Dünyanın en büyük şirketlerini düşündünüz mü hiç? İsimleri, hangi alanda faaliyet gösterdikleri, sahipleri ve kazançları. Bence düşünülmesi gerekiyor. Mesela dünyanın en büyük yüz şirketinin sektörel dağılımı nasıl? Bence nasıl bir dünyada yaşadığımızı bize gösterecektir bu sorunun cevabı.
Tam yirmi iki şirket finans şirketidir bu yüz şirket içerisinde. Yani üretmeden para kazanan yirmi iki şirketten bahsediyoruz. Dünya nüfusunun üretiminden pay alırlar bu finans firmaları hiç üretmeden ve hatta; en büyük payı almaktalar.
Finans sektörünün pastadan bu denli büyük bir pay alması elbette ki çok iyi düşünülmüş bir planın sonucu. Bu plan çok eskilere dayanıyor. Tapınak Şövalyelerinin Haçlı seferleri için kilise adına topladıkları paranın tahmin edilenin üzerinde olması ve sürekli “gelen” pozisyonunu koruması sonrasında ortaya çıkan bankacılık sektörünün icadı ile başımız bu finansçılarla derde girmiş oldu. Ülkeleri borca sokarak ekonomilerini ele geçirmeyi planlamışlardı ve ellerinde ki büyük paralar ile bunu başardılar. Savaşlar, iç savaşlar, her iki tarafa da yapılan maddi yardımlar ve neticesinde de ödenemeyen borçlara karşılık ele geçirilen merkez bankaları.
“Sene 1836. Yeni kurulan Umur-ı Mülkiye Nezareti’nin başına Akif Paşa getirilmişti ama görevi uzun soluklu olmadı. Çünkü İngilizler O’nu o görevde istemiyorlardı. Nasıl istesinler ki? Çünkü Akif Paşa dışa bağımlı siyasetin karşısında bir yapıdaydı ve Osmanlı’yı İngilizler kendilerine bağımlı hale getirmek istiyorlardı. David Urquhart (İngiliz casusu) Akif Paşa kendisine; ‘Ben, böyle tarihi ve milli bir felaket karşısında, sizin uzattığınız borcu almayacağım. Ben; halkıma müracaat edeceğim, halkımdan fedakârlık isteyeceğim ama size borçlanmayacağım. Ben, halkımın etiyle, dişiyle, tırnağıyla kazandığı paraları size faiz olarak ödemem’ dediğini nakletmiştir. Akif Paşa’nın bu tutumu kendisini koltuğundan etmiş ve Pertev Paşa göreve gelerek o borçlanmayı yapmıştır.”
Artık Vatikan’ı herkes biliyor ama ya “MayorandCommonaltyandCitizens of the City of London” nedir bileniniz var mı? Yada kısaca TheSquareMile. Tanıdık gelmedi değil mi?
Londra’da 2,9 kilometrekarelik bir alanda bulunan “FİNANS HÜKÜMETİ” bahis konusu. Kendi bayrağı ve kendi anayasası bulunan bir bağımsız devlet. Vatikan gibi. Burada beş yüzün üzerinde banka var. Dünya para piyasalarının belirlendiği, faiz oranlarının kararlarının verildiği küresel offshore merkezi. Göz önünde ama asla göze batmayan bir merkezde yapılan planın hiç aksamadan işleyişi karşısında hamam taşına yatmış gibi eriyoruz. ABD dolarında ki piramidin basamaklarında temsil edilen ailelerin yönetiminde ki bu finans devleti tüm dünyayı kendisine köle etmiş durumda. Kurduğu iğrenç bankacılık sektörü sayesinde parayı defalarca tüm dünya nüfusuna satarak faiz geliri elde eden ve kesinlikle üretime katkısı olmayan bu asalakların sistemine ancak Akif Paşa zihniyeti ile “dur” diyebiliriz. Mustafa Kemal’in yaptığı ağır sanayi hamlesini tekrar gerçekleştirmek, Bülent Ecevit’in ABD karşısında ki geri adım atmaz tavrını sürekli kılmak ve emperyalizm ile mücadelede kararlı olmaktır özgürlüğümüze giden yegâne yol.
Ekonomik çıkmazımızdan kurtulmak için ülke olarak bir bütün olmalı, mevcut siyasi otoriteye bu alanda ki mücadelesinde destek vermeli ve kararsızlığa düşmemeliyiz. Tüm zorluklara ve imkânsızlıklara rağmen ülke çapında mutlaka bir üretim hamlesi gerçekleştirerek dünyaya Türk’ün gücünü göstermeliyiz.
YAZARLAR
Yayınlanma: 29 Eylül 2018 - 11:36
Off Shore
Dünyanın en büyük şirketlerini düşündünüz mü hiç? İsimleri, hangi alanda faaliyet gösterdikleri, sahipleri ve kazançları
YAZARLAR
29 Eylül 2018 - 11:36
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir