Çanakkale Altınokta Körler Derneği’nin eski başkanı Uğur Karabıyık engellilerin yaşamlarındaki zorlukları anlattı. iş olanaklarının kısıtlılığından bahseden Karabıyık, “Bu ne iş yapabilir?’ sorusu yerine ‘Bu insanı nasıl çalıştırabiliriz?’sorusu daha doğru olur. Bu engeller nasıl düzeltilebilir? Bunun araştırılması gerekiyor” dedi.
Umurbey Ortaokulu’nda müzik öğretmenliği yapan Uğur Karabıyık genel olarak erişilebilirlik engelleriyle karşılaştıklarını belirtti. Karabıyık açıklamasının devamında, “Onun haricinde insanların bilinçsizliğiyle ilgili engellerle karşılaşıyoruz, ama biz şunu yapıyoruz. Erişilebilirlik engelleriyle ilgili alışmışız bir kurumu, bir müdürü ya da bir şahsı bir tüzel kişiliği suçluyoruz ama aslında hiç alakası yok. Sonuçta bu ülkede veya bu ilde sadece biz yaşamıyoruz. Normal insanlar da yaşıyor, bedensel engelliler, zihinsel engellilerde var. O da olsun bu da olsun onu da yapılsın gibi bir düşünceye sahip değiliz ki bu düşünce yanlış bir düşünce’’ ifadelerini kullandı.
EN BAŞTA BİZİM KARŞILAŞTIĞIMIZ ENGELLERİN SEBEBİ HALKIN BİLİNÇSİZLİĞİ
Karabıyık erişilebilirliğin bir kişi ya da bir kurumdan kaynaklı olmadığını belirterek, “Erişilebilirlik engelleri sadece bir kişi ya da bir kurumdan kaynaklı değil. En başta bizim karşılaştığımız engellerin sebebi halkın bilinçsizliği. Bir engellinin ya da bir görme engellinin ne yapıp ne yapamayacağını hangi konuda yeterli hangi konuda yetersiz olabileceğinin bilmemesinden kaynaklanabiliyor. Mesela işe şuan engel olarak memur olarak atanabiliyorum. Örnek veriyorum bir okula hizmetli ya da öğretmen olarak atandığınızda amirimizin ilk düşüncesi ya da ilk yönelttiği soru şu oluyor, “Sen ne iş yapabilirsin ya da bu ne iş yapabilir?’’ Bu cümle bile bir ötekileştirilme cümlesidir. Sonuçta ‘Ben ne iş yapabilirim?’ diye bir şey yok bu cümleyle şunu kastediyor, ‘’Sen neyi yapamazsın’’ bunu kastediyor ve bu saçma bir cümle normal insanlar içinde geçerli bu’’dedi. BU NE İŞ YAPABİLİR?’ SORUSU YERİNE ‘BU İNSANI NASIL ÇALIŞTIRABİLİRİZ?’SORUSU DAHA DOĞRU OLUR
Karabıyık sözlerine şöyle devam etti, ‘’Ben görme engelliyim. ‘Sen ne iş yapabilirsin?’ diye soruyorsun ama mesela benim amirim de 1.70 boyunda olabilir. Örnek veriyorum benim uzanarak alabildiğim yükseklikteki bir eşyayı da o alamaz. Bu açıdan bakarsak bana göre de o engelli oldu. Bir sınıflandırma, sınırlandırma yapmak insanlar arasında gerek engelli gerek engelsiz bizim tek derdimiz bu zaten. Bu yanlışa herkes çok düşüyor. ‘Bu ne iş yapabilir?’ sorusu yerine ‘Bu insanı nasıl çalıştırabiliriz?’sorusu daha doğru olur. Bu engeller nasıl düzeltilebilir? Bunun araştırılması gerekiyor. Fiziksel sorunlardan ziyade biraz da duygusal sorunlara dem vurulsa daha iyi olur. Bu bilinçsizliğin okumayla alakası yok. Biraz görmeyle alakası var. Hep derler ya, ‘Bakmakla görmek arasında çok fark var’ diye. Gerçekten bakmakla görmek arasında çok fark var. İlkokul mezunu, lise mezunu, üniversite mezunu, doktorla, hakimle, savcıyla alakası yok. Baktığın açıya, yetiştirildiğin ortama, aile düzenine bağlı genel olarak her şeye bağlı” ENGELLİ ATAMA SAYISI AZ
Karabıyık açıklamasının sonunda ise engelli atamalarına dikkat çekerek, “Memur olarak devlet engelli ataması sağlıyor. Bunun sayısı az. Engelli yönetmen de atıyor engelli memur da atıyor olay devletin ataması değil. Atandığınız yere gittiğinizde size olan bakış açısı problem. Devlet de bir problem yok. Atamadan sonrası sıkıntı olabiliyor. İnsanlar sadece görünen bir engele takıldığı için ve gerçekten mantıklı, geniş açılı düşünemedikleri için kaynaklanabiliyor” şeklinde konuştu.
Karabıyık erişilebilirliğin bir kişi ya da bir kurumdan kaynaklı olmadığını belirterek, “Erişilebilirlik engelleri sadece bir kişi ya da bir kurumdan kaynaklı değil. En başta bizim karşılaştığımız engellerin sebebi halkın bilinçsizliği. Bir engellinin ya da bir görme engellinin ne yapıp ne yapamayacağını hangi konuda yeterli hangi konuda yetersiz olabileceğinin bilmemesinden kaynaklanabiliyor. Mesela işe şuan engel olarak memur olarak atanabiliyorum. Örnek veriyorum bir okula hizmetli ya da öğretmen olarak atandığınızda amirimizin ilk düşüncesi ya da ilk yönelttiği soru şu oluyor, “Sen ne iş yapabilirsin ya da bu ne iş yapabilir?’’ Bu cümle bile bir ötekileştirilme cümlesidir. Sonuçta ‘Ben ne iş yapabilirim?’ diye bir şey yok bu cümleyle şunu kastediyor, ‘’Sen neyi yapamazsın’’ bunu kastediyor ve bu saçma bir cümle normal insanlar içinde geçerli bu’’dedi. BU NE İŞ YAPABİLİR?’ SORUSU YERİNE ‘BU İNSANI NASIL ÇALIŞTIRABİLİRİZ?’SORUSU DAHA DOĞRU OLUR
Karabıyık sözlerine şöyle devam etti, ‘’Ben görme engelliyim. ‘Sen ne iş yapabilirsin?’ diye soruyorsun ama mesela benim amirim de 1.70 boyunda olabilir. Örnek veriyorum benim uzanarak alabildiğim yükseklikteki bir eşyayı da o alamaz. Bu açıdan bakarsak bana göre de o engelli oldu. Bir sınıflandırma, sınırlandırma yapmak insanlar arasında gerek engelli gerek engelsiz bizim tek derdimiz bu zaten. Bu yanlışa herkes çok düşüyor. ‘Bu ne iş yapabilir?’ sorusu yerine ‘Bu insanı nasıl çalıştırabiliriz?’sorusu daha doğru olur. Bu engeller nasıl düzeltilebilir? Bunun araştırılması gerekiyor. Fiziksel sorunlardan ziyade biraz da duygusal sorunlara dem vurulsa daha iyi olur. Bu bilinçsizliğin okumayla alakası yok. Biraz görmeyle alakası var. Hep derler ya, ‘Bakmakla görmek arasında çok fark var’ diye. Gerçekten bakmakla görmek arasında çok fark var. İlkokul mezunu, lise mezunu, üniversite mezunu, doktorla, hakimle, savcıyla alakası yok. Baktığın açıya, yetiştirildiğin ortama, aile düzenine bağlı genel olarak her şeye bağlı” ENGELLİ ATAMA SAYISI AZ
Karabıyık açıklamasının sonunda ise engelli atamalarına dikkat çekerek, “Memur olarak devlet engelli ataması sağlıyor. Bunun sayısı az. Engelli yönetmen de atıyor engelli memur da atıyor olay devletin ataması değil. Atandığınız yere gittiğinizde size olan bakış açısı problem. Devlet de bir problem yok. Atamadan sonrası sıkıntı olabiliyor. İnsanlar sadece görünen bir engele takıldığı için ve gerçekten mantıklı, geniş açılı düşünemedikleri için kaynaklanabiliyor” şeklinde konuştu.