8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısı ile Çanakkale’de 8 Mart Platformu tarafından ‘sessiz yürüyüş’ gerçekleştirildi. Yürüyüş sonrası platform adına basın açıklamasını okuyan Meltem Gürer, “Depremde kaybettiğimiz binlerce canın acısıyla, Şubat soğuğunda evlerini yitiren yüz binlerce insanla birlikte ev diye bellediğimiz bu ülkede evsiz kaldık” diyerek afet sonrası kadın ve çocuklara yönelik yaşanan mağduriyetlere dikkat çekti.
102 senedir kutlanan ve artık bir gelenek haline gelen 8 Mart Yürüyüşü, deprem felaketi nedeniyle bu sene buruk hisler ile yaşatıldı. Saatler 17.30’u gösterdiğinde Çanakkale Merkez’de yer alan Golf Çay Bahçesi’nin önünde bir araya gelen kadınlar, İskele Meydanı’na kadar yürüdü. İskele Meydanı’nda bulunan Manolya ağacının önünde ise bir basın açıklamasında bulunuldu. Çanakkale Ekmek ve Gül Topluluğu, Kepez Özgür Kadın Dayanışması, ELDER, Çanakkale DİSK Emekli-Sen, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Çanakkale Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından oluşturulan 8 Mart Platformu adına açıklamayı seslendiren Meltem Gürer, 6 Şubat depremi ile hayatlarımızın değiştiğini vurguladı.
Gürer açıklamanın devamında, “Depremde kaybettiğimiz binlerce canın acısıyla, Şubat soğuğunda evlerini yitiren yüz binlerce insanla birlikte ev diye bellediğimiz bu ülkede evsiz kaldık. Bizi bu büyük evin içine yeniden sığdıracak olan şeyin paylaşmak olduğunu, dışarıda titreyen insanlar olduğu müddetçe hiçbir kalın battaniyenin bizi üşümekten korumayacağını görüyoruz.
Kadınları koruyacak olan mekanizmalar kocaman bir soru işareti
Afetler sonrasında var olan eşitsizliğin, ayrımcılığın kadınlar ve çocuklar için daha da derinleştiğini biliyoruz. Deprem bölgelerinde kadınlar ‘temizlik, çocuk bakımı, yemek yapımı’ gibi işlerin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldıkları için kaybettikleri yakınlarının, evlerinin acısını bile yaşayamadılar. Kadınların yükleri artarken bir yandan da zaten ihtiyacı karşılayacak yeterlikte kurulmamış, düzenlenmemiş geçici yerleşim alanlarında çeşitli tehlikelerle karşı karşıyalar. Türkiye’de gerekli mekanizmaların işletilmemesi ve cezasızlık politikaları ile kadına yönelik suçlar artarken, afet sonrası kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet suçlarında da artış yaşanması muhtemel. Deprem bölgelerinde kadınları şiddete karşı koruyacak mekanizmaların nasıl işletileceği kocaman bir soru işareti olarak duruyor.
Yapayalnız kaldık
Kadın düşmanı politikalarıyla hayatlarımızı çoktan enkaza çevirenler, afet ortasında kaldığımızda ihtiyaç listelerinde dahi kadına yer vermedi. Her fırsatta bizden ‘en az 3 çocuk’ isteyenler afet bölgesinde, kadınları bebekleriyle, hasta, engelli çocuklarıyla, yaşlılarıyla yapayalnız bıraktı. Hala binlerce kayıp çocuğun peşindeyiz. Aile Bakanı diyor ki ‘çocukların sağlık kurumlarında olduğunu varsayıyoruz’.
Meltem Gürer Sizi tanıyoruz
Buradan sesleniyoruz, afette çocukları koruyamayanları, çocukların hangi tarikat cemaatlerce alıkonulduğunu açıklayamayanları, varsayımlarla cevap verenleri biz kadınlar da yok sayıyoruz! Nasıl ki normal zamanda kadınların yaşadıklarına kör, sağır, dilsizlerse, afet ortasında da kör sağır dilsiz olduklarını gördük. İşçileri, kadınları, çocukları göz göre göre ölüme gönderenler, hepimizi aynı enkazın altında sesimizi duyulmaz halde bırakmak isteyenler… Bunların hepsini tanıyoruz, biliyoruz. Hepsinin arasındaki bağı görüyoruz” ifadelerine yer verildi.
Açıklamaların akabinde yürüyüşe katılan kadınlar, ele ele tutuşarak şehrin göbeğinde kocaman bir çember oluşturdu.



Afetler sonrasında var olan eşitsizliğin, ayrımcılığın kadınlar ve çocuklar için daha da derinleştiğini biliyoruz. Deprem bölgelerinde kadınlar ‘temizlik, çocuk bakımı, yemek yapımı’ gibi işlerin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldıkları için kaybettikleri yakınlarının, evlerinin acısını bile yaşayamadılar. Kadınların yükleri artarken bir yandan da zaten ihtiyacı karşılayacak yeterlikte kurulmamış, düzenlenmemiş geçici yerleşim alanlarında çeşitli tehlikelerle karşı karşıyalar. Türkiye’de gerekli mekanizmaların işletilmemesi ve cezasızlık politikaları ile kadına yönelik suçlar artarken, afet sonrası kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet suçlarında da artış yaşanması muhtemel. Deprem bölgelerinde kadınları şiddete karşı koruyacak mekanizmaların nasıl işletileceği kocaman bir soru işareti olarak duruyor.

Kadın düşmanı politikalarıyla hayatlarımızı çoktan enkaza çevirenler, afet ortasında kaldığımızda ihtiyaç listelerinde dahi kadına yer vermedi. Her fırsatta bizden ‘en az 3 çocuk’ isteyenler afet bölgesinde, kadınları bebekleriyle, hasta, engelli çocuklarıyla, yaşlılarıyla yapayalnız bıraktı. Hala binlerce kayıp çocuğun peşindeyiz. Aile Bakanı diyor ki ‘çocukların sağlık kurumlarında olduğunu varsayıyoruz’.

Meltem Gürer Sizi tanıyoruz
Buradan sesleniyoruz, afette çocukları koruyamayanları, çocukların hangi tarikat cemaatlerce alıkonulduğunu açıklayamayanları, varsayımlarla cevap verenleri biz kadınlar da yok sayıyoruz! Nasıl ki normal zamanda kadınların yaşadıklarına kör, sağır, dilsizlerse, afet ortasında da kör sağır dilsiz olduklarını gördük. İşçileri, kadınları, çocukları göz göre göre ölüme gönderenler, hepimizi aynı enkazın altında sesimizi duyulmaz halde bırakmak isteyenler… Bunların hepsini tanıyoruz, biliyoruz. Hepsinin arasındaki bağı görüyoruz” ifadelerine yer verildi.
