Cemil Amca anahtarı uzatınca bakakaldım... Vaziyetin buralara geleceği aklımın ucundan geçmezken şimdi tam ortasındaydım.
Hanımla tersine göç furyasına katılmak nereden aklımıza geldi, biz bu köyü nereden bulduk, Cemil Amca ile nasıl tanıştık, hepsi bir anda olupbitti.
Gelin baştan anlatayım… Büyükşehrin karmaşası, kargaşası, bizi çok yormuşken şehirden köye göç mevzunu araştırmaya başladık. Hali hazırda gidebileceğimiz kendi köylerimiz olmadığından Anadolu’nun türlü türlü köylerinin incelemeye başladık. Amacımız asla şirin bir sahil kasabası değildi. İnsanların altı ay boyunca istila ettiği, yılın geri kalan altı ayında ise tabiri caizse terk ettiği o kasabalar da bize göre değildi.
Zaten ben o kasabalara hep haksızlık yapıldığını düşünmüştüm. Misal böyle bir kasabada, şimdi ismini vermeyeceğim falanca bir marketin yaz dönemini kapsayan altı ay boyunca çalışacağını, yılın diğer kısmında ise kapalı olacağını duymuştum. Yahu ey para saymasını pek iyi bilen adamlar, bu kasabada kışın kimse yaşamaz mı, yaşayanların ihtiyacı olmaz mı, olsa sizin umurunda olmaz mı? Peh kimin umurunda olsun… Ahalide de kabahat var… Sen bunlara dersini vermezsen bunlarda seni adam yerine koyar mı?
Neyse, konumuza dönecek olursa biz hakiki manada bir köy hayatı yaşamak arzusundaydık. Araştırmalarımız neticesinde şimdi içinde yaşadığımız köy ile tanıştık. Köye adım attığımız ilk günden itibaren bizi buraya çeken bir şey olduğunu hissettik. Gerçekten ücra, kalabalık olmayan, kendi ihtiyaçlarını kendileri gidermeye çalışan insanlardan oluşan bu köy bizim yeni adresimiz olabilirdi…
İlk defa gidilen bir köyde öncelikle kiminle tanışılması gerekir? Pek tabii ki muhtar ile… Biz de muhtar ile tanışıp niyetimizi anlattık… Muhtar bizi pek güzel karşıladı, ikramda bulundu. Lakin bir sorundan bahsetmeden de edemedi. Muhtar, köylünün çok varlıklı insanlar olmadığını, bu nedenle herkesin kendi yaşadığı evden başka evi olmadığını, köyün dışarı çok göç vermediğinden boş ya da satılık evde bulunmadığını anlattı… Biz hayal kırıklığına uğrayan çocukların başlarını yere eğdiği gibi başımızı yere eğmişken muhtar, ama Bakkal Cemil’e bir uğrayın, onun ağzından sanki böyle bir laflar işitmiştim dedi.
Bakkal Cemil Amca ile tanışmamızda bu vesile ile olmuştu. Dükkanı kapalıydı, evini tarife göre bulduk. Kapıdan adımımızı attığımızda içimizi kaplayan huzur neredeyse yüzümüzden okunacaktı. Cemil Amca’ya kendimizi anlattık. Orada bulunma nedenimizi, köyde satılma potansiyeli olan tek evin onun olduğunu, bizim de o eve talip olduğumuzu söyledik. Cemil Amca bizi şöyle bir süzdü, düşündü taşındı, uzun uzun camdan dışarı baktı. Nihayet, olur dedi. ‘’Olur ama bir şartım var. Evi alırsanız, muhakkak bakkalı da devralacaksın delikanlı. Bakkal için para pul da istemem,’’. Hanımla birbirimize bakıp kaldık. Bakkallık da nereden çıktı… Hanım bana baktı ve gözlerini onaylarcasına yumdu.
Hanımdan aldığım cesaretle ‘’Diyelim ki ikisine de tamam dedik, ev için kaç para istersin Cemil Amca?’’ diye sordum.
Cemil Amca gözlerini camdan ayırmadan ‘’Siz kaç para verirseniz delikanlı…’’ diye yanıtladı…
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla…
            
        
                    
                                
                                
                                
                                
                                
Yorumlar
Kalan Karakter: