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bir daha düşünün. Gaziantep'te, yoğun etli ve baharatlı harcıyla kaplanmış, yumuşak ve iyi kabarmış dikdörtgen bir hamur olan Lahmacun tercih ediliyor. Lezzetli, doyurucu ve rahatlatıcı olan bu yiyecek, şehrin dört bir yanındaki fırınlarda ve büfelerde satılıyor.
Gaziantep, Türkiye'nin güneydoğu sınırında yer alsa da, sonbahar aylarında sıcaklıklar ideal seviyelere düşer (Ekim ayında ortalama 20-25°C). Öğleden sonra sıcaklıklar düşerken, şehirde dolaşıp uzun tarihinin sokaklarında nasıl yazıldığının tadını çıkarabiliriz. Barak Vadisi'nin üzüm bağları, bu mevsimde hasat telaşı yaşarken, şehre yaklaştıkça baharat ve fıstık kokuları burnunuza gelir.
Şehirde dolaşırken, 12. yüzyıldan kalma Zincirli Bedesten'in mistik havasını; tarihi Bakırcılar Çarşısı'nın gürültülü el işçiliğini ve 16. yüzyıldan kalma Gaziantep Kalesi'ni gezebilirsiniz. Dönüş yolunda, kökenleri binlerce yıl öncesine dayanan Bayazhan’ın avlusuna uğrarız.
Gaziantep dünya mutfağının önemli lokasyonlarından biri
Gaziantep'in mutfağı UNESCO tarafından tescillenmiş bir zenginliğe sahiptir. Geleneksel yemekler soğuk aylara çok yakışıyor. İçimi ısıtmaya ihtiyacım olduğunda, meşhur Beyran Çorbası (kuzu eti ve pirinçten yapılan acılı çorba) ile güne başlıyorum. Acıktığımda ise, İmam Çağdaş gibi geleneksel bir restoranda yuvalama (minik köftelerle yapılan yoğurtlu çorba) ve tabii ki dünyanın en iyi Baklavasını deniyorum.
Konaklama için, tarihi merkezdeki restore edilmiş konaklar (butik oteller) en iyi seçenek. Tarihi Bey Mahallesi'ndeki butik oteller, uygun fiyatlı ara sezon fırsatları sunuyor. Zeugma Mozaik Müzesi gibi kültürel miras merkezlerinin yakınında kalmak, bölgenin sanat ve tarihini derinlemesine deneyimlemenizi sağlar.
ANKARA: BAŞKENTİN KÜLTÜREL HASADI
Yaz sonuna hayıflanıp Tuna Nehri'nin kollarındaki plaj barlarında takılırken, şimdi yeni bir renk arayışındayım. Ankara, zümrüt halelerini Türklerin "Altın Sonbahar" adını verdiği paslı kehribar ve toprak rengi bir parıltıyla değiştiren parklar, bakımlı bahçeler, çayırlar ve ormanlık alanlarla dolu bir şehir.
Tarihi merkezin görkemli mimarisini ve Arnavut kaldırımlarını geride bırakıyorum. Güneybatısında, Atatürk Orman Çiftliği'nin geniş yeşil alanları uzanıyor ve bronz çitlerin ve kemerli ağaç teraslarının oluşturduğu koridorlara, toprağın huzur veren rengine doğru uzanıyor. Şehrin merkezinde ise, Gençlik Parkı'nın sararan yaprakları arasında bir huzur anı yakalanabilir.
Ankara her ne kadar siyasi görünse de doğal güzellikleri ve rahat şehirciliği ile dikkat çekiyor
Ankara, yüzlerce kentsel çiftliğe sahip olmasa da, sonbahar, menülere taze ürünlerle dolu bir ziyafet getiriyor. Kabak tatlısı mevsimin vazgeçilmezi. Sanat eserleriyle dolu Çengelhan Rahmi Koç Müzesi’ndeki restoranda, eski Ankara evlerinin atmosferinde bir Beisl'de (Viyana gastropub'ı gibi, Ankara'nın kendine has esnaf lokantalarında) en iyi şekilde tüketilir – ardından Ankara’ya özgü Tava (güveçte etli sebze yemeği) ile tamamlanır.
Günler kısalıyor, ancak şimdi Ankara'nın görkemli sarayları, müzeleri ve tarihi mekanları arasında dolaşmak için mükemmel bir zaman. Anıtkabir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna adanmış anıtsal bir yapıdır ve sonbaharda yaprak döken ağaçların arasında görkemli bir duruş sergiler. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, dışarıdaki doğanın vitrinini yansıtan, yaldızlı galeri kanatlarında kültürel bir ürün sunar.
Konaklama için, Çankaya ve Kavaklıdere bölgeleri, lüks ve butik otel seçenekleriyle merkezi bir konum sunar. Eski tarz Ulus bölgesindeki oteller ise, kaleye ve tarihi çarşılara daha yakındır.
BURSA: LEZZETLİ TARİHİN YEŞİL BAŞKENTİ
Bursa'nın gizli geçitleri, evlerin ve avluların arasından geçerek bir sokağı diğerine bağlar ve meraklı yürüyüşçüleri taş merdivenleri ve gotik pasajlarıyla Osmanlı'dan moderne taşır. Ulu Cami çevresindeki tarihi çarşılarda ve Hanlar Bölgesi'nde çaprazlarlar; sonbaharda yağmurda bir handa kahvenizi içip, parlak güneş ışığında ana bulvardaki sokak pazarının yanına çıkabilirsiniz.
Şehrin ipek fabrikalarının eskiden bulunduğu Koza Han'daki sabah pazarında, gürültülü yiyecek tezgahları kavrulmuş kestaneler, şıngırdayan ceviz torbaları ve devasa balkabakları satıyor. Bu durum, şehrin batısındaki modern kafelerde sunulan daha rafine lezzetlerle tezat oluşturuyor. Neredeyse kış mevsimi ama "Osmanlı'nın gastronomi başkenti" Bursa'da İskender Kebabı, Pideli Köfte ve Kestane Şekeri gibi yıl boyu lezzetler mevcut.
Bursa yeşilliği ve lezzet haritasındaki yeriyle sayılı şehirlerimizden biri
Zengin lezzetleri ve doyurucu porsiyonlarıyla geleneksel yemekler soğuk aylara çok yakışıyor. İçimi ısıtmaya ihtiyacım olduğunda, Ulu Cami'nin yakınındaki, Bursa'nın tipik kebap salonlarından biri olan ve İskender Kebabı (ince kesilmiş kuzu etinin pide üzerine tereyağlı domates sosu ve yoğurtla servis edilmesi) servis eden Mavi Dükkan'a gidiyorum. Acıktığımda ise, Tophane'deki bir çay bahçesinde Tahmin (tahinli pide) eşliğinde, Uludağ’ın muhteşem manzarasına karşı kahvemi yudumluyorum.
Bu yıl, Muradiye Külliyesi gibi Osmanlı mimarisinin başyapıtları, sonbaharın huzurlu atmosferinde keşfedilmeyi bekliyor. Uludağ, kışın başlangıcından hemen önce, Teleferik ile zirvesine çıkıp, eteklerindeki Cumalıkızık köyünün otantik atmosferini deneyimleyebileceğiniz harika bir destinasyondur.
Şehrin Roma kalıntılarına yakın eski bir manastır olan Fourvière Hôtel'e benzer şekilde, Çekirge'deki termal otellerde veya tarihi merkezdeki restore edilmiş konaklarda kalmak, şehrin hem tarihini hem de doğal zenginliğini deneyimlemenizi sağlar.
ÇANAKKALE: TARİHİN SAKİN SUYARINDA SONBAHAR MOLASI
Tarihin en dokunaklı anlarına tanıklık eden Çanakkale, sonbaharda bambaşka bir huzur ve dinginlik sunar. Yaz kalabalığının çekilmesiyle, burası hem kültürel miras peşinde koşan gezginler hem de Ege ve Marmara'nın kesiştiği yerde dingin bir kıyı tatili arayanlar için bir cennete dönüşür. Eylül ve Ekim ayları, şehri keşfetmek için ne çok sıcak ne de çok soğuk, ideal bir hava vaat eder.
Çanakkale, diğer şehirlerin sunamadığı benzersiz bir ikilemi barındırır: Bir yanda binlerce yıllık Troya Antik Kenti'nin efsunlu tarihi, diğer yanda Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nın hüzünlü ve görkemli anıtları. Sonbahar başı, Gelibolu'nun tepelerindeki kızıl ve kahverengi tonlara bürünmüş ağaçlar arasında dolaşmak, Anzak Koyu'nun ve Şehitliklerin sakinliğinde tarihi bir yürüyüş yapmak için en güzel zamandır.
Çanakkale son yılların dikat çeken lokasyonlarından biri; mutlaka görülesi yerleri saymakla bitmiyor.
Şehir merkezinde, Çanakkale Boğazı'nın serin sularına nazır Kordon, gün batımını izlemek ve meşhur Troya Atı'nın yanında fotoğraf çekmek için mükemmeldir. Boğazın iki yakasını birbirine bağlayan feribotlar, adeta bir zaman tüneli gibi, sizi Avrupa'dan Asya kıtasına taşır.
Çanakkale'nin mutfağı, deniz ürünleri ve zeytinyağlı Ege lezzetlerinin birleşimidir. Kıyı şeridindeki bir meyhaneye yerleşin ve muhteşem deniz manzarası eşliğinde, yerel halkın gözdesi olan taze sardalye veya mevsim balıklarını deneyin. Sabahları, Bozcaada ve Gökçeada'dan gelen zeytinler, peynirler ve reçellerle zenginleştirilmiş Ege kahvaltısı, güne zinde başlamanızı sağlar. Ayrıca, Çanakkale’nin kendine has Peynir Helvası'nı tatmadan dönmeyin.
Konaklama için, merkezdeki Kordon çevresindeki oteller veya Çanakkale Feribot İskelesi yakınlarındaki butik konaklama yerleri, hem merkezi hem de Boğaz manzaralı bir deneyim sunar. Eğer daha huzurlu ve bohem bir atmosfer arıyorsanız, feribotla sadece kısa bir yolculuk mesafesindeki Bozcaada veya Gökçeada'daki bağ evleri veya taş oteller, özellikle sonbahar şarap hasadı (bağ bozumu) döneminde eşsiz bir kaçış noktasıdır. Bozcaada'nın rüzgarlı tepelerinde yürüyüş yapıp, yerel şarap üreticilerinin mahzenlerinde tadım yapmak, kültür ve gurme arayışındaki gezginler için unutulmaz bir deneyim sunar.
Çanakkale, tarihi derinliği, Ege mutfağının lezzeti ve sonbaharın getirdiği huzurla, Türkiye'deki sonbahar şehir tatili listenizin olmazsa olmazıdır.
KAPADOKYA: PERİ BACALARININ SONBAHAR SENFONİSİ
Kapadokya, yaz sıcağı ve kalabalığından sonra, kendine has coğrafyasıyla sonbaharda tam bir huzur ve görsel şölen sunar. Gökyüzü daha berrak, sabahlar serin ve vadilerdeki yeşillikler yavaşça paslı kehribar ve toprak tonlarına dönerken, bölgeyi ziyaret etmek için en uygun mevsim başlar. Kapadokya'nın kendine özgü mimarisi ve kültürü, soğuk aylara uygun, doyurucu ve köklü bir mutfakla birleşerek unutulmaz bir deneyim yaratır.
Gökyüzünde Altın Saatler ve Yerin Altındaki Gizem
Kapadokya demek, şüphesiz Peri Bacaları demektir. Sonbahar sabahları, yumuşak güneş ışığının vadi içlerine süzüldüğü anlarda, gökyüzünün yüzlerce sıcak hava balonuyla dolup taşmasını izlemek, tüm Avrupa şehirlerinin sunamadığı büyülü bir manzaradır. Balon turuna katılmasanız bile, Göreme veya Uçhisar çevresindeki seyir tepelerinden bu manzarayı yakalamak, seyahatinizin zirve noktası olacaktır.
Havaların serinlemesiyle, bölgenin tarihi hazinelerini keşfetmek daha keyifli hale gelir. Göreme Açık Hava Müzesi'nin freskli kiliseleri ve keşiş yaşam alanları, Kapadokya'nın Hristiyanlık tarihindeki önemini gözler önüne serer. Yürüyüşe daha uygun olan bu mevsimde, Güvercinlik Vadisi, Güllüdere Vadisi veya Devrent Vadisi'nin eşsiz kaya oluşumları arasında dolaşabilirsiniz.
