Sedef hastalığında beslenme modeli nasıl olmalı?

Sedef hastalığı, deri, tırnak ve eklemlerin etkilendiği, beyaz veya gümüş pullarla kaplı kırmızı plakların görüldüğü, ataklar ve remisyonlarla seyreden kronik inflamatuvar bir cilt rahatsızlığıdır.
Günümüzde sedef hastalığından genetik yatkınlık sorumlu tutulsa da çevresel faktörlerin hastalık gelişimi ve aktivitesinde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Doğru bir beslenme modeli ile komplikasyonlardan kurtulmak ve atak dönmelerin oluşumunu engellenmek mümkün.
Obez ve aşırı kilolu sedef hastalarında çok düşük kalorili diyet müdahaleleri tedaviye yardımcı olarak hastalığın gelişimini önlemektedir. Sedef hastaları ile yapılan bir çalışmada sekiz hafta uygulanan düşük kalorili diyetin lezyonlarda bir azalmaya neden olduğu görülmüş.
Glutensiz diyet uygulayan sedef hastalarında diyet uygulaması deri lezyonların şiddetinde belirgin azalma sağlamıştır.
Yeşil ve sarı sebzeler, meyveler, tam tahıllar, baklagilleri yüksek miktarda içeren antioksidan ve polifenollerden zengin bir diyet etkilidir. Sedef hastalarında akdeniz diyetinin yaşam tarzı haline getirilmesiyle derideki lezyonların şiddeti azalır.
Soğuk su balıkları EPA ve DHA gibi uzun zincirli omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin besinlerle beslenenlerde sedef hastalarında lezyonlarının iyileşmesinde daha faydalı olabileceği düşünülmektedir.
Laktoz intoleransını hafifletmek, ishali baskılamak, inflamatuar bağırsak semptomlarını azaltmak için PROBİYOTİKLER kullanılabilmektedir.
Sedef hastalığının tedavisinde D vitamininin tek başına veya steroidle birlikte uygulanmasının etkili olduğu bilinmektedir.
Selenyum bağışıklık sistemini etkileyebilen esansiyel besindir ve sedef hastalarının serum selenyum seviyeleri düşük olabilmektedir. Selenyumun ultraviyole A ve B ışınlarından koruma ve antiinflamatuar etkisi de olduğu bilinmekte.Kurkumin zerdeçalın aktif bileşenidir. Kurkuminin sedef hastalığındaki iltihaplanmayı azalttığı düşünülmektedir.