Zamanın birinde bir yazı okumuştum.
‘’Dervişe sormuşlar, insanın başına gelecek en güzel nasip nedir?’’ diye.
Derviş demiş ki ‘’Herkesin bir şeyler anlatmak istediği şu yalan dünyada seni dinlemek isteyen birine rastlamaktır,’’ diye. Çok güzel bir özet aslında.
Bakıyorum da çok iyi iki arkadaş sohbet ederken aslında birbirlerini dinlemiyorlar. Sadece konuşmak için sıranın kendine gelmesine bekliyorlar.
Ara ara yaşadığımız kapanma dönemlerinde sosyal medya üzerinden canlı yayın yapmayan kimse kalmadı neredeyse.
Yayın evlerinde değerlendirmeyi bekleyen binlerce ‘’taslak dosya’’ olduğunu dinlemiştim bir editörden. En büyük sıkıntının ise yazar adaylarının çok da okuyormuş izlenimi verememeleriymiş.
Duyuru panoları da öyle değil mi mesela, sana anlatılmak istediğini anlatıyor zat-ı muhterem, ‘’Senin bir diyeceğin var mı?’’ diye sormaz. Bir dönem dilek ve şikayet kutuları çok yaygındı hani ‘’Yüz yüzeyken anlatamıyorum, mesajda kendimi daha rahat ifade ediyorum,’’ diyenler için oluşturulmuş bir sistem gibiydi.
Bu kadar konuşma arzusundayken insanoğlu peki ‘’Dinlemek’’?
İyi iletişimin temellerinden biri ‘’İyi dinlemek’’ bence. Trafikteki tartışmalar, iş hayatındaki sürtüşmeler, komşu kavgaları hep bir şeyler anlatmak çabasında olduğumuzdan, dinleyemediğimizden kaynaklanmıyor mu?
Bazen iş işten geçtikten sonra ‘’Haa öyle miymiş?’’ demiyor muyuz?
Kırtasiyede biri ile karşılaştım. Duvarda yazan ‘’Eski Defter Kilo ile Alınır’’ yazısını okumuş. Kırtasiyeciye ‘’Muhammed bende iki tane defter var, alır mısın?’’ diye sordu.
Kırtasiyeci ‘’Alırız, neden almayalım. Kilosu 1 lira,’’ dedi.
Yazıyı okuyan arkadaş ‘’Ooo olur mu öyle şey. Benim o defterleri versem sana hayatın kurtulur,’’ dedi.
Tabi duramadım dahil oldum. ‘’Hayırdır, roman mı yazdın? Öykü mü? Yoksa define haritası falan mı?’’ diye sordum.
Arkadaş ‘’Hayatımı yazdım,’’ diye cevapladı. ‘’Otobiyografi yazdınız yani, dosya oluşturup bir yayınevine yollasaydınız,’’ dedim. ‘’Kendim basar, kendim satarım,’’ dedi. Doğrudan yayıncılıktan bahsedecek gibi oldum, sözümü kesip farklı bir şey anlatmaya başladı. Yazdıklarının içeriğini sordum, gayet güzel anlattı, dinledim. Dilim döndüğünce birkaç tavsiyede bulunacak gibi oldum, yine sözümü kesip kendi tutturduğu türküye döndü.
O’nun gözünde elindeki defterler belki çok değerliydi; lakin benim gözümde merak edilecek bir yanı kalmamıştı.
Sizler gibi ‘’dinlemek’’ isteyen insanlarla hasbihal edebildiğim için de müteşekkir olduğumu ifade etmek isterim.
Bu haftayı da Cahit Zarifoğlu ile noktalayalım kıymetli okur;
‘’Uçmayı öğrenemeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz...’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
Defter kaç para?
Zamanın birinde bir yazı okumuştum
Yayınlanma :
04.08.2022 09:43
Güncelleme
: 04.08.2022 09:43
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: