

19 yaşındayım. Şu an aktif olarak Edirne’deyim. Trakya Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık okuyorum. Yaklaşık 2 yıldır aktif olarak atletizm branşında ilgileniyorum. Benim için atletizm süreci çok ani başladı. Hiçbir alakam yoktu branş olarak, çünkü öncesinde 6 yıllık bir futbol geçmişim var. Sporu çok seviyordum, sevdiğim işi yapıyordum okul yaşantımın dışında. O 6 yıllık süreç bitti, lise, hazırlık derken liseyi kazandım ondan sonra bıraktım. Bıraktığım süreçte baya kilo aldım. 96-97 kiloya ulaştım. Salmıştım artık çok fazla bir beklentim yoktu. Belli bir yerden sonra bende de kayış koptu. İstediğim, hedeflediğim şeyler vardı. Onlardan uzaklaştığımı fark ettim. Asıl hedefimin üniversite kazanmak vs. olmadığını anladım. Tabii bunu bir de anlatmak vardı. O biraz daha zor oldu. Kime anlatmak?
Herkese! Başta aile olsun. Çevrem, arkadaşlarım… Dışarıda şöyle bir duyum var, ‘Yetenekli çocuk. Kilosu olmasa biraz daha kendini toparlayabilecek potansiyel var’ diye. Sonra benim yeteneği engelleyen şeyin kilom olduğunu fark ettim..

Kilom engel oluyordu ama bileklerim iyi olduğu için, topla hep haşır neşirim. Hep aşinalığım var ama antrenman düzenim çok sıkıydı. Derslerimi aksatmıyordum. Özel bir okulda yüzde yüzde burs kazandım, ama işte dış göz her zaman bilinen bir gerçekmiş gibi sporun hep bir engel olduğu düşüncesi ile çok fazla uğraştım. Bu düşünce de bana hep çevremden alttan alttan empoze edilmiş zaten. ‘Dersleri çok iyi bıraksın’ diyor etrafımdakiler ama bana ne düşündüğümü soran yok o zamanlar. Bu ülkede gerçekten de çok başarılı olmak, iyi yerlere gelmek için eğitim durumunun çok iyi olması lazımmış diğer şeyler çok mucizeymiş gibi geliyor. E ben o mucizeyi başardım kısa sürede. Lise 2 sonlarında ben hafif hafif başladım. Hedeflediğim şeyler var ve ben hiç de o yolda ilerlemiyorum. Çok alakasız bir yerdeyim. Bir yerde kopukluk var onu hissettim. Ne yaptın peki o kopukluğu hissettikten sonra?
Başta çok zor oldu. Zaten kiloluyum. Dışarıdan bakıldığında bu çocuğun bir şeyler yapacağını ben de düşünmezdim. İçimi, hissettiklerim bilmedikleri için çok fazla önüme çok engel çıktı. Futbolu bırakman nasıl oldu?
Orta sondayken artık bırakacağım kafasındaydım. 2-3 yıldır lisanslı olarak Kepezspor’da oynuyordum. Benim sağlık raporum falan hepsi sistemde vardı, hiçbir sıkıntı yoktu. Genç sporcuların teşvik edilmesi lazım hangi kulüpten olursa olsun. Bir gün kadroya girebileceğim dönemde, çok çok iyi olduğum bir dönemde kadroya alınmıyorum. Yedekte bile yokum. Son iki üç maç da aynı olunca, ‘Hocam beni neden almıyorsun?’diye sordum. Çıkardı herkese yalnız konuştu benimle. Kulüp hocası sanırım benim hocama, maç arasında görüyor benim topla oynayışımı, ‘Bu çocuk nasıl sağlık raporu alıyor?’ diye soruyor. Gerekirse şikayet ederim tarzında söylüyor. ‘Ben çok çekindiğim için oynatmadım seni Tahir’ dedi. Ben de o yaşta yedirmedim, çekildim. Orada benim oynamam nasıl bir şekilde göze battı bilmiyorum, çünkü ben 6 yıldır oynuyorum bir kere sakatlanmadım. Bir kare zarar verici bir şekilde darbe yemedim sol tarafımdan ya da sağ tarafımdan. Bu ülkede futbol oynayabilmek, devam ettirebilmek çok zor. Hele benim gibi bir sporcu için daha zor.

Biraz argo konuşan bir insandım. Spor ile ben öfkemi yatıştırabiliyormuşum. Bu süreçte onu fark ettim. Kendini ifade etme biçimin miydi spor yani?
Biraz daha kendimi iyi hissettim. Burslu olarak kazandığım okula gittim. Benden farklı insanlar görünce bu sefer konuşma olarak da kendimi geliştirdim. Neyin ne olduğunu fark etmem de büyük etken oldu. Çok sinirliyim, çok doluyum bir yere atmam lazım. Ben o hırsı, öfkeyi güzel bir şekilde törpüleyerek başlamak istedim. Ülkemizde hangi branşlarda açık var onları araştırdım, kendimi dil konusunda geliştirdim. En yakın bana atletizm geldi. O an bilmiyorum bir televizyonda Rio Olimpiyatları’nı gördüm. O an içime sindi. HAYAL KURMAK BENİM İÇİN ZOR BİR ŞEY DEĞİL
Hayal kurmak zor bir şey değil ama herkesin de yapabileceği bir şey değil. Çok çekiniyorlar. Ciddi anlamda bir işe başladığın zaman destek görmüyorsa çok sıkıntı. Lise 2’nin başlarına doğru ben artık toparladım kendimi. Biraz kilo vermeye başladım. Kendi kondisyonumu topardım. Belli bir kiloya indim. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Spor Şube Müdürü Sedat Bektaş’ın yanına gittim. Ben kendim kovalıyorum kimse teşvik etmiyor beni. Bizimkilere söylüyorum. Lise sonlara gelmişim, üniversite zamanı, alan seçmişim kritik bir dönemdeyim geleceğimle ilgili. Zor olacak diye kendi kendime de söylüyorum. Elimde bir başarı yok. Somut olarak kanıtlayacağım bir şeyim yok. İçimde çok şey var yapabileceğime dair, ama onu da sunamıyorum ki! Kafaya koydum. Annem de biliyor. Babamı ben yaklaşık 10 sene önce kaybettim babamın huyunu biliyor annem. Çok inatçıymış o ben de ona çekmişim. Sporu bıraktığım an içimde bir şeyler kalmış. Ülkede nasıl bir açık varsa onunla başlayım dedim. Atletizm ile başlarım, triatlona geçerim, gerekirse ampute futbola geçerim. Yeter ki madalya şansım olan bir yere geçeyim.

Maddiyat çok önemli, aile kurmak çok zor. Ben bunları biliyorum ama ben hep söylüyorum o zaman başladığımda da sıfırdım. Şu an belli bir yere geldim maddi ve manevi anlamda. Belli kurumlardan destek aldım ama benim için yine maddiyat ön planda değil. Spor benim hayatımda. Okunan eğitimi kendini geliştirmek için almıyor insanlar. Belli bir yere gelebilmek, maddi anlamda kendini rahat hissettirmek için alıyorlar. O yüzden de geç olmadan ben kendime başka bir şeyler katmak istedim. Geç olmadan döndüm. O virajı çok güzel bir şekilde döndüm, iyi ki de dönmüşüm. ÖYLE BİR HIRS VAR Kİ İÇİMDE ÇOK DOLUYUM!
2018 yılı ocak ayında atletizme başladığımın ilk 3 ayında öyle bir hırs var ki içimde çok doluyum. Ben ilk 3 ay içerisinde Nisan sonu üç adım atlamada Türkiye şampiyonu oldum. Branşta en iyi bendim. İlk 3 ay içerisinde ne yaptığımı şaşırdım. Benden hiç beklenti yok. Dönüyorum bizim buraya arkadaşlarım bana şaşırmış bir şekilde bakıyor, nasıl oldu diye. Bir yandan kilo veriyorum sürekli, bir yandan da derecelerim gelmeye başlıyor. Sonra çevrem, ‘Aa harbiden dediğini yapıyor bu çocuk’ demeye başladı. Benim o dönemki en büyük şanssızlığım yaptığım paralimpik branşın, üç adım atlamanın Avrupa düzeyinde, uluslar arası düzeyde kalktığını öğrendim ben.

Hiçbir fikrim yok. Hiçbir açıklama yok yurt dışından. Uluslararası komiteden de ses yok. Gerçekten de 2018’den sonra üç adım atlama branşı yapılmadı. Şu anda da yapılmıyor hala. Branşım kalkınca milli takıma giremedim ben o sene. Şu an kiminle antrenmanlarını gerçekleştiriyorsun?
Sedat Bey gittikten sonra Vijdan Hoca’ya (Berberoğlu) beni yönlendirdi. Şu anda aktif olarak onunla çalışıyorum. Hocan ne diyor peki gidişata?
O zaten şaşırıyor. Onun şöyle bir özelliği var; isteyen ve istemeyen insanı çok güzel ayırt edebiliyor. Yetenekli olsa da istemiyorsa onunla çalışmıyor ama yetenek görmüyorsa da çalışmıyor. Gerçekten çok fazla emek verdi. Ben onun kadar bir ilkokul hocamı ayrı tutarım bir de onu. Çok hırslı, çok emek veriyor.

Şu an için hedefim olimpiyatlara katılmak. Onun için çalışıyoruz. Branşım kaldırıldıktan sonra ben çalışmaya devam ettim. Ben yine çalışıyorum ama ne yapacağız? En fazla 3 branşta yarışıyordum. 1500 metrede son 400 metrede beşinciydim. Yarışmanın sonunda ikinci oldum. Yine orada barajı geçtim. Dereceye girince zaten tamam ben o sene için her şeyi yaptım. PARA ÖDÜLÜ OLDUĞUNU ELİME PANKART GETİRDİKLERİNDE ANLADIM!
Nisan döneminde Türkiye Şampiyonasından sonra Türk Eğitim Vakfı’nın P&G’nin hazırlamış olduğu 19 Mayıs 1919’da 100’üncü yılda hazırladığı bir yarışmaya denk geliyorum. Sürekli sosyal medya hesabımda da keşfetime düşüyor, 3-4 defa. Yarışmada kendi hayat hikayen anlatılıyor. Belli bir alanda spor, sanat, bilim alanında 19 genç. Spor kategorisinde 8 kişiydi sanırım. Spor alanında belli bir yerde kendimi göstermek adına bu benim için bir fırsattı. 19 Mayıs’tı kutlamalara gitmiştik, dönüyordum. Durdum sahilde, dedim ki ‘Ben buna bir katılayım’ O gün de çok feci yağmur yağdı. 30’ar saniyelik 4-5 bölüm çektim. O gazla en iyi röportajımı vermiş olabilirim. Başvurunun son günü gönderdim. Başvurduktan 1 ay geçti hiç dönüş yok. Tam da benim üniversite sınavı dönemim. ‘Bir şey olmayacak’ dedim kendi kendime. Sınava girecektim cumartesi pazar en güzeli hiçbir şeyi kafaya takmadan sınava girmek. Mailime bir mesaj geldi. ‘Acaba mı?’ diyorum. Sonra açtım maili finale kaldığımı belirten bir yazı! Bu arada yarışmada para ödülü falan da varmış. Finalde de ben yarışmayı kazanıyorum. 12 bin TL’lik ödül olduğunu kocaman bir pankart getirdiklerinde anlıyorum. Kaç tane madalya kazandın şimdiye kadar?
Şu an sayamayacağım kadar var. Atletizmde üç Türkiye Şampiyonası gördüm. Şehir yarışları vs. yarıştım. 20-25 tane vardır herhalde çok saymadım. Futboldan o kadar çok yok. Futbol mu atletizm mi peki?
Atletizmin verdiği şeyi bana hiçbir şey vermedi. Şu an futbola dönmem. Zamanı var ama şu an dönmem. Düşünüyorsun yeniden futbola dönmeyi yani?
Kesinlikle. Benim içimde kaldı. Futbolla manevi bağım var. Atletizm en kısa yoldan benim gözümde belli bir yere gelebileceğim alan. Benim kendi kendimi sportif anlamda geliştirmem gereken noktam koşuydu. Şu an attığım turlara, tempolara bakıyorum kendimi geliştirmişim. İleride olur da belli bir platformda bulunmak istersem, bu benim için büyük avantaj olur. Ona da kendini hazır ediyorsun bir yandan
Kesinlikle. Futbol olur bu, başka bir yer olur. Onun için kendimi çok iyi bir şekilde hazırladım. Bileklerim çok iyidir. Her anlamda hazırım. Futbol için de hazırım ama belli bir hedefim var. Olimpiyat hedefim var. Olabilitesi çok fazla. Şu an için kısa vadede yurt dışında belli bir yarışa gitmekti. Zaten başardım, ama olimpiyat aklımın, hayalimin alamayacağı derecede. Olimpiyat bambaşka bir şey. Engelin nasıl oldu?
Anne karnında olmuş. Ben de çok fazla bilmiyorum. Çok aradığım bir şey de değil açıkçası. Her işi kendim görebildiğim ve çok rahatlıkla yaşadığım için çevremdekiler de şunu anımsamıyorlar da kolum olup olmadığını. Sonradan olsa sıkıntı çekebilirdim. Güzel bir ortamda büyüdüğüm için göze batan bir durum olmadı. GÖZE ALMASAM DAHA DA ÇOK PİŞMAN OLACAKTIM
Son olarak eklemek isteyeceğin bir şey var mı?
Ben hayalini kurdum. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bu kadar kısa sürede ben de beklemiyordum. Ben bir alanda başarılı olsam da olmasam da en çok mutlu olan, en çok verimi alan insan ben olacağım. Başarısız olsam da en çok üzülecek olan benim. İçimden geldiği gibi davranıyorum. Bunu göze almasam daha da çok pişman olacaktım. Benim spora başlamamım en büyük iki nedeni var. Birincisi kendim için koyduğum bir hedefim var. Onu gerçekleştirirsem -ben genelde o hayalim hariç her şeyimi söyledim- ne kadar çok dillendirirsen bir şey olmazmış ben ona inandım o yüzden söylemiyorum. Onu gerçekleştirirsem ‘Oh be’ diyeceğim. Belli bir yerde belli bir başarı. Ondan sonraki aşamam ise çok fazla genci ben bu ülkeye kazandıracağım. En büyük hedefim o. Benim gibi engeli olsun olmasın hayali olsun yeter ki. Hayali olan elimin uzandığı her gencin elinden tutacağım. Benim bu işe başlamamdaki en büyük neden o. Ben kaybolmadım, kendi ayaklarımın üzerinde durdum. Bazı insanlar genç yaşta olsun, yapı olarak da kendini ifade edemeyebilir. Kendini ifade edemedikleri için de kaybolabilir. Yapacağım da kafaya koydum.
Umarım tüm hayallerin gerçek olur Tahir. Teşekkür ederiz.