Türkiye son iki aydır bir zam yağmuru afeti altında yaşamaktadır. 14 Mayıs seçimleri üzerinden henüz sadece iki aylık bir zaman dilimi geçmiş olmasına rağmen önce TL devalüe edildi ve arkasından da neredeyse her şeye %50’leri aşan oranda zam geldi. Seçimlerden önce 21 TL civarında tutulan benzinin litresi, son zamlarla birlikte 34.48 TL’ye ulaştı. Aynı şekilde motorin ve doğalgaza gelen zamlardan da anlıyoruz ki Karadeniz’de bulunan (!) gaz ve Gabar’da bulunan (!) petrol sadece seçim malzemesi ya da mezesiymiş.
Nasıl ki TL’nin %30 civarında devalüe edilmesi akaryakıta yapılan son korkunç zammı tetiklediyse, aynı şekilde benzin, motorin ve doğalgaza gelen son zamlar da piyasada satılan tüm malları, iğneden ipliğe kadar her şeyin fiyatının artmasına yol açacaktır. Bu zamların asıl can yakıcı sonuçlarını ise önümüzdeki ay ve haftalardan itibaren yaşamaya başlayacağız.
Bütün bunlar yaşanırken emeklilere verildiği iddia edilen %25’lik zam aldatmacası da can sıkmaya devam ediyor. Aslında milyonlarca emekli ve EYT’li bu %25’lik zamdan hiç yararlanamazken, yararlananların da derdine derman olmayacağı daha şimdiden netleşti. R.T.Erdoğan, seçimlerden kısa bir süre önce yaptığı bir seçim hamlesiyle 7.500 TL altında maaş alanların emekli maaşlarını 7.500 TL’ye yükseltmişti. Bunu yaparken de bu insanların “kök aylıklarına” zam yapmamış ve kök aylığına dokunmadan sadece kendilerine ödenen rakamı 7.500 TL’ye tamamlatılmıştı. Dolayısıyla şimdi 1 Temmuzdan itibaren geçerli olan %25’lik zam, alınan rakama değil de “kök aylığa” uygulandığı içindir ki milyonlarca emeklinin zamlı maaşı 7.500 TL’yi geçemiyor ve haliyle de zamdan faydalanamıyorlar. Onlar yine sadece 7.500 TL emekli maaşı almaya devam edecekler.Son Temmuz zammından yararlanan emeklilerin durumu da aslında diğerlerinden çok farklı değildir. Halen neredeyse emeklilerin tamamı (milletvekili emeklileri hariç) Türk İş tarafından açıklanan 33.788,80 TL yoksulluk sınırının çok altında bir maaş alırken en az 10 milyon emekli de 10.373,28 TL olarak açıklanan açlık sınırının da altında bir emekli maaşı ile yaşamını sürdürme savaşı veriyor.
İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyacı son 2-3 yılda oldukça pahalılaşmış ve bir çok insan bu konuda ciddi bir çaresizlik yaşamaktadır. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde en küçük ev kirasının 10.000 TL’den başladığı günümüzde 7.500 TL emekli maaşı alan bir emeklinin ev kirasını ödeme koşulları kalmamıştır. Velev ki kirayı ödediğini düşünsek bile bu insanın beslenme, giyim, ulaşım, ısınma ve sağlık giderleri de düşünüldüğünde bırakınız 7.500 TL maaş alan emekliyi, 10.000 TL maaş alan bir emeklinin bile bu maaşla yaşamını idame etme şansı kalmamıştır. Zaten son bir yıl içinde hukuk mahkemelerinde en çok açılan davalar, mülk sahiplerince kiracılara karşı açılmış olan kira tespit davaları ve tahliye davaları oluşturmaktadır. Bu davaların sonuçlarını önümüzdeki kıştan itibaren toplum olarak hep birlikte yaşayacağız. Önümüzdeki süreçte bir çok ailenin sokaklarda yaşamak zorunda kalacağını, bunların bir kısmının o ortama uyum sağlamayarak açlık ve soğuktan öleceği, intiharların, gasp ve hırsızlıkların artacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen alternatif çözüm yollarının olduğunu da biliyoruz. Toplumun bir bütün olarak yaşamın her alanında örgütlenip kendi kaderini kendisinin belirlemesi yanı sıra, sayıları 16.2 milyona varan emeklinin bir araya gelip etkin, yaygın, kitlesel ve güçlü bir sendika kurmaları halinde tüm bu sorunlara makul ve insani çözümler üretilebilebilir. Aslında bizler bu güzelim ülkede ne yazık ki varlık içinde yokluk yaşıyoruz. Gelir dağılımındaki adaletsizliklere toplumun büyük çoğunluğunun bilgisiz, bilinçsiz ve örgütsüzlüğü de eklenince ortaya böylesine karamsar bir tablo çıkıyor olsa da bu sorunlar çözümsüz değildir. Sorumluluk sahibi tüm yurttaşların bu konuda kendilerine düşeni yerine getireceğine inanıyor ve umut ediyoruz.
Memnune KARDAŞ
ZAM CUMHURİYETİNDE EMEKLİLERİN SEFALETİ
Türkiye son iki aydır bir zam yağmuru afeti altında yaşamaktadır

