Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan trans erkek mahpus Poyraz’ın 1 Aralık 2025 tarihinde koğuşunda ölü bulunması, hak savunucularını ve sivil toplumu ayağa kaldırdı. Çanakkale İHD ofisinde düzenlenen basın açıklamasında, Poyraz’ın ölümünün münferit bir olay değil, sistematik tecrit ve ayrımcılığın bir sonucu olduğu ifade edildi.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, Poyraz 1 Aralık 2025 tarihinde koğuşta şüpheli şekilde ölü bulundu. Açıklamada, olay öncesi ve sonrasına dair ciddi soru işaretleri bulunduğu, sağlık müdahalesinde gecikme yaşandığı, olay yeri incelemesi ve savcılık işlemlerinin geç gerçekleştirildiği, tanık ifadelerinin alınmadığı yönünde iddialar olduğu aktarıldı.

Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Ankara Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’nde tutulan trans erkek mahpus Poyraz, 1 Aralık 2025 günü koğuşta şüpheli biçimde ölü bulunmuştur. Aynı koğuşta kalan trans mahpusların ve kendilerini ziyaret eden avukatların aktarımlarına göre, olayın hemen öncesinde ilk kez dört trans mahpusun toplu şekilde psikiyatri sevkine çıkarıldığı; bu süreçte koğuşa Poyraz’ın yerleştirildiği; mahpuslar koğuşa döndüklerinde Poyraz’ı asılı halde buldukları; sağlık ekibinin uzun süre gelmediği; savcılık ve olay yeri incelemesinin ise ancak iki gün sonra hapishaneye geldiği ve tanık ifadelerinin alınmadığı iddia edilmektedir. Ayrıca asılmada kullanıldığı belirtilen ipin daha önce koğuşta bulunmadığı, Poyraz’ın saçlarının kazınmış olduğu ve son dönemde belirgin biçimde zayıfladığı yönündeki aktarımlar, olayın “intihar” olarak geçiştirilmesini kabul edilemez kılmaktadır.
Bu ölüm, tekil bir “olay” değil; Türkiye’de trans ve diğer LGBTİ+ mahpusların uzun süredir maruz bırakıldığı sistematik tecrit, ayrımcı infaz yöntemleri ve sağlık hakkı ihlallerinin en ağır sonuçlarından biri olarak değerlendirilmelidir. Hapishane alanında faaliyet yürüten dernekler ve diğer hak örgütlerinin değerlendirmeleri, cezaevlerinde LGBTİ+ mahpusların başlıca sorunlarının ayrımcılık, tecrit, şiddet ve sağlık hizmetlerine erişim engelleri olduğunu ortaya koymaktadır. Cezaevi yönetimlerinin “güvenlik” gerekçesiyle uyguladığı izolasyonun, fiilen başka bir şiddet biçimine dönüştüğü ve LGBTİ+ mahpusları ortak alan, sosyal faaliyet ve temel haklardan mahrum bıraktığına dikkat çekilmektedir.Bizler şunu açıkça söylüyoruz: Cezaevi rejimi, patriyarkanın, heteronormativitenin ve kapitalist disiplin mekanizmalarının kesişiminde işleyen bir kontrol aygıtıdır. Transların bedenleri ve yaşamları, yalnızca cinsiyet normları üzerinden değil; sınıf, emek, yoksulluk, göç, etnisite ve “kabul edilebilir yurttaşlık” ölçütleri üzerinden de sürekli denetleniyor. Bu nedenle trans mahpuslara uygulanan tecrit, sadece “güvenlik” politikası değildir; toplumsal cinsiyet düzenini ve makbul beden rejimini yeniden üreten yapısal bir şiddet biçimidir.
Transların maruz bırakıldığı şiddetin bireysel önyargıdan ibaret olmadığını; devletin aileci, cis-heteroseksist “toplumsal düzen” kurgusunun, ekonomik ve siyasal tahakkümle birlikte işlediğini hatırlatıyoruz. Buradan tekrar ve tekrar söylüyoruz: Aile Yılı’nız transları katlediyor! Bizler bakım hakkını, bedensel özerkliği ve sağlık hakkını “ikincil” değil yaşam hakkının ayrılmaz parçası olarak görüyoruz. Bu yüzden cezaevlerinde hormona erişim, psikiyatrik destek, güvenli barınma ve ayrımcılıktan korunma, lütuf değil haktır.
Öte yandan trans mahpusların hormona ve cinsiyet uyum sürecine ilişkin sağlık hizmetlerine erişimine dair standart, şeffaf ve hak temelli bir protokolün bulunmadığı; Adalet Bakanlığı’nın bu alanda doğrudan düzenlemelerden kaçındığı da bizzat Pembe Hayat Derneğinin bilgi edinme başvurularına verilen yanıtlarda görünür hale gelmiştir. Bu boşluk, cezaevlerinde transların yaşam hakkını doğrudan tehdit eden yapısal bir sorundur.
Poyraz’ın ölümü etrafındaki şüpheler, sadece adli sürecin değil, infaz rejiminin ve cezaevi idaresinin sorumluluğunu da gündeme getirmektedir. Sağlık müdahalesindeki gecikme, delil güvenliği, tanık beyanlarının alınmaması, koğuşta kalan mahpuslara disiplin soruşturması tehdidiyle baskı kurulması iddiaları ve uzun süredir devam ettiği belirtilen ağır izolasyon koşulları, etkin soruşturma yürütülmediği takdirde cezasızlığın yeni bir halkasına dönüşecektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: