5 yıl boyunca Anadolu Ajansı’nın (AA) Çanakkale Bürosunda görev yapan Kompetan Gazeteci ve Sürekli Basın Kartı Sahibi Uyar, özellikle 90’lı yıllarda kadın gazetecilerin küçük şehirlerde büyük sorunlar yaşadığını aktararak, “Boynunuza fotoğraf makinesini takıp, erkeklerle beraber habere gittiğinizde toplum da bunu yadırgıyordu ancak o dönemden şimdiye artık bir yol açıldı” dedi.
Tam 24 yıl boyunca basın sektörüne emek veren gazeteci Fikriye Susam Uyar ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bir araya gelerek, oldukça keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Basın sektöründe henüz kadınların ekseriyetle yer almadığı 90’lı yılların başında mesleğe başlayan Uyar, büyük çabalarının akabinde 7 yıl boyunca Elazığ’da Anadolu Ajansı’nın (AA) Büro Amirliği görevini başarıyla sürdürdü. Daha sonra tayini Çanakkale’ye çıkan Uyar, çalışmalarını 5 sene süreyle bu şehirde devam ettirdi. Şimdilerde emekli olan Uyar, mesleğe başlama yolculuğunu ve kadınların basın sektöründeki yerini, en yalın ve samimi haliyle anlattı.
Kariyerine Elazığ’da başlayan Uyar, yıllar sonra dönüp baktığında mesleğini ilkokulda seçtiğini fark ettiğini söyleyerek, “Sanırım farkında olmadan o yıllarda seçiyorsunuz bazı şeyleri. Mesela ben henüz ortaokuldayken, oratoryo okumak için hep seçilirdim veya müsamerelerde sunucu olurdum. Öğretmenlerim, ‘senin Türkçen ve sesin iyi’ derlerdi. O zamanlar farkında değildim ama şimdi geriye dönüp bakınca o dönemlerde çoktan mesleğimi seçtiğimi fark ediyorum” ifadelerini kullandı.
Gazeteciliğe başlama serüveni üzerine…
Liseyi bitirdikten sonra açılan özel radyolardan birinde çalışmak için İstanbul’dan Elazığ’a döndüğünü anlatan Uyar, “O kadar çok istiyordum ki mikrofon başında olmayı… Elazığ’da özel radyo açıldığını duyunca hemen İstanbul’dan yola çıktım. O bölgede açılan ilk radyoya gidip, ‘ben burada sunucu olmak istiyorum’ dedim. Ben gittiğimde kadroları çoktan oluşmuştu ve hemen akabinde özel radyolar kapatıldı. Tabii o dönem Türkiye’de ‘özel radyomu istiyorum’ diye kampanyalar oluşmaya başlamıştı. Yaşım çok genç, bu işi de yapmak istiyorum. Her gün arayıp, radyoların açılıp açılmadığını öğrenmek istiyorum. 94 senesinin Temmuz ayına kadar bu durum böyle devam etti. Sonra bir gün tesadüfen bu radyonun jingle sesini duydum. Hemen koştum ve radyoya gittim. Tabii ki yine kadrolar tamamdı çünkü herkes birbirini tanıyordu ve bir ben yabancıydım. O dönemdeki yöneticiye, ‘siz beni neden almıyorsunuz ki ben çok güzel Türkçe konuşuyorum’ dedim. Nasıl söyledim bilmiyorum ama daha sonra bana ‘yarın gel başla’ dedi. İşte sektörde böyle çalışmaya başladım” dedi. ‘Yapabilir misin’ dediler ‘yaparım dedim, gözüm karaydı’
İlerleyen dönemlerde; sabahki radyo yayınlarının üzerine akşamları da bir televizyonda çalışmaya başladığı ifade eden Uyar, 7 yıl boyunca sabah 8’de mesaiye başladığını ve gece 12’de eve döndüğünü söyledi. Uyar, ayrıca televizyon ve Dünya Gazetesi’nin muhabirliğini bir müddet boyunca beraber sürdürdüğünü de aktardı. Bakan takiplerinden birinde bir arkadaşının ona ‘sen neden Anadolu Ajansı’na geçmiyorsun?’ dediğini ve sonra Ankara ile Anadolu Ajansı macerasının başladığını iletti. Uyar, “O zamanlar genel müdürler, küçücük muhabirleri kabul ediyordu. Şimdikilere ulaşamıyorsun bile. Bunu da küçük bir parantez ile eklemek isterim. O dönem Yurt Haberleri Müdürümüz Tuncay Bey, -kulakları çınlasın- ‘sen Doğu’da nasıl yapacaksın bu gazeteciliği? Ajans haberciliği senin bildiğin gibi değil. Gecenin 3’ünde bir terör saldırı olduğunda ben seni yollarım. Yapabilir misin?’ dedi. Ama nasıl bir gözü karalıkla, ‘yaparım’ dedim. Velhasıl; ofis açtırdım, sonra benim kadrom geldi. Hem Büro Amirliği hem de muhabirlik yaptım” sözlerini söyledi. O zamanlar erkek egemenliği çok baskındı
En başlarında özellikle kadın olduğu için çok sorun yaşadığını ileten Uyar, erkek ve tecrübeli meslektaşları tarafından hakkında karalama kampanyaları yapılmaya çalışıldığını da ekledi. Uyar bir kadın olarak mesleğinde yaşadığı sorunlara ilişkin,” O zamanlar erkek egemenliği çok baskındı. Şimdiki kadınlar o döneme göre çok daha özgür. Ben orada kaliteli iş yapmaya çalışıyorum, çok verimli çalıştım o dönemler. O kadar güzel haberler yaptım ki diğer muhabirlerin hepsi genel merkezlerinden fırça yiyordu, ben özel haber yaptığım için. Dolayısıyla erkeklerin seni karalamayı cinsiyetin üzerinden yapıyorlardı. İster olursun, ister olmazsın o ayrı. Sen kadınsın, başarılısın ve düşünebiliyor musun Anadolu Ajansı’na sen geçmişsin orada. O kadar yılların gazetecileri varken hem de henüz 30’larımın başlarındayken ”dedi. Tek kadın muhabir sensin, toplum yadırgıyordu
Özellikle kadın gazetecilerin küçük şehirlerde büyük sorunlar yaşadığının altını çizen Uyar, “Gazetelerde kadınlar, daktilonun başındaydı. Ama siz, boynunuza fotoğraf makinesini takıp, erkeklerle beraber habere gittiğinizde toplum da bunu yadırgıyordu. Askeri bir törene gidiyorsun, elinde fotoğraf makinesi olan tek kadın sensin, başka kimse yok. Bir yol açmışsın, evet. Şimdikiler çok daha rahat o yüzden. O dönemde Elazığ’da kadın gazeteci vardı ama benim gibi yoktu. Ben hem sahadayım, hem büro müdürüyüm hem de muhabirim. Birkaç yıl bu şekilde yalnız çalıştıktan sonra bir muhabir alabildik. Beni hem sesimden hem de yüzümden tanıyordu insanlar. Bir gün yolda yürürken, birisi omzuma vurdu ve ‘kendine gel, o kadar çok konuşma’ dedi. Korkuyorsun yani, aksini kimse söyleyemez. Mesleği bırakma noktasına geldiğim, evden çıkmaya çekindiğim olaylar da yaşandı” şeklinde konuştu. 15 sene boyunca Elazığ’da mesleğini sürdürdükten sonra Uyar’ın tayini Çanakkale’ye çıktı ve 5 yıl boyunca şehirde gazetecilik yaptı. En son olarak da Anadolu Ajansı’nın İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde 4 yıl çalışan Gazeteci Fikriye Susam Uyar, meslekteki 24 yılının akabinde 2017’de emekli oldu. Bir kere gazeteci olanın bir daha bırakamayacağının kanıtı olan Uyar, halen söyleyişilere katılarak deneyimlerini aktarıyor. Özel Haber: Sevi Gözay Uğurlu
Liseyi bitirdikten sonra açılan özel radyolardan birinde çalışmak için İstanbul’dan Elazığ’a döndüğünü anlatan Uyar, “O kadar çok istiyordum ki mikrofon başında olmayı… Elazığ’da özel radyo açıldığını duyunca hemen İstanbul’dan yola çıktım. O bölgede açılan ilk radyoya gidip, ‘ben burada sunucu olmak istiyorum’ dedim. Ben gittiğimde kadroları çoktan oluşmuştu ve hemen akabinde özel radyolar kapatıldı. Tabii o dönem Türkiye’de ‘özel radyomu istiyorum’ diye kampanyalar oluşmaya başlamıştı. Yaşım çok genç, bu işi de yapmak istiyorum. Her gün arayıp, radyoların açılıp açılmadığını öğrenmek istiyorum. 94 senesinin Temmuz ayına kadar bu durum böyle devam etti. Sonra bir gün tesadüfen bu radyonun jingle sesini duydum. Hemen koştum ve radyoya gittim. Tabii ki yine kadrolar tamamdı çünkü herkes birbirini tanıyordu ve bir ben yabancıydım. O dönemdeki yöneticiye, ‘siz beni neden almıyorsunuz ki ben çok güzel Türkçe konuşuyorum’ dedim. Nasıl söyledim bilmiyorum ama daha sonra bana ‘yarın gel başla’ dedi. İşte sektörde böyle çalışmaya başladım” dedi. ‘Yapabilir misin’ dediler ‘yaparım dedim, gözüm karaydı’
İlerleyen dönemlerde; sabahki radyo yayınlarının üzerine akşamları da bir televizyonda çalışmaya başladığı ifade eden Uyar, 7 yıl boyunca sabah 8’de mesaiye başladığını ve gece 12’de eve döndüğünü söyledi. Uyar, ayrıca televizyon ve Dünya Gazetesi’nin muhabirliğini bir müddet boyunca beraber sürdürdüğünü de aktardı. Bakan takiplerinden birinde bir arkadaşının ona ‘sen neden Anadolu Ajansı’na geçmiyorsun?’ dediğini ve sonra Ankara ile Anadolu Ajansı macerasının başladığını iletti. Uyar, “O zamanlar genel müdürler, küçücük muhabirleri kabul ediyordu. Şimdikilere ulaşamıyorsun bile. Bunu da küçük bir parantez ile eklemek isterim. O dönem Yurt Haberleri Müdürümüz Tuncay Bey, -kulakları çınlasın- ‘sen Doğu’da nasıl yapacaksın bu gazeteciliği? Ajans haberciliği senin bildiğin gibi değil. Gecenin 3’ünde bir terör saldırı olduğunda ben seni yollarım. Yapabilir misin?’ dedi. Ama nasıl bir gözü karalıkla, ‘yaparım’ dedim. Velhasıl; ofis açtırdım, sonra benim kadrom geldi. Hem Büro Amirliği hem de muhabirlik yaptım” sözlerini söyledi. O zamanlar erkek egemenliği çok baskındı
En başlarında özellikle kadın olduğu için çok sorun yaşadığını ileten Uyar, erkek ve tecrübeli meslektaşları tarafından hakkında karalama kampanyaları yapılmaya çalışıldığını da ekledi. Uyar bir kadın olarak mesleğinde yaşadığı sorunlara ilişkin,” O zamanlar erkek egemenliği çok baskındı. Şimdiki kadınlar o döneme göre çok daha özgür. Ben orada kaliteli iş yapmaya çalışıyorum, çok verimli çalıştım o dönemler. O kadar güzel haberler yaptım ki diğer muhabirlerin hepsi genel merkezlerinden fırça yiyordu, ben özel haber yaptığım için. Dolayısıyla erkeklerin seni karalamayı cinsiyetin üzerinden yapıyorlardı. İster olursun, ister olmazsın o ayrı. Sen kadınsın, başarılısın ve düşünebiliyor musun Anadolu Ajansı’na sen geçmişsin orada. O kadar yılların gazetecileri varken hem de henüz 30’larımın başlarındayken ”dedi. Tek kadın muhabir sensin, toplum yadırgıyordu
Özellikle kadın gazetecilerin küçük şehirlerde büyük sorunlar yaşadığının altını çizen Uyar, “Gazetelerde kadınlar, daktilonun başındaydı. Ama siz, boynunuza fotoğraf makinesini takıp, erkeklerle beraber habere gittiğinizde toplum da bunu yadırgıyordu. Askeri bir törene gidiyorsun, elinde fotoğraf makinesi olan tek kadın sensin, başka kimse yok. Bir yol açmışsın, evet. Şimdikiler çok daha rahat o yüzden. O dönemde Elazığ’da kadın gazeteci vardı ama benim gibi yoktu. Ben hem sahadayım, hem büro müdürüyüm hem de muhabirim. Birkaç yıl bu şekilde yalnız çalıştıktan sonra bir muhabir alabildik. Beni hem sesimden hem de yüzümden tanıyordu insanlar. Bir gün yolda yürürken, birisi omzuma vurdu ve ‘kendine gel, o kadar çok konuşma’ dedi. Korkuyorsun yani, aksini kimse söyleyemez. Mesleği bırakma noktasına geldiğim, evden çıkmaya çekindiğim olaylar da yaşandı” şeklinde konuştu. 15 sene boyunca Elazığ’da mesleğini sürdürdükten sonra Uyar’ın tayini Çanakkale’ye çıktı ve 5 yıl boyunca şehirde gazetecilik yaptı. En son olarak da Anadolu Ajansı’nın İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde 4 yıl çalışan Gazeteci Fikriye Susam Uyar, meslekteki 24 yılının akabinde 2017’de emekli oldu. Bir kere gazeteci olanın bir daha bırakamayacağının kanıtı olan Uyar, halen söyleyişilere katılarak deneyimlerini aktarıyor. Özel Haber: Sevi Gözay Uğurlu