Çanakkale’nin eski yerleşim yerlerinden Kuledibi Sokak, bugüne dek pek çok kez yazılıp çizildi. Sokaktaki sarmaşıklar, renkli lambalar, ağaç dalından sarkan kuş yuvası, taş evler ve duvar diplerindeki rengarenk saksılar, hiç şüphesiz sokağa oldukça keyifli ve sanatsal bir görünüm kazandırıyor.
KULEDİBİ’NİN ADI NEREDEN GELİYOR?
Ancak bu güzel sokağın tarihinde yatan hikaye, şimdiye dek hiçbir gazete kupüründe kendisine yer edinemedi. Sadece sosyal medyada beğeni kazandıran fotoğraf karelerinden bildiğiniz bu şirin sokağın gerçek hikayesini hiç merak ettiniz mi?
GÜL-U AHZAM’DAN KULEDİBİ’NE UZANAN BİR İSİM ÖYKÜSÜ…
Bizler merak ettik ve sizler için araştırmaya başladık. Meğerki bu sokağın adı, hemen az ilerisindeki Saat Kulesi’nden gelmiyormuş. II. Abdülhamit zamanında, Rum köylüler tarafından inşa edilen sokağın adı ilk zamanlar, sokağın diplerinde yetişen çiçeklerden dolayı Gül-u Ahzam olarak anılıyormuş. Fakat zamanla Kulexis isimli Rum bir şekerleme ustası, sokağın başını kendine mesken tutmuş. Kulexis, öyle güzel şekerlemeler yapıyormuş ki, bir vakit sonra bölgenin tüm sakinleri orada bir öğün tatlı yemeden edemez olmuş.
II. ABDÜLHAMİT’İN TAKDİRİNİ KAZANAN RUM BİR TATLICI
Kulexis’in ünü, nihayetinde Abdülhamit’e kadar uzanmış. Sultan, böylesine meşhur bir tatlıcıyı ziyaret etmeye karar vermiş elbette… Ve ağaçların çiçeklendiği ılık bir Nisan gününde bu topraklara gelmiş… Sultan, beraberindeki vezirleriyle birlikte halka tatlıcı dükkanının olduğu sokağı sormaya başlamış. Fakat “Gül-u Ahzam nerededir?” diye sorduğunda herkesten aynı yanıtı almaya başlamış; “Tatlıcı Kule Efendi’nin hemen dibinde.” Sultan, o gün sokağı kime sorduysa aldığı yanıt değişmemiş. Halk, her soruya “Kule’nin dibinde hemen çiçekli bir sokak uzanır, tam da orasıdır!” şeklinde cevap vermiş.
KERVANINA YÜKLEDİĞİ TATLILARI BEYLERBEYİ SARAYI’NA GÖTÜRMÜŞ
Abdülhamit, halkın sokağı tatlıcı Kule Efendi’yle böylesine bütünleştirmesinden oldukça hoşnut kalmış. Zira Kulexis’ten yediği muhallebileri o kadar sevmiş ki, tam 41 paket tatlıyı da kervanına yükletip Beylerbeyi Sarayı’na götürmüş. İşte o günden sonra sokağın resmi adı da “Kuledibi sokak” olarak kalmış.
“KULEDİBİ SOKAK’IN HİÇ ANLATILMAMIŞ HİKAYESİ” DEMİŞTİK…
Yazımıza başlarken tam olarak bu ifadeyi kullandık. Zira Kuledibi Sokak’ın hikayesi tam da başlıkta belirttiğimiz gibi, henüz hiç anlatılmadı. Bu sayfaları sokağa dair mizahi bir hikaye yerine sahici bilgilerle doldurmak isterdik ama arşivler sokağın öyküsünü anlatmak için yetersiz kaldı. Umarız bir gün, birileri sahiden bu şirin sokağın gerçek hikayesine ulaşır ve o gün bizler de bu sayfayı mizahla değil tarihle doldururuz.
Ancak bu güzel sokağın tarihinde yatan hikaye, şimdiye dek hiçbir gazete kupüründe kendisine yer edinemedi. Sadece sosyal medyada beğeni kazandıran fotoğraf karelerinden bildiğiniz bu şirin sokağın gerçek hikayesini hiç merak ettiniz mi?

Bizler merak ettik ve sizler için araştırmaya başladık. Meğerki bu sokağın adı, hemen az ilerisindeki Saat Kulesi’nden gelmiyormuş. II. Abdülhamit zamanında, Rum köylüler tarafından inşa edilen sokağın adı ilk zamanlar, sokağın diplerinde yetişen çiçeklerden dolayı Gül-u Ahzam olarak anılıyormuş. Fakat zamanla Kulexis isimli Rum bir şekerleme ustası, sokağın başını kendine mesken tutmuş. Kulexis, öyle güzel şekerlemeler yapıyormuş ki, bir vakit sonra bölgenin tüm sakinleri orada bir öğün tatlı yemeden edemez olmuş.

Kulexis’in ünü, nihayetinde Abdülhamit’e kadar uzanmış. Sultan, böylesine meşhur bir tatlıcıyı ziyaret etmeye karar vermiş elbette… Ve ağaçların çiçeklendiği ılık bir Nisan gününde bu topraklara gelmiş… Sultan, beraberindeki vezirleriyle birlikte halka tatlıcı dükkanının olduğu sokağı sormaya başlamış. Fakat “Gül-u Ahzam nerededir?” diye sorduğunda herkesten aynı yanıtı almaya başlamış; “Tatlıcı Kule Efendi’nin hemen dibinde.” Sultan, o gün sokağı kime sorduysa aldığı yanıt değişmemiş. Halk, her soruya “Kule’nin dibinde hemen çiçekli bir sokak uzanır, tam da orasıdır!” şeklinde cevap vermiş.

Abdülhamit, halkın sokağı tatlıcı Kule Efendi’yle böylesine bütünleştirmesinden oldukça hoşnut kalmış. Zira Kulexis’ten yediği muhallebileri o kadar sevmiş ki, tam 41 paket tatlıyı da kervanına yükletip Beylerbeyi Sarayı’na götürmüş. İşte o günden sonra sokağın resmi adı da “Kuledibi sokak” olarak kalmış.

Yazımıza başlarken tam olarak bu ifadeyi kullandık. Zira Kuledibi Sokak’ın hikayesi tam da başlıkta belirttiğimiz gibi, henüz hiç anlatılmadı. Bu sayfaları sokağa dair mizahi bir hikaye yerine sahici bilgilerle doldurmak isterdik ama arşivler sokağın öyküsünü anlatmak için yetersiz kaldı. Umarız bir gün, birileri sahiden bu şirin sokağın gerçek hikayesine ulaşır ve o gün bizler de bu sayfayı mizahla değil tarihle doldururuz.