Ancak Kapadokya'nın tarihi zenginliği sadece yerin üstünde değil. Bölgenin engebeli coğrafyası, yerin altında bir medeniyet labirenti yaratmıştır. Kaymaklı Yeraltı Şehri gibi binlerce yıllık yerleşim yerlerinde, dar koridorlardan geçerek erzak depolarını, mutfakları ve şarap mahzenlerini görmek, bölgenin kültürel direncini anlamanızı sağlar.
Çömlekte Pişen Lezzetler ve Bağ Bozumu Geleneği
Kapadokya mutfağı, İç Anadolu'nun tahıl, bakliyat ve koyun eti ağırlıklı geleneklerini, toprak kaplarda uzun süreli pişirme kültürüyle harmanlar. Sonbahar, bu konfor yemeklerinin tadını çıkarmak için en ideal mevsimdir.
Dünyanın görmeye can attığı Türkeye gerçeğinden biri Kapadokya sonbaharda müthiş renkler sunuyor.
Testi Kebabı: Kapadokya'nın gastronomi sembolüdür. Kuşbaşı et, sebzeler ve baharatların özel bir çömlek testi içine konulup, tandırda veya taş fırında saatlerce pişirilmesiyle hazırlanır. Servis anında testinin boynu kırılarak açılması, yemeği aynı zamanda teatral bir deneyime dönüştürür.
Çömlek Fasulyesi (Ağpakla): Kuru fasulye, et ve kuyruk yağının çömlekte, yufka ekmeği pişirilen tandırın közüne gömülerek 3-4 saat ağır ateşte pişirilmesiyle yapılan, yöreye özgü doyurucu bir lezzettir.
Hamur İşleri ve Tatlılar: Yöresel lezzetler arasında, Kayseri'nin etkisiyle sıkça tüketilen Kayseri Mantısı ve haşlanmış patatesin bulgurla yoğrulup kızartılmasıyla hazırlanan küçük köfteler olan Dıvıl öne çıkar. Tatlı olarak, üzüm şırasından yapılan morumsu, çiğnenebilir bir enerji kaynağı olan Köftür ve elbette meşhur Cevizli Sucuk mutlaka denenmelidir.
Kapadokya, aynı zamanda şarapçılık geleneğiyle de ünlüdür. Ürgüp ve Avanos çevresinde yetiştirilen Emir ve Kalecik Karası gibi üzümlerden üretilen yerel şarapları, bölgedeki taş mahzenlerde (şarap tadım evlerinde) deneyimleyebilirsiniz. Sonbahar, genellikle bağ bozumu mevsimi olduğu için, taze üzüm ve pekmez kokularının bölgeye yayıldığı, kültürel etkinliklerin arttığı bir dönemdir.
Konaklama ve Kültürel Dokunuş
Merkezi bir konaklama için Göreme, Ürgüp veya Uçhisar'daki otantik kaya otelleri (cave hotels) en iyi seçimdir. Bu oteller, Peri Bacaları içine oyulmuş odalarıyla benzersiz bir deneyim sunar ve sıcak sonbahar akşamları için mükemmel bir atmosfere sahiptir.
Kültürel bir hazine arıyorsanız, Avanos'un geleneksel çömlekçilik atölyelerinde bir deneme yapabilir veya yerel ev yemekleri sunan, ev tipi restoranlara (örneğin Mustafapaşa'daki Aravan Evi gibi) giderek bölgenin samimi lezzetlerini deneyimleyebilirsiniz.
Kapadokya, sonbaharın huzuru, gökyüzünün şöleni, binlerce yıllık tarihi ve tandırda pişen sıcacık yemekleriyle, ruhunuzu besleyecek bir kültür ve gastronomi tatili vadediyor.
Sıradan bir şehir tatilinden fazlası seni bekliyor. Bu sekiz şehir, Türkiye'nin sonbahar aylarındaki kültürel, tarihi ve gastronomik zenginliğini en iyi şekilde temsil ediyor. Sizin bu muhteşem şehirler arasında en çok hangisinin kültürel mirası ve yemekleri ilginizi çekti ?
Yorumlar
Kalan Karakter: