Göğün maviliğine doğru uzayan kavak ağaçlarının rüzgârla birlikte hışırdayan yaprakları bir huzur senfonisinin ilk notaları gibiydi. Salına salına ruhuna usulca sokulan zamanın sesiydi cırcır böcekleri.
Bir serin gölgede kirpiklerinin kenetlenmesi ve derin bir uykunun adıydı huzur.
Uzaktaydı köy. Yanı başımız kadar uzak. Yaşamın olması gerektiği gibi yaşandığı. Bir sağa bir sola dönüşlerdeki uykusuzluk nöbetlerinin aksine başını yastığa koyar koymaz uyuduğun ve sabahları pencerenin altında öten bir horoz sesiyle uyandığın.
Adına uygarlık denen şey bizi uzaklaştırdı buralardan. Uygarlığın bize biçtiği roller uzaklaştırdı. O köy artık çok uzakta. Gidemesek de göremesek de bir derin sızı gibi içimizde özlemle taşıdığımız. O köy biziz aslında. Derin ve çaresiz özlemimiz. Sessizliğin tadını aldığın. Rüzgârın o coşkun sesini uçsuz bucaksız ovada duyduğun.
O yalancı ve avuntu rollerin unutturamadığı bu özlem, ruhunun gerçek ve tek derin çığlığı aslında. Taptaze süt kokusunu, odun sobasının tavanda bıraktığı o kızıl gölgenin huzuruna şehirde kaç antidepresan denk gelir söyler misin?
Herkesin bir çocukluk köyü vardır. Köysüzlük demek köksüzlük demektir bir bakıma. Tavukların özgür ve kaygısızca dolaştığı. İnsanların durduğu hızlanıp doludizgin yaşandıkça azalan yaşamın acımasızlığına inat zamanın koynunda öylece durup kalındığı bir köy.
Biz olabilme hali yavaşlıktan geçiyor biraz da. Kendimizde kalabilme hali. Yanmadan çiğ atan egzoz lekesi gibi yapışıp kaldığımız zaman şehir insanının kaderi oldu adeta. Yeşil ve mavi azaldıkça huzurda azalır insan ruhunda. Sesler azaldıkça da artar. Leylekler bir tek baca bulamıyor şehirlerde yuva yapacak. Insanlar dev gökdelenlerin bilmem kaçıncı katının penceresinden karınca dizisi gibi görünüyorlar göze. Yükseklere çıktıkça kendi içinde alçalan ve kendine nasırlaşan, nasırlaştıkça kötürümleşmişçesine yalnızlaşan insanlar yığını artik şehirler.
Ve pişman çaresiz bir ses yükseliyor dudaklarımızdan.
"Orda bir köy var uzakta. O köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de görmesek de..."
Orda bir köy var uzakta...
Göğün maviliğine doğru uzayan kavak ağaçlarının rüzgârla birlikte hışırdayan yaprakları bir huzur senfonisinin ilk notaları gibiydi
Yayınlanma :
18.10.2019 10:57
Güncelleme
: 18.10.2019 10:57
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: