Konuşmasına, “Evet, gerçekten Türkiye'nin acilen bir iklim kanununa ihtiyacı var” diyerek başlayan Güneşhan, bu ihtiyacın karşılanmasının tüm milletvekillerinin ortak sorumluluğu olduğunu söyledi. Ancak sunulan yasa teklifinin ne çevre adaletini sağladığını ne de şirketlerin sorumluluğunu netleştirdiğini vurgulayan Güneşhan, "Bu teklif yeni eşitsizlikler yaratma riski taşıyor" dedi.
Milletvekili İsmet Günelhan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Son yıllarda, hepimizin bildiği gibi, dünyamız ve ülkemiz birçok felaket gördü ama bu ülkeyi yönetenler iklim değişikliğinde ve yaşanan bu felaketlerde hiçbir sorumluluk üstlenmedi. İklimler ve mevsimler değişti ama bir Allah'ın kulu, siyasetçi ve bürokratın koltuğu değişmedi. Önümüzdeki bu kanun teklifi de iktidara ve şirketlere daha açık ve ayrıntılı görevler maalesef yüklemiyor. Tahmin edeceğiniz gibi faturayı yine belediyelerimize kesilecek. Söz aldığım 11'inci maddede "emisyon ticareti" adı altında bir sistem kurulacak. Biz emisyon ticaret sistemine karşı değiliz değerli arkadaşlar, öncelikle bunu belirtmek lazım. Ancak bu ticaret sisteminin temel ayaklarının tümüyle şirketlerin rahatlığı için getirildiğini, çevreci bir içerik taşımadığını, çerçevesinin net çizilmediğini görüyoruz. 11'inci maddede emisyon ticareti kapsamında sorumluluklarını yerine getirecek firmaların ihtiyaç duyacağı kredinin ne kadarının eş değer karbon kredisi üzerinden karşılanabileceğine dair bir sınır yok. Teklif "Bunun bir bölümü krediyle karşılanır." diyerek muğlak bir ifade kullanıyor. Biz diyoruz ki değerli arkadaşlar vermiş olduğumuz önergede: Emisyon ticareti konusunda tahsisat yükümlülüklerinin ne kadarlık kısmının eş değer miktarda karbon kredisiyle karşılanacağını açıkça kanuna yazalım ve işin adını koyalım diyoruz. Bir kanun, bir firmaya sorumluluk getiriyorsa o yükün net tarifi mutlaka yapılmalıdır. Biz, bu oranın en çok "yüzde 5" olarak yazılmasını, kanuni belirlilik gerektiğini savunuyoruz. Ticarette ve çevrede adı konmayan, başta konuşulmayan her rakam ve her sorunun sonradan başa ne kadar bela olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakın, biz bu teklifte ne doğayı koruyacak bir vizyon ne halkı merkeze alan bir demokrasi ne de iklim adaletini sağlayacak bilimsel bir yöntem görüyoruz. Aksine, bu teklifle karbon piyasasını şirketlere açan, yerel yönetimlerinin elini kolunu bağlayan, demokratik katılımı yok sayan, sivil toplumu dışlayan yeni bir sermaye düzeni görüyoruz. Karbon kredisi al sat pazarına dönen bu sistem iklim krizine çözüm değil, yandaşlara yeni bir kazanç kapısı açmakta. Bu yaklaşım, bu kanun teklifi ne halkçı ne demokratik ne de çevrecidir değerli arkadaşlar. Ancak ayrıca şunu da önemle vurgulamak istiyorum ki bugün ülkemizde giderek ağırlaşan ve derinleşen bir rejim kriziyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla ülkedeki demokratik iklimle sorunu olan bir iktidarın iklim kriziyle mücadele etmesi mümkün değildir. İklim krizine karşı etkili bir mücadele ancak ve ancak ekolojik demokrasiyle mümkündür. Yani gerçek bir bilim politikası ancak katılımcı, çoğulcu, şeffaf ve adaletli bir siyasal düzen içerisinde var olabilir. Kısacası, böylesine bir baskı rejiminde bırakın ekolojik demokrasiyi, herhangi bir demokratik işleyişten de söz edemezsiniz. İktidarın bu yanlıştan bir an önce dönmesini ve kanun teklifini geri çekmesini istiyoruz."HABER MERKEZİ