Mazeretlerin Kardeşliği

Gündelik hayatımızda belki de en çok yaptığımız şeylerden biridir “Mazeret Bulmak”. Üzerimizdeki sorumluluğu başkasına yıkmak; böylelikle yapmaktan imtina ettiğimiz veya eksik yaptığımız bir şeyin sorumluluğundan kaçarak kendimizi haklı pozisyona çıkarmak ya da çıkardığımızı düşünerek vicdanen rahatlamak. Gayrimenkul sektöründe gerek mal sahibi & müşteri ayağında gerekse gayrimenkul danışmanı ayağında çok sık karşılaşırız bu durumla.

 

Mal sahibi gayrimenkul danışmanının hakkını vermek istemez; önce kendince geçerli bir mazeret bulmak için uğraşır. Çünkü vicdanen rahatlaması, yediği kul hakkının altında ezilmemesi gerekir. Kendisi için çalışan danışmanın alacağı hizmet bedelini bir kalemde silmek kolaydır ama öncesinde kendince geçerli bir sebep yaratması lazımdır. Yeterince çalışmadı der, zaten müşteri bana geldi der, müşteri tanıdığımdı der, paraya çok sıkışmıştım para kolay kazanılmıyor der. Demesi de gerekir çünkü kimse “ben ne güzel kazık attım”demez, diyemez. Yaptığının doğru olmadığını bilir ama sağından solundan çekiştirip yanlışı doğru gibi görebilmeyi becerir. En sonunda emlakçı satamadı ben sattım der çıkar işin içinden.

 

Alıcı adayı gayrimenkul danışmanını aradan çıkarmak ama öncesinde kafaca kendisini rahatlatmak ister. Oturur, düşünür, gayrimenkul danışmanının hakkını yemek için kendi yaptığı işle kıyaslar önce. Sonrasında kendisinin ne zor şartlar altında çalıştığı konusunda kendisini ikna eder. Hesabında yüzbinlerce lira parası vardır ama vereceği para ona batmaya başlar. Gayrimenkul danışmanına vereceği para ile kendi çocuğunu tatile gönderebilir, çocuğunun okul taksitini ödeyebilir veya evine yapacağı tadilat bütçesine ekleyip yaşam konforunu yükseltebilir. Ama bunu yaparken gayrimenkul danışmanının çocuğunun hakkından çaldığını, ona ve yaptığı işe saygısızlıkta bulunduğunu ve emek hırsızlığı yaptığını görmez. “Önce can sonra canandır” çünkü hayat onun için. Hırsızlık illa birinin kafasına silah dayayıp cüzdanını çalmak değildir ki, gayrimenkul danışmanının arkasından dolanıp ev sahibinin kapısını çalıp yüzündeki gülümseme ve ardındaki samimiyetsizlik ile birlikte emlakçıyı aradan çıkarmaya çalışmak da hırsızlıktır. Ama olsun, güzel bir mazeret her türlü hırsızlığı gizleyebilir. Sonrasında televizyonda gördüğü haksızlıklar için beddua edip vicdanını rahatlatır neticede, bir de sosyal medyada iki üç yorum yaptı mı haksızlıklara karşı pürü pak tertemiz olur.

 

Bu sektörü anlamamış gayrimenkul danışmanı mal sahibini suçlar, müşteriyi suçlar, ofisini suçlar, yan masada çalışan para kazanan danışman arkadaşını eleştirir ama dönüp kendisine bakmaz. Sahaya çıkmaz, ofise gelmez, ofise gelse iş yapmaz sosyal medyada kim ne yapmış onu dikizler, alabileceği portföyün takibini yapmaz, satış yapabileceği müşteri için çalışma yapmaz, kimseyle tanışmak için emek sarf etmez, işi olanın kendisiyle çalışması gerektiğini düşünür ama kendisinin ne iş yaptığını bilmez. Yapmaması gereken ne varsa yapar, yapması gereken ne varsa hiç birini yapmaz ama sorsan her şeyi yapmış, bir türlü şansı yaver gitmemiştir diye düşünür. “Bedava peynir fare kapanında” sözünü hiç duymaz önüne serilecek gül yaprakları üzerinde yürüyüp sonuca ulaşmayı, çok para kazanmayı hayal eder. Sonunda ne gül yapraklarını görür, ne başarıyı tadar, ne de istediği paraları kazanır ve “bu sektör bana göre değil, ben çok doğrucuyum, değerimi bilemediler” diyerek mazeretin kralını koluna takıp sektörden ayrılır.

 

Herkesin mazereti olabilir, herkesin yeri geldiğinde seçim yapacağı anlar olabilir ama önemli olan mazeretleri bir kenara bırakıp dik durabilmeyi başarabilmektir bu sektörde. Gerek mal sahibi, gerek müşteri ve gerekse gayrimenkul danışmanı açısından bakarsak herkesin dik durabileceği anlar geldiğinde dik durabilmeyi başarabilenlerle yolunun kesişmesi ve gayrimenkul ile ilgili işlerinde sorunsuz ve keyifli süreçler geçirmesi dileğiyle…

 

Bu Şehri ve Bu İşi Çok Seviyoruz…