Önce kafası rahat olmalı insanın. Yenmeli tüm negatif olguları hayata dair. Yaşamak için gerekli olan tüm pozitif olgulara vakıf olmalı, kendi hayatına hakim olmalı. Sonrası gelir zaten. Al kalemi eline, yaz ha yaz, de babam ha babam yaz…
Hafta da altı gün sizlerle bu sayfada buluşmaya çalışıyorum. Bazen tarihten notlar düşüyorum satırlarıma, bazen de günümüz şartlarını eleştiriyorum. Siyasi yorumlar da satırlarımda yer alıyor. Ancak bir süredir gündem sürekli ekonomi. Sebebi belli, ülke ekonomisi resmen çöktü. Başka ne yazayım.
Ekonomik çöküşün sebebi basit ve ben bu sebebi birçok kez dile getirdim gerek yazılarımda gerekse de yaptığım televizyon programlarında. Üretimden uzaklaşarak tam bir tüketim toplumu haline gelmemiz bizi çöken ekonominin getirdiği sorunlar ile baş başa bıraktı. Yani çok basit bir şekilde çözülebilecek sorunumuzu çözemiyoruz. Topraklarımız verimli, su kaynaklarımız var ama yüksek maliyetler üretimi karşılamadığı için tarım üretimimiz neredeyse durma noktasına geldi. Topraklarımızın altı demir, altın, magnezyum, petrol, bakır, bor, torium dolu olmasına rağmen madencilik alanında anlamsız bir şekilde faaliyet gösteremiyoruz. Yem fiyatları sürekli yükseliyor, saman bile ithal ve durum böyle olunca hayvancılık da hayal ötesine geçemiyor. Uğraşanlar var mı bu işle? Evet var. Köyün yaşlıları. Gençler kesinlikle köylerde durup çiftçilik yapmak istemiyorlar. Yani önümüzde ki on yıl içinde köylerimizde ki yaşı geçkin nüfus da bu işlerden elini ayağını çekti mi, tamam olacak ve çiftçilik tarihe karışacak.
Sadece bu mu? Değil elbet. Kağıt fabrikalarımız da kapandı. Artık kağıt da ithal. Tekstil sektöründe dünyanın önderlerinden biriyken şimdi ithal tekstil ürünlerinde dünya liderliğine yarışıyoruz. Avrupa’nın en büyük ikinci nüfusuna sahibiz ama sporcu bile yetiştiremiyoruz doğru dürüst. Ülkenin en büyük ekonomisine sahip futbol endüstrisinde bile bu yıl şampiyon olan Galatasaray birçok maçına hiç yerli oyuncuya yer vermeden çıktı. Yani insan çokluğundayız ama branş eğitimli insanı bile zor üretiyoruz.
Halk olarak işimiz gücümüz televizyonda ki abuk subuk dizileri izlemek. Çünkü hepimizin hayatı yaşanası şartlar içerisinde günü tamamlamıyor. Nüfusun önemli bir çoğunluğu dizilerde ki karakterleri kendi hayatları içerisinde yaşamak tercihini yapmış durumda. Yani herkes hayallerde kalmış vaziyette. Çünkü gerçek yaşanası değil.
Bir gün bir kuş çıksa gelse penceren içeriye girse, oda içerisinde şöyle bir tur atsa da konsa karşısına insanın. Ayağında bir küçük not bağlı. Alsa insan o notu ve açsa katlanmış küçük kağıdı, sonra da okusa o güzel muştulu notu; “hayatınız bir kamera şakasıydı, şimdi gerçek hayata başlamak için ülke seçimi yapınız ve akıllı telefonunuzla seçtiğiniz ülkenin adını yazarak ….numaraya SMS olarak gönderiniz”. Kaçınız bu şansı değerlendirirdi?
Önce kafası rahat olmalı insanın. Yenmeli tüm negatif olguları hayata dair. Yaşamak için gerekli olan tüm pozitif olgulara vakıf olmalı, kendi hayatına hakim olmalı. Sonrası gelir zaten.
YAZARLAR
Yayınlanma: 19 Haziran 2019 - 10:56
Hayat
Önce kafası rahat olmalı insanın
YAZARLAR
19 Haziran 2019 - 10:56
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir