Bursa Uludağ Kebap mı Denizli Hüsamettin Usta mı ?

Bu iki değeri, olağanüstü tadı kapıştırsak listenin başına kim oturur.
Bursa Uludağ kebap. Eski garaj meydanında küçücük dükkanda kuyruğa girip kebap yemişliğiniz yoksa bunu konuşmayalım demek isterdik ama öte yandan Denizli’nin tadına doyulmayan Hüsamettin Ustanın kebabı da olağanüstü.
Kısaca ikisini de anlatalım kararı siz verin.
Uludağ Kebap her zaman taze, her zaman suyu kaçmadan yoğurt ve pide eşliğinde sunulan olağan üstü bir tat. Yanında üzüm suyu tavsiye ediliyor. Sırada bekleyip birden sizi birinin buyur edip kapı ağzına oturtmasını burada yadırgamıyorsunuz. Herkese olağan geliyor.
Çatalınızı ete şöyle bir daldırıp ağzınıza attığınızda ‘değdi be’ diyorsunuz. Bunu tekrar tekrar yapıyor olmak mutluluğunuzu köpürtüyor. Acayip bir tat. Odun kömürünün isli kokusunu alanlar bu işin tadını daha iyi çıkarıyormuş.
Hala bu tadı denemediyseniz mutlaka kendinizi ödüllendirin. Başka yerlere gidip de macera aramayın. Adres belli. Sırada beklemeyi göze alıyorsanız gidin yoksa sizi yutkunmak yorabilir.
Denizli’nin eski çarşının içinde Denizli’nin kebabını en saf haliyle sunan, tadı gurmeler tarafından tescillenmiş bol yıldızlı Hüsamettin Usta kebabını siz hala tatmadınız mı. Vah vah diyesimiz var ama demeyelim.
Pide, domates eşliğinde çatal bıçak olmadan sunulan etin tadı gerçekten insana feleğini şaşırtıyor. Önünüze iki kişilik tamı tamına 700 gram löp et geliyor. Nar gibi kızarmış ve suyu kaçmamış.
İsterseniz kuru acı biber, yeşillik falan da sunuluyor. Hüsamettin Ustanın kebabı öyle bir şey ki; hesabı ödeyip kapıdan çıkarken aklınıza bir soru takılıyor.
‘Acaba bir gün daha kalsak mı…’
Bu soru nereye giderseniz gidin arkanızdan geliyor, aklınızdan çıkmıyor.
Nar gibi kızarmış kebabınızın masanıza gelmesini beklerken gözünüz duvarda asılı saate takılıyor. Saat 09:05’de durmuş. Kendinize bir iyilik yapın bayramda ya Hüsamettin Ustayı ya Uludağ Kebapçısını ziyaret edin.