Ekmek ve Gül Deprem bölgesindeki çocuklarla ilgili ilgi çekici bir rapor yayımladı.
Raporda ''Depremzede çocuklar 23 Nisan’ı yoksulluk içinde, risk altında, eğitim, sağlık hakkı gibi pek çok haklarından mahrum bırakılmış şekilde karşılıyorlar. Ekmek ve Gül “Depremzede Çocukların 23 Nisan’ı” raporunda deprem bölgesindeki çocukların yaşadığı hak ihlallerine, çocuk koruma mekanizmalarının eksikliğine, kayıp çocukların durumunun belirsizliğine, geçici yerleşim alanlarının çocuklara uygun planlanmamasının yarattığı risklere, psikososyal destek ihtiyacına, eğitim ve sağlık hakkına erişimin nasıl kısıtlandığına dikkat çekiyor.
Rapor, 4 milyonu aşkın kayıtlı çocuk nüfusun bulunduğu deprem bölgesinde, iki aydan fazla zaman geçmesine rağmen çocukların barındıkları yerlerin halâ çocukların güvenliğini sağlamaya dönük düzenlenmediğini, çocukların eğitime erişiminin ciddi anlamda kısıtlandığını ortaya koyuyor. Kaotik, düzensiz, güvensiz, gerekli tedbirlerin alınmadığı, mahremiyeti sağlayabilecek olanakların oluşturulmadığı, hijyen ihtiyaçlarının karşılanmadığı deprem sonrası yerleşim koşulları çocuklar için artan oranda istismar, şiddet, erken ve zorla evlendirme, okul terki, hijyene bağlı hastalıklar ve salgın hastalık vb. riski anlamına geldiği belirtiliyor. Bu risklere karşı afetin her aşamasında çocuğu ve ihtiyaçlarını odağına alan, hak temelli önceden hazırlanmış bir müdahale ve destek planına sahip olmanın önemine vurgu yapılıyor. Bu planları afetler yaşanmadan yapmakla sorumlu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından çocuklara uygun afet yönetimi planlanması daha henüz geçtiğimiz günlerde açıklanan Çocuk Hakları Strateji Belgesine eklenerek ancak kendine yer bulabildiği ifade ediliyor. ÇOCUKLARIN TAKİBİ İÇİN NE BİLGİ SİSTEMİ VAR NE ÖNCEDEN PLANLAMA
Rapora göre, enkazdan bir şekilde kurtulmuş çocukların dahi kayıt altına alınması, korunması, takip edilmesi, yakınlarına ulaştırılması, yeterli desteği alması konusunda yeterli özeni devlet nezdinde göremediği bir tablo ortaya çıkıyor.
Kayıp ve refakatsiz çocuklara özel olarak değinilen raporda, kayıp veya refakatsiz çocukların takibinin, kaydının, takibinin yapılmadığı koşullarda çocuk kaçırma, çocuk ticareti gibi risklere dikkat çekiliyor. Depremlerin ardından kayıp ya da refakatsiz çocukların yakınları için en büyük zorluklardan birinin çocuklara ulaşmak, nerede olduğunu, sağlık durumunu öğrenmek için il il, hastane hastane araştırmak zorunda kalmalarıydı. Bu süreçte devlet kurumlarının çocukların güvenliğine ve takibine dair “Bize güvenin” demekten öteye geçmeyen söylemlerin çocukların durumuna ilişkin endişe yarattığı belirtiliyor. Rapora göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerinin kayıtlı çocuklar, sosyal medyada paylaşılan ilanlar ve kuruma yapılan kayıp ihbarları ile şekillendirildiğine ancak bu örneklerin dışında örneklerin olduğunun bilindiği söylenirken mevcut bilgi sisteminin nüfusa kayıtlı istisnasız her çocuğun akıbetini tespit etmek üzere kurulu olmadığına vurgu yapılıyor. Çocukların kurtarma süreçlerinde enkazdan çıkartılmaları, ambulansa bindirilmeleri aşamasında ve hastanelerde kayıt altına alınma işlemlerinde ciddi eksiklikler olduğuna raporda yer veriliyor. Hastanelerde refakatçisi olmayıp tedavisi devam eden çocukların uzun süreli ve travmatik deneyimler yaşamış çocuklar olduğu söylenirken, bazı hastanelerde bu çocuklara destek olacak ve onların işlemlerini takip edecek sosyal hizmet uzmanlarının olmadığı belirtiliyor.
Deprem bölgelerinde hem kadınlara hem de başta kız çocuklarına olmak üzere şiddet ve istismar olaylarının depremin ilk günlerinden itibaren yaşandığına dikkat çekilen raporda, deprem bölgelerindeki tüm yerleşim ve barınma alanlarının inşasında çocuk koruma tedbirlerinin neredeyse hiçbirinin hayata geçmediği belirtiliyor. ÇOCUK ODAKLI BİR BARINMA PLANI YOK
Rapora göre, kalabalık çadırlar, çadır ve barınma alanı yerleşimlerinde mahremiyet ihtiyacının gözetilmemesi; tuvalet ve duşların yetersiz oluşu, kimi yerlerde cinsiyete göre farklılaşmaması, aydınlatma ve ulaşımda sorunlar deprem bölgesindeki yerleşim yerlerinin çoğunda yaşanıyor. Kamu kurumları tarafından oluşturulmuş alanların oyun-etkinlik dışında çocukları güçlendirici özel faaliyetleri yok denecek kadar az. Meslek örgütleri ve çocuk hak örgütleri tarafından oluşturulan çocuk alanlarında bu konuda daha fazla çalışma olduğu ifade ediliyor. Çadırkentlerde kalmayan, evlerinin önündeki çadırlarda ya da evlerinde kalan çocukların genel yardım dağıtımı ve diğer hizmetlere erişimi, çocuk oyun alanları vb. çocuklara özgü sınırlı mekana ulaşmaları çok daha zor.
Çocukların oyun alanlarının, sosyalleşme alanlarının yaşlarına uygun da şekillenmesi gerekirken rapora göre sınav hazırlık kursları haricinde 12 yaş üstü çocuklara yönelik özel bir çalışma neredeyse hiç yok. TARİKAT VE CEMAATLERE BIRAKILAN ÇOCUKLAR
Depremin ardından çocukların tarikat ve cemaatlere bağlı yurt ya da evlere yerleştirilmeleri ve Bakanlığın “Ailelerinin yanında” açıklamasına yer verilen raporda, ebeveynleri ile birlikte ya da onların izni ile çocukların bu dernek, cemaat-tarikat evlerinde kalıyor olmaları halinde Bakanlığın sorumluluğunun “Ailesi çocukları istediği yerde tutabilir” diyerek üzerinden atlayabilecekleri bir sorumluluk olmadığına dikkat çekiliyor. İster zorunlu ister bilinçli bir tercihle ebeveyni tarafından buralara yerleştirilmiş olsun, çocukların buradaki her türlü iyilik halinden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının doğrudan sorumlu olduğu ifade ediliyor.
Aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığının “depremzede çocuklar evlatlık edinilebilir mi?” sorusuna verdiği yanıtın çocuk istismarının önünü açacağına, evlatlık edinme uygulaması din dışı gibi gösterilerek hem evlatlık edinmiş aileler hem de onların çocukları için ayrımcılık oluşturulduğu ifade ediliyor. Raporda Demokrasi İçin Hukukçulardan kadın avukatların Diyanet’e karşı verdiği suç duyurusunun Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen yanıt ifade özgürlüğü kapsamında görüldüğü için soruşturmaya gerek olmadığı kararı hatırlatıldı.
Rapora göre, deprem bölgesinde çocukların gelişimlerini, sağlıklı bir rutini sağlayacakları alanlar henüz sağlanmazken Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından deprem bölgesinde 4-6 yaş çocuklar için Kuran Kursları açıldığı belirtiliyor. Çocukların çokça ihtiyaç duyduğu uzmanlarca uygulanması gereken psikososyal destek yerine ise yine dine dayalı manevi danışmanlıklar kuruluyor. EĞİTİME İHTİYAÇ BÜYÜK, ERİŞİM AZ, EĞİTİMDEN KOPMA RİSKİ BÜYÜK
Çocukların takiplerinin yapılması, gelişimlerinin güvence altına alınması için en önemli mekanizmalardan biri olan okulların durumu ise pek çok ilde belirsiz. Rapora göre okulların açılması ve yapılan hazırlıklarla ilgili belirsizlik, okul binaları ya da kullanılacak konteyner okulların oluşturulmasında; tüm fiziki ihtiyaçlar ile çocukların ve öğretmenlerin ihtiyaçlarına yönelik hazırlıklarda yetersizlikler neredeyse deprem illerinin tamamına yaşanıyor. Bu belirsizlikler ve hazırlıksızlıklar ise hem çocukları, hem ebeveynleri hem de öğretmenleri olumsuz etkiliyor ve motivasyonlarını bozuyor. Ebeveynlerin bir bölümünün, yapılan hazırlıklar ve çocukların güvenliği konusunda kaygıları olduğu için okul açıldığı durumda dahi çocuğunu okula göndermeme eğiliminde olduğu belirtiliyor. Bu da çocukların eğitime erişimini, eğitim hakkını ciddi anlamda riske atıyor.
Deprem bölgesindeki illerde okula devam zorunluluğu aranmayacak olmasının risklerine dikkat çekilen raporda “Bu kararın, çocukların okula devamlarını azaltacak, hatta okul terklerini beraberinde getirecektir. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Dairesi tarafından depremle ilgili hazırlanan raporda dahi deprem sonrasında erken yaşta evlilikler, okul terkleri vb. gibi risklerden özel olarak bahsedilmişken devam aramama kararı, riskleri bertaraf edecek değil tersine kuvvetlendirecek bir uygulama” ifadelerine yer veriliyor. Özellikle de depremin ardından eğitim yaşamını da sürdüremezken bakım ve ev içi işlerin yüklerine ortak olunca eğitime katılımları daha çok risk altına giriyor.
Sınav döneminde olan çocukların ise, sınav hazırlıklarını yapamadıkları için kaygılı oldukları, geleceğe dair hayallerinden vazgeçtikleri, umutsuzluk içinde oldukları belirtiliyor. ‘ÇOCUKLARIN HASTA OLMASINDAN KORKUYORUZ’
Sağlık hizmetlerine erişim de diğer her şeye olduğu gibi deprem bölgelerinde oldukça zor. Rapora göre, mahallelerdeki Aile Sağlığı Merkezlerinin kapalı olması ya da çok kısıtlı saat aralıklarında hizmet vermesi, hastanelerin de ya uzak ya da yeterli hizmeti verememesi çocukların sağlık hizmetine erişimini oldukça kısıtladı. Ancak raporda sadece sağlık hizmetine erişime değil, çocukların hastalık riski altında olduğuna da dikkat çekiliyor. Özellikle temiz şebeke suyunun olmadığı ve içme suyunun da halka ya hiç ulaşmadığı ya da yeteri kadar ulaşmadığı illerde çocuklar, “kullanmayın” denen şebeke suyunu içmek zorunda kalıyor. Aileleri sağlık kurumlarına yetiştiremeyecekleri korkusuyla çocuklarının hasta olmasından daha çok kaygı duyar haldeler.
Rapora göre, özel gereksinimli çocuklar ve ihtiyaçları ise ilgili bakanlıklar tarafından takip edilmiyor, görüşülen özel gereksinimli çocukların ebeveynleri hiçbir devlet yetkilisinin kendilerine ulaşmadıklarını ifade ediyorlar.
KİŞİSEL HİJYEN MALZEMELERİ AFAD’IN GÜNDEMİNDE GİRMEDİ
Deprem sonrasında kadınlar ve kız çocuklarının özel hijyen, sağlık ve bakım ihtiyaçlarının karşılanması garanti altına alınmadı. Raporda, AFAD’ın depremin başından beri hazırladığı acil ihtiyaç listelerine hijyenik pedi almadığı hatırlatıldı. Depremzede kadınlarla dayanışmayı büyütmek ve sürekli kılmak için Kızkardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz çağrısı ile yapan Ekmek ve Gül, ihtiyaçları karşılamak için dayanışma göstermeye ve deprem bölgelerinde bu malzemeleri bizzat kadınlar tarafından ulaştırmak için sorumluluk aldı. Raporda, kadınlara hijyen kitlerini ulaştırırken depremzede kadınların ve kız çocuklarının merkezlerine bu ihtiyaçları sormak ya da bunları almak konusunda çekinceler yaşadıklarına dikkat çekiliyor.
MÜLTECİLERE DÖNÜK AYRIMCILIK MÜLTECİ ÇOCUKLARI RİSKE ATIYOR
Rapora göre, mültecilere dönük deprem bölgesinde kışkırtılan ayrımcılık ve ırkçılık mülteci çocukların güvenliğini riske atıyor. KAMU KURUMLARI ÇOCUKLARIN FOTOĞRAFLARINI PAYLAŞARAK HAK İHLALİ YAPIYOR
Daha önceden “Çocukları nesne haline getiren, güçsüzleştireni kimliklerini açık eden görseller paylaşmayın” çağrısını yapan Ekmek ve Gül raporuna göre, özellikle kamu kurumları tarafından resmi olarak yapılan haber, paylaşılan görsel ve videolarda, çocukların her türlü korunmasından sorumlu olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının paylaşımlarında da sıklıkla ihlal içeren paylaşımlar görülüyor.
ÇOCUK ÇADIRI DENEYİMLERİ: ÇOCUKLAR İÇİN BİR SIĞINAK
Raporda Ekmek ve Gül’ün Antep, İskenderun ve Malatya’da Kız Kardeşlik Köprüsü ile Hayatı Yeniden Kuruyoruz kampanyası kapsamında oluşturdukları çocuk çadırı deneyimlerine de yer veriliyor. Antep’te Nar Sanat Derneği ile ortak kurulan, çoğunlukla mülteci ve yoksul çocukların katıldığı gökyüzü çadırı deneyimine, İskenderun’da Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki çadırkentte depremin 37. gününde AFAD tarafından kaldırılan çocuk çadırına ve Malatya’da çadırkentteki çocukların katıldığı çocuk etkinlikleri çadırına dair deneyimlere, çocuklar üzerindeki etkilerine, yapılan etkinliklere dair bilgi veriliyor. 3 ayrı ildeki deneyimlere göre çocukların istikrarlı bir şekilde parçası olabildiği güvenli oyun alanları, eğitici aktiviteler depremin ardından çocukların kendilerini yeniden kontrolde hissetmelerini kolaylaştırıyor, özgüvenlerini artırıyor. DEPREMZEDE ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPILMALI?
Ekmek ve Gül raporda depremzede çocuklar için acilen yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
• Deprem bölgesinde ve diğer tüm illerde çocukların barınma- gıda ve suya erişimleri sorunsuz olarak ve hızla sağlansın.
• Kız çocukların menstural hijyen malzemeleri sağlansın ve çocuklar bilgilendirilsin.
• Deprem bölgelerinde barınma alanlarında herkese yetecek, çocukların kullanımına uygun, cinsiyete göre ayrıştırılmış, hijyene uygun, yerleşim alanlarının uzağında olmayan, güvenliği sağlanmış tuvalet ve duş alanları sağlansın.
• Deprem bölgelerinde barınma ve geçici yerleşim alanlarında çocukların ve kadınların güvenlik ihtiyacı hızla karşılansın; çocukların korunması için gerekli olan tüm tedbirler acilen alınsın.
• Kayıp olan tüm çocukların durumu gerçeği yansıtacak ve tüm çocukları kapsayacak şekilde ivedilikle tespit edilsin. Yakınları arama sürecinde etkin olarak desteklensin.
• Çocuk koruma mekanizmaları hızla işler hale getirilsin.
• Çocukların korunabileceği, takip edilebileceği en önemli yerlerden biri olan okullar her yerde hızla güvenli bir şekilde açılsın. Okula gitmeyen/gidemeyen çocukların takibi yapılsın.
• Çocuklar ve ebeveynlerin hızla nitelikli ve ihtiyacı karşılayacak psikososyal hizmetlere erişimleri sağlansın.
• Çocuklar hakları ve alabilecekleri destekler konusunda bilgilendirilsin.
• Ebeveynler ve çocukların bakımından sorumlu kişiler çocukların deprem bölgesinde karşılaşabilecekleri riskler ve alabilecekleri destekler konusunda bilgilendirilsin.
• Yaş guruplarına göre çocuklar için ihtiyacı karşılayacak şekilde güvenli oyun alanları oluşturulsun. Tüm çocukların bu alanlara ulaşabilmesi sağlansın.
• Ergenlik dönemindeki çocukların ihtiyaçları için özel çalışmalar yapılsın, çocukların akranları ile sosyalleşebilecekleri güvenli alanlar oluşturulsun.
• Çocukların sağlığı, gelişimi için devlet kurumları çocukların takibini yapsın, ebeveynlere de ihtiyaç duydukları desteği sağlansın.
• Tarikat ve cemaat evlerinde kalan ve Bakanlık tarafından “aileleriyle” diye sorumluluk üzerinden atılan çocukların takibi yapılsın.
• Çocukların sağlık hizmetlerine erişiminin kolaylaşması için mahallelerde bulunan sağlık kurumları hizmete açılsın, bunun yapılamadığı yerlerde mahallelerde gezici – düzenli sağlık ekipleri oluşturulsun.
• Annelerin gebelik döneminden itibaren çocukların sağlık izlemleri aksatılmadan yapılsın.
Raporda ''Depremzede çocuklar 23 Nisan’ı yoksulluk içinde, risk altında, eğitim, sağlık hakkı gibi pek çok haklarından mahrum bırakılmış şekilde karşılıyorlar. Ekmek ve Gül “Depremzede Çocukların 23 Nisan’ı” raporunda deprem bölgesindeki çocukların yaşadığı hak ihlallerine, çocuk koruma mekanizmalarının eksikliğine, kayıp çocukların durumunun belirsizliğine, geçici yerleşim alanlarının çocuklara uygun planlanmamasının yarattığı risklere, psikososyal destek ihtiyacına, eğitim ve sağlık hakkına erişimin nasıl kısıtlandığına dikkat çekiyor.
Rapor, 4 milyonu aşkın kayıtlı çocuk nüfusun bulunduğu deprem bölgesinde, iki aydan fazla zaman geçmesine rağmen çocukların barındıkları yerlerin halâ çocukların güvenliğini sağlamaya dönük düzenlenmediğini, çocukların eğitime erişiminin ciddi anlamda kısıtlandığını ortaya koyuyor. Kaotik, düzensiz, güvensiz, gerekli tedbirlerin alınmadığı, mahremiyeti sağlayabilecek olanakların oluşturulmadığı, hijyen ihtiyaçlarının karşılanmadığı deprem sonrası yerleşim koşulları çocuklar için artan oranda istismar, şiddet, erken ve zorla evlendirme, okul terki, hijyene bağlı hastalıklar ve salgın hastalık vb. riski anlamına geldiği belirtiliyor. Bu risklere karşı afetin her aşamasında çocuğu ve ihtiyaçlarını odağına alan, hak temelli önceden hazırlanmış bir müdahale ve destek planına sahip olmanın önemine vurgu yapılıyor. Bu planları afetler yaşanmadan yapmakla sorumlu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından çocuklara uygun afet yönetimi planlanması daha henüz geçtiğimiz günlerde açıklanan Çocuk Hakları Strateji Belgesine eklenerek ancak kendine yer bulabildiği ifade ediliyor. ÇOCUKLARIN TAKİBİ İÇİN NE BİLGİ SİSTEMİ VAR NE ÖNCEDEN PLANLAMA
Rapora göre, enkazdan bir şekilde kurtulmuş çocukların dahi kayıt altına alınması, korunması, takip edilmesi, yakınlarına ulaştırılması, yeterli desteği alması konusunda yeterli özeni devlet nezdinde göremediği bir tablo ortaya çıkıyor.
Kayıp ve refakatsiz çocuklara özel olarak değinilen raporda, kayıp veya refakatsiz çocukların takibinin, kaydının, takibinin yapılmadığı koşullarda çocuk kaçırma, çocuk ticareti gibi risklere dikkat çekiliyor. Depremlerin ardından kayıp ya da refakatsiz çocukların yakınları için en büyük zorluklardan birinin çocuklara ulaşmak, nerede olduğunu, sağlık durumunu öğrenmek için il il, hastane hastane araştırmak zorunda kalmalarıydı. Bu süreçte devlet kurumlarının çocukların güvenliğine ve takibine dair “Bize güvenin” demekten öteye geçmeyen söylemlerin çocukların durumuna ilişkin endişe yarattığı belirtiliyor. Rapora göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerinin kayıtlı çocuklar, sosyal medyada paylaşılan ilanlar ve kuruma yapılan kayıp ihbarları ile şekillendirildiğine ancak bu örneklerin dışında örneklerin olduğunun bilindiği söylenirken mevcut bilgi sisteminin nüfusa kayıtlı istisnasız her çocuğun akıbetini tespit etmek üzere kurulu olmadığına vurgu yapılıyor. Çocukların kurtarma süreçlerinde enkazdan çıkartılmaları, ambulansa bindirilmeleri aşamasında ve hastanelerde kayıt altına alınma işlemlerinde ciddi eksiklikler olduğuna raporda yer veriliyor. Hastanelerde refakatçisi olmayıp tedavisi devam eden çocukların uzun süreli ve travmatik deneyimler yaşamış çocuklar olduğu söylenirken, bazı hastanelerde bu çocuklara destek olacak ve onların işlemlerini takip edecek sosyal hizmet uzmanlarının olmadığı belirtiliyor.
Deprem bölgelerinde hem kadınlara hem de başta kız çocuklarına olmak üzere şiddet ve istismar olaylarının depremin ilk günlerinden itibaren yaşandığına dikkat çekilen raporda, deprem bölgelerindeki tüm yerleşim ve barınma alanlarının inşasında çocuk koruma tedbirlerinin neredeyse hiçbirinin hayata geçmediği belirtiliyor. ÇOCUK ODAKLI BİR BARINMA PLANI YOK
Rapora göre, kalabalık çadırlar, çadır ve barınma alanı yerleşimlerinde mahremiyet ihtiyacının gözetilmemesi; tuvalet ve duşların yetersiz oluşu, kimi yerlerde cinsiyete göre farklılaşmaması, aydınlatma ve ulaşımda sorunlar deprem bölgesindeki yerleşim yerlerinin çoğunda yaşanıyor. Kamu kurumları tarafından oluşturulmuş alanların oyun-etkinlik dışında çocukları güçlendirici özel faaliyetleri yok denecek kadar az. Meslek örgütleri ve çocuk hak örgütleri tarafından oluşturulan çocuk alanlarında bu konuda daha fazla çalışma olduğu ifade ediliyor. Çadırkentlerde kalmayan, evlerinin önündeki çadırlarda ya da evlerinde kalan çocukların genel yardım dağıtımı ve diğer hizmetlere erişimi, çocuk oyun alanları vb. çocuklara özgü sınırlı mekana ulaşmaları çok daha zor.
Çocukların oyun alanlarının, sosyalleşme alanlarının yaşlarına uygun da şekillenmesi gerekirken rapora göre sınav hazırlık kursları haricinde 12 yaş üstü çocuklara yönelik özel bir çalışma neredeyse hiç yok. TARİKAT VE CEMAATLERE BIRAKILAN ÇOCUKLAR
Depremin ardından çocukların tarikat ve cemaatlere bağlı yurt ya da evlere yerleştirilmeleri ve Bakanlığın “Ailelerinin yanında” açıklamasına yer verilen raporda, ebeveynleri ile birlikte ya da onların izni ile çocukların bu dernek, cemaat-tarikat evlerinde kalıyor olmaları halinde Bakanlığın sorumluluğunun “Ailesi çocukları istediği yerde tutabilir” diyerek üzerinden atlayabilecekleri bir sorumluluk olmadığına dikkat çekiliyor. İster zorunlu ister bilinçli bir tercihle ebeveyni tarafından buralara yerleştirilmiş olsun, çocukların buradaki her türlü iyilik halinden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının doğrudan sorumlu olduğu ifade ediliyor.
Aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığının “depremzede çocuklar evlatlık edinilebilir mi?” sorusuna verdiği yanıtın çocuk istismarının önünü açacağına, evlatlık edinme uygulaması din dışı gibi gösterilerek hem evlatlık edinmiş aileler hem de onların çocukları için ayrımcılık oluşturulduğu ifade ediliyor. Raporda Demokrasi İçin Hukukçulardan kadın avukatların Diyanet’e karşı verdiği suç duyurusunun Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen yanıt ifade özgürlüğü kapsamında görüldüğü için soruşturmaya gerek olmadığı kararı hatırlatıldı.
Rapora göre, deprem bölgesinde çocukların gelişimlerini, sağlıklı bir rutini sağlayacakları alanlar henüz sağlanmazken Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından deprem bölgesinde 4-6 yaş çocuklar için Kuran Kursları açıldığı belirtiliyor. Çocukların çokça ihtiyaç duyduğu uzmanlarca uygulanması gereken psikososyal destek yerine ise yine dine dayalı manevi danışmanlıklar kuruluyor. EĞİTİME İHTİYAÇ BÜYÜK, ERİŞİM AZ, EĞİTİMDEN KOPMA RİSKİ BÜYÜK
Çocukların takiplerinin yapılması, gelişimlerinin güvence altına alınması için en önemli mekanizmalardan biri olan okulların durumu ise pek çok ilde belirsiz. Rapora göre okulların açılması ve yapılan hazırlıklarla ilgili belirsizlik, okul binaları ya da kullanılacak konteyner okulların oluşturulmasında; tüm fiziki ihtiyaçlar ile çocukların ve öğretmenlerin ihtiyaçlarına yönelik hazırlıklarda yetersizlikler neredeyse deprem illerinin tamamına yaşanıyor. Bu belirsizlikler ve hazırlıksızlıklar ise hem çocukları, hem ebeveynleri hem de öğretmenleri olumsuz etkiliyor ve motivasyonlarını bozuyor. Ebeveynlerin bir bölümünün, yapılan hazırlıklar ve çocukların güvenliği konusunda kaygıları olduğu için okul açıldığı durumda dahi çocuğunu okula göndermeme eğiliminde olduğu belirtiliyor. Bu da çocukların eğitime erişimini, eğitim hakkını ciddi anlamda riske atıyor.
Deprem bölgesindeki illerde okula devam zorunluluğu aranmayacak olmasının risklerine dikkat çekilen raporda “Bu kararın, çocukların okula devamlarını azaltacak, hatta okul terklerini beraberinde getirecektir. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Dairesi tarafından depremle ilgili hazırlanan raporda dahi deprem sonrasında erken yaşta evlilikler, okul terkleri vb. gibi risklerden özel olarak bahsedilmişken devam aramama kararı, riskleri bertaraf edecek değil tersine kuvvetlendirecek bir uygulama” ifadelerine yer veriliyor. Özellikle de depremin ardından eğitim yaşamını da sürdüremezken bakım ve ev içi işlerin yüklerine ortak olunca eğitime katılımları daha çok risk altına giriyor.
Sınav döneminde olan çocukların ise, sınav hazırlıklarını yapamadıkları için kaygılı oldukları, geleceğe dair hayallerinden vazgeçtikleri, umutsuzluk içinde oldukları belirtiliyor. ‘ÇOCUKLARIN HASTA OLMASINDAN KORKUYORUZ’
Sağlık hizmetlerine erişim de diğer her şeye olduğu gibi deprem bölgelerinde oldukça zor. Rapora göre, mahallelerdeki Aile Sağlığı Merkezlerinin kapalı olması ya da çok kısıtlı saat aralıklarında hizmet vermesi, hastanelerin de ya uzak ya da yeterli hizmeti verememesi çocukların sağlık hizmetine erişimini oldukça kısıtladı. Ancak raporda sadece sağlık hizmetine erişime değil, çocukların hastalık riski altında olduğuna da dikkat çekiliyor. Özellikle temiz şebeke suyunun olmadığı ve içme suyunun da halka ya hiç ulaşmadığı ya da yeteri kadar ulaşmadığı illerde çocuklar, “kullanmayın” denen şebeke suyunu içmek zorunda kalıyor. Aileleri sağlık kurumlarına yetiştiremeyecekleri korkusuyla çocuklarının hasta olmasından daha çok kaygı duyar haldeler.
Rapora göre, özel gereksinimli çocuklar ve ihtiyaçları ise ilgili bakanlıklar tarafından takip edilmiyor, görüşülen özel gereksinimli çocukların ebeveynleri hiçbir devlet yetkilisinin kendilerine ulaşmadıklarını ifade ediyorlar.
KİŞİSEL HİJYEN MALZEMELERİ AFAD’IN GÜNDEMİNDE GİRMEDİ
Deprem sonrasında kadınlar ve kız çocuklarının özel hijyen, sağlık ve bakım ihtiyaçlarının karşılanması garanti altına alınmadı. Raporda, AFAD’ın depremin başından beri hazırladığı acil ihtiyaç listelerine hijyenik pedi almadığı hatırlatıldı. Depremzede kadınlarla dayanışmayı büyütmek ve sürekli kılmak için Kızkardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz çağrısı ile yapan Ekmek ve Gül, ihtiyaçları karşılamak için dayanışma göstermeye ve deprem bölgelerinde bu malzemeleri bizzat kadınlar tarafından ulaştırmak için sorumluluk aldı. Raporda, kadınlara hijyen kitlerini ulaştırırken depremzede kadınların ve kız çocuklarının merkezlerine bu ihtiyaçları sormak ya da bunları almak konusunda çekinceler yaşadıklarına dikkat çekiliyor.
MÜLTECİLERE DÖNÜK AYRIMCILIK MÜLTECİ ÇOCUKLARI RİSKE ATIYOR
Rapora göre, mültecilere dönük deprem bölgesinde kışkırtılan ayrımcılık ve ırkçılık mülteci çocukların güvenliğini riske atıyor. KAMU KURUMLARI ÇOCUKLARIN FOTOĞRAFLARINI PAYLAŞARAK HAK İHLALİ YAPIYOR
Daha önceden “Çocukları nesne haline getiren, güçsüzleştireni kimliklerini açık eden görseller paylaşmayın” çağrısını yapan Ekmek ve Gül raporuna göre, özellikle kamu kurumları tarafından resmi olarak yapılan haber, paylaşılan görsel ve videolarda, çocukların her türlü korunmasından sorumlu olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının paylaşımlarında da sıklıkla ihlal içeren paylaşımlar görülüyor.
ÇOCUK ÇADIRI DENEYİMLERİ: ÇOCUKLAR İÇİN BİR SIĞINAK
Raporda Ekmek ve Gül’ün Antep, İskenderun ve Malatya’da Kız Kardeşlik Köprüsü ile Hayatı Yeniden Kuruyoruz kampanyası kapsamında oluşturdukları çocuk çadırı deneyimlerine de yer veriliyor. Antep’te Nar Sanat Derneği ile ortak kurulan, çoğunlukla mülteci ve yoksul çocukların katıldığı gökyüzü çadırı deneyimine, İskenderun’da Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki çadırkentte depremin 37. gününde AFAD tarafından kaldırılan çocuk çadırına ve Malatya’da çadırkentteki çocukların katıldığı çocuk etkinlikleri çadırına dair deneyimlere, çocuklar üzerindeki etkilerine, yapılan etkinliklere dair bilgi veriliyor. 3 ayrı ildeki deneyimlere göre çocukların istikrarlı bir şekilde parçası olabildiği güvenli oyun alanları, eğitici aktiviteler depremin ardından çocukların kendilerini yeniden kontrolde hissetmelerini kolaylaştırıyor, özgüvenlerini artırıyor. DEPREMZEDE ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPILMALI?
Ekmek ve Gül raporda depremzede çocuklar için acilen yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
• Deprem bölgesinde ve diğer tüm illerde çocukların barınma- gıda ve suya erişimleri sorunsuz olarak ve hızla sağlansın.
• Kız çocukların menstural hijyen malzemeleri sağlansın ve çocuklar bilgilendirilsin.
• Deprem bölgelerinde barınma alanlarında herkese yetecek, çocukların kullanımına uygun, cinsiyete göre ayrıştırılmış, hijyene uygun, yerleşim alanlarının uzağında olmayan, güvenliği sağlanmış tuvalet ve duş alanları sağlansın.
• Deprem bölgelerinde barınma ve geçici yerleşim alanlarında çocukların ve kadınların güvenlik ihtiyacı hızla karşılansın; çocukların korunması için gerekli olan tüm tedbirler acilen alınsın.
• Kayıp olan tüm çocukların durumu gerçeği yansıtacak ve tüm çocukları kapsayacak şekilde ivedilikle tespit edilsin. Yakınları arama sürecinde etkin olarak desteklensin.
• Çocuk koruma mekanizmaları hızla işler hale getirilsin.
• Çocukların korunabileceği, takip edilebileceği en önemli yerlerden biri olan okullar her yerde hızla güvenli bir şekilde açılsın. Okula gitmeyen/gidemeyen çocukların takibi yapılsın.
• Çocuklar ve ebeveynlerin hızla nitelikli ve ihtiyacı karşılayacak psikososyal hizmetlere erişimleri sağlansın.
• Çocuklar hakları ve alabilecekleri destekler konusunda bilgilendirilsin.
• Ebeveynler ve çocukların bakımından sorumlu kişiler çocukların deprem bölgesinde karşılaşabilecekleri riskler ve alabilecekleri destekler konusunda bilgilendirilsin.
• Yaş guruplarına göre çocuklar için ihtiyacı karşılayacak şekilde güvenli oyun alanları oluşturulsun. Tüm çocukların bu alanlara ulaşabilmesi sağlansın.
• Ergenlik dönemindeki çocukların ihtiyaçları için özel çalışmalar yapılsın, çocukların akranları ile sosyalleşebilecekleri güvenli alanlar oluşturulsun.
• Çocukların sağlığı, gelişimi için devlet kurumları çocukların takibini yapsın, ebeveynlere de ihtiyaç duydukları desteği sağlansın.
• Tarikat ve cemaat evlerinde kalan ve Bakanlık tarafından “aileleriyle” diye sorumluluk üzerinden atılan çocukların takibi yapılsın.
• Çocukların sağlık hizmetlerine erişiminin kolaylaşması için mahallelerde bulunan sağlık kurumları hizmete açılsın, bunun yapılamadığı yerlerde mahallelerde gezici – düzenli sağlık ekipleri oluşturulsun.
• Annelerin gebelik döneminden itibaren çocukların sağlık izlemleri aksatılmadan yapılsın.