Sabahların ılık, öğlenlerin sıcak, akşamüzerlerinin soğuk geçtiği bir Ankara sonbaharından selamlar olsun kıymetli okur.
Çok haber izler, çok haber okurum. Hele eğitimle alakalı bir şey duydum mu hemen kulak kabartırım. Şimdilerde yine müfredat değişikliği haberleri pek sık dolanır oldu, belki siz de duymuşsunuzdur. Müfredat değişikliği demek bir sistem değişikliği desek mübalağa etmiş sayılmaz sanırım. E, sistem değişikliği de biz de pek sık olur zaten alışkınız vesselam.
Hazır böyle bir değişiklik mevzusu gündemdeyken, eğitim camiasının bir ferdi olarak ben de fikirlerimi söyleyeyim istedim. Karınca misali siz anlarsınız beni…
Mesela okullarda giyim kuşam… Ben kesinlikle tek tip kıyafeti destekleyenlerdenim. Ama bu tek tip kıyafet de velilerin birçok yerden kolayca ulaşabileceği cinsten olmalı, sadece bir ya da birkaç tuhafiyeden temin edilebilecek renk kombinasyonlarında ya da desenlerde olmamalı. Şimdi eğer öyle olursa bu kıyafetleri satan yerler nihayetinde bir, bilemedin iki… Okul zamanı yoğunluk oluyor, çalışanlar yoruluyor öyle değil mi canım? Okul daha sonra arma dağıtacaksa dağıtabilir, bence çok lüzumu da yok.
Yemek mevzusuna gelirsek, ilk teneffüsün uzun tutulduğu çocukların sağlıklı alternatiflerle kahvaltılarını yaptığı, öğle aralarında yine uzmanların hazırladığı listelere göre pişen yemeklerin çocuklara dağıtıldığı bir sistem zor olmamalı diye düşünüyorum. Sabahları poğaça, öğlenleri fastfood ile beslenen bir nesil gereğinden fazla karbonhidrat ve yağ ile depolanıyordur öyle değil mi? Hem bunların maliyetini hesaplarsak günümüz şartlarında, ben taban fiyatlardan toplayayım poğaça on lira, meyve suyu yedi lira, tavuk döner altmış lira, ayran beş lira… Günlük 82 lira, yuvarlarsak yüz lira…
Etütlerden bahsedelim birazda. Özel okul fiyatlarından bahsetmeyeceğim, o konularda çok konuştuk. Ama farklı bir şeyden bahsetmek zorundayım. Günümüz şartlarında birçok ailede hem anne hem baba çalışmak durumunda. Ebeveynlerin mesaileri ne yazık ki okul saatinden sonra bitiyor hal böyle olunca da evden sonra en güvenli liman olarak gördükleri okulda daha fazla vakit geçirebilmeleri için özel okullara yöneliyorlar. Belki cüzi ücretler ile bu etüt sistemi devlet okullarında daha yaygın uygulandığında özel okullara bu anlamda mecburiyet azalabilir mi? Bence azalır kıymetli okur…
İş başında eğitim uygulamalarına da değinelim, toplumun tüm fertleri akademik olarak başarılı olmak zorunda değil. Hatta ülke olarak ara eleman bulmak, zanaatkar yetiştirmek konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Çocuklarımızı 17-18 yaşlarına kadar kültür dersleriyle baş başa bıraktıktan sonra onların meslek sahibi olmalarını bekleyerek belki de haksızlık yapıyoruz. Liselerde bir gün okul dört gün iş başında eğitim şeklinde gerçekleştirilen uygulama altı, yedinci sınıf gibi teknik beceriler, müzik, resim, spor, el becerileri gibi alanlarda değerlendirmeler yapılıp öğrenciler bu alanlara yönlendirilebilir mi ?
Müfredata gelecek olursak, bilerek en sona bıraktım, eğitim süreci çocuk için kolaydan zora, yapabildiklerinden yapamadıklarına doğru bir sıra izlemesi, bu süreçte de çocuğun başarı duygusunu tatması gerekir diye düşünüyorum. Hali hazırda öğretmen arkadaşlarımın konuları yetiştirmek için öğrencilere söz bile veremiyorum hocam, dediğini sık sık duyuyorum. Amacımız yapan, öğrenen ve keyif alan bir nesil yetiştirmek olmalı…
Ben fikirlerimi söyledim, en azından siz de okumuş oldunuz, sanki topluma olan borcumu ödemiş gibiyim. Öyle değil mi kıymetli okur?
Herkese sağlıklı, huzurlu mutlu haftalar dilerim,
Kalın sağlıcakla…
Yorumlar
Kalan Karakter: