Şanlıurfa’nın 22 kilometre dışında, kuru toprakların altında yatan sırlarla dünya ilk kez 1995 yılında tanıştı. Alman arkeolog Klaus Schmidt, Göbeklitepe’deki taş yığınlarının arasında yürürken onların doğal olmadığını fark etmiş ve ilk kazmayı vurduğunda neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Ama belki de tahmin ediyordu çünkü müzede gördüğü heykelcikler kafasında pek çok soru işareti yaratmıştı.
Aslında Alman Arkeolog Klaus Schmidt'in Baltık Denizindeki Usedom adasında tatil yaparken 60 yaşında kalp krizi geçirerek 20 Temmuz 2014'de ölmesi çok anlamlı bulundu. Zira bugün Göbeklitepe ile ilgili pek çok şey konuşuluyor. Klaus Schmidt'in inanılması zor bulgulara ulaştığı için suikaste gitmiş olabileceğine dair şüphe bulutları halen dağılmış değil.
İşte bugün Göbeklitepe ile ilgili iddiları ve gerçekleri anlatacağız.
Klaus Schmidt’in kazılara liderlik ettiği yıllarda her şey hızla ilerliyordu. Taş bloklar, T biçimli dikilitaşlar, hayvan kabartmaları, astronomik hizalamalar bir bir ortaya çıkarılıyordu. Fakat 2014 yılında Schmidt beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetti. Kalp krizi denildi. Ama bazılarına göre, bu ölüm... fazlasıyla zamanlamaya uygundu.
ALMAN ARKEOLOĞUN GİZEMLİ ÖLÜMÜ
Kazının bugünkü başkanı, İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Necmi Karul. Bilimsel çevrelerce saygı duyulan bir isim; ancak bazılarına göre Schmidt’in yerini alması, sadece bir nöbet değişimi değil, aynı zamanda pek çok bulgunun ve bilginin gizlenmesiyle ilgiliydi.
Göbeklitepe’ye yıllarca liderlik eden Schmidt, pek çok kaynağa göre tapınakların yalnızca dini değil, kozmik bir düzenin de ifadesi aolduğunu düşünüyordu. Özellikle bazı taşlarda gördüğü semboller için “bunu insan yapmış olamaz” dediği iddia ediliyor. Hatta, kazı ekibine “burada ortaya çıkacak her şeyi anlatamayız, bazı şeyler insanların kaldıramayacağı kadar eski” dediği iddia edildi ve hala da ediliyor.
Schmidt’in ölümünün ardından Alman Arkeoloji Enstitüsü kazıdan çekildi. Kazı tamamen Türkiye’nin kontrolüne geçti. Bu noktada kayda değer kesimler, kazının yavaşlamasını, çıkarılan bilgilerin filtrelenmesiyle ilişkilendiriyor.
TİTREŞİM GERÇEK Mİ EFSANE Mİ ?
Bölgede çalışan ve ziyaret eden pek çok kişi, Göbeklitepe çevresinde "hissedilen bir enerji" ya da "yeraltından gelen bir titreşim" olduğunu öne sürüyor. Bu, bilimsel olarak açıklanabilir bir jeomanyetik aktivite mi, yoksa insanların bilinçaltını tetikleyen bir atmosfer mi ? Dünya tarihini yeniden yazdıracak bulguların olduğu Göbeklitepe'de ne gizleniyor ?
Göbeklitepe’yi ziyaret eden turistler baş dönmesi, yorgunluk, hatta uykuya meyil gibi etkiler yaşadıklarını bildiriyor. Yerli halk ise geceleri orada “hiçbir hayvanın barınmadığını, kuşların bile tepede uçmadığını” söylüyor.
Kazı başkanı Karul, bu tür iddiaları kesin dille reddediyor: “Bunlar popüler kültürün abartmaları. Biz bilimsel verilerle çalışıyoruz.” Ancak kamuoyu, özellikle de sosyal medya, çoktan Göbeklitepe’yi "yasak bilginin kapısı" olarak damgalamış durumda.
KAZILAR GERÇEKTEN DURDU MU ?
Hayır. Resmi açıklamalara göre Göbeklitepe kazıları halen sürüyor. Ancak süreç yavaşlatılmış durumda. Bunun temel nedenleri:
a. Alanın korunması
b. Yeni yapıların dikkatli açığa çıkarılması
c. Artan turist trafiği nedeniyle çalışmaların bölünmesi
Ama,,işte burada bir ama, fakat demeden geçemiyorsunuz. Bazı çevrelere göre asıl neden çok daha derin: Ortaya çıkacak ilginç sembollerin, tarih öncesi insanın beklenenden çok daha gelişmiş olduğunu göstereceği ve bunun resmi tarih anlatısını yıkacağı korkusu. Gerçekten Göbeklitepe göründüğünden, bize anlatılandan farklı mı ?
KARAHANTEPE VE SUSKUNLUK
Aynı bölgede yer alan Karahantepe, Sefertepe, Sayburç gibi diğer "tepe" alanlarında kazılar devam ediyor. Ancak Göbeklitepe’nin üzerindeki sis perdesi daha da kalınlaşıyor. Bazı taşlar neden yerinde bırakılıyor, neden bazı yapıların etrafı yeniden kapatılıyor ? İşte bu soruların yanıtları belki de Klaus Schmidt’in zamanında açıklamayı planladığı bazı raporların halen yayımlanmadığı iddiaları olabilir mi ?
TAŞLAR BİZE NE ANLATMAK İSTİYOR ?
Göbeklitepe sadece bir tapınak değil, insanlık tarihinin yeniden yazıldığı yer. Ancak bu yazım sürecine herkes aynı gözle bakmıyor. Bazıları burayı bir enerji noktası, bazıları dünya dışı temas alanı, bazıları ise insan zihninin sınırlarını zorlayan bir bilinç sıçraması olarak görüyor.
Gerçek olan bir şey varsa o da şu: Göbeklitepe’de kazılan sadece toprak değil. Aynı zamanda insanlığın bastırdığı geçmişi.
GÖBEKLİTEPE'NİN HENÜZ YÜZDE 5'İ KAZILDI
Bugün, Göbeklitepe’nin yalnızca yüzde 5’i gün yüzüne çıkarılmış durumda. Toprağın altında kalanların, hatta belki de kazılıp gösterilmeyenlerin insanlık tarihini nasıl değiştireceğini bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var: Gerçekler açığa çıktığında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gelecek nesiller buradan çıkanların dünyayı nasıl etkilediğini gördüklerinde belki de her şey yeni baştan başlayacak.
ŞANLIURFA'DAN GÖBEKLİTEPE'YE ULAŞIM
Bu eşsiz keşfi siz de anılarınız arasına katmak isterseniz yolunuzu Şanlıurfa'ya düşürün. Şanlıurfa şehir merkezinden Göbeklitepe’ye karayolu ile yaklaşık 25-30 dakikada ulaşmak mümkün. Toplu taşıma ve özel turlar her gün düzenleniyor; ayrıca araç kiralayarak da kolayca gidebilirsiniz. Yol, tabelalarla net şekilde işaretlenmiş ve çoğu ziyaretçi için konforlu bir güzergâh sunuyor.
GÖBEKLİTEPE'Yİ SANAL GEZMEK
İnternetteki sanal turlar sayesinde Göbeklitepe’yi evinizden çıkmadan gezebilir, taşların üzerindeki kabartmaları ve alanın genel yapısını inceleyebilirsiniz. Ancak hiçbir dijital deneyim, orada durup binlerce yıllık taşların gölgesinde o havayı solumak gibi olamaz. Oraya ayak basmak, iddia edilen titreşimi hissetmek apayrı bir heyecan olabilir. Gerçeğiyle yüz yüze gelmek, yalnızca gözlerinizi değil, ruhunuzu da etkiler.
Sanal gezi için bu linki kullanabilirsiniz.
https://sanalmuze.gov.tr/muzeler/SANLIURFA-GOBEKLITEPE-ORENYERI/
Yorumlar
Kalan Karakter: