Çanakkale'nin Yenice ilçesine bağlı, kadim tarihi ve bereketli topraklarıyla öne çıkan Pazarköy Beldesi, 'Büyük Agonya Ovası' üzerindeki konumuyla adeta bir açık hava müzesini andırıyor. Yenice'nin üç beldesinden biri olan Pazarköy, antik dönem yerleşim anlayışından günümüze uzanan yolculuğu, zengin kültürel mirası ve güçlü ekonomik yapısıyla bölgenin en hareketli merkezlerinden biri.
Bu özel beldeyi, yazar Şuayip ODABAŞI'nın 2010 yılından önce kaleme aldığı o benzersiz gözlem ve değerlendirme yazısıyla birlikte yeniden keşfediyoruz. Odabaşı'nın satırlarında, Pazarköy'ün kuruluşu, tarihi dokusu, ekonomik hayatı ve doğa içindeki huzurlu yaşamı detaylıca ele alınıyor.
"PAZARKÖY BELDESİ
Pazarköy Beldesi.
Üç beldemizden birisi.
“Büyük Agonya Ovası” üstünde kurulmuş bir yerleşim yeri.
İlk kurulduğu zamanlarda farklı bir yerde olan belde, zamanla ovaya inmiş.
Anadolu’da kurulmuş bütün medeniyetlere bakın, bu günden farklı bir yerleşim anlayışı görürsünüz.
Antik çağlarda insanlar evlerini en çok “verimsiz çorak, yamaç ve işe yaramaz” gibi görünen yerlere yapmışlar. Ovada ekmişler biçmişler, akşam evlerine dönmüşler.
Verimli toprakları, köyler kentler kurarak israf etmemişler.
Kurdukları, oluşturdukları kentlerin alt yapısını baştan planlamışlar, oluşumu yap-boz tahtasına çevirmemişler.
Şimdi öyle mi?
Yenice’nin kurulduğu yer en verimli topraklar. İlk kurulduğu yer, dağın dibi. Şimdiki kurulduğu yer düzlüğün orta yeri. Yanlış yerleşim..
“Pazarköy” ovanın yarısını kaplamış.
Kurulduğu yer yanlış.
Kalkım Beldesi.
Kalkım’ın kurulduğu yerde yanlış.
Böyle örnekler çok.
Verimli toprakları kullanılmaz hale getirmişiz.
Yamaçlardan, düzlüğe inmiş olsa da, Pazarköy çok güzel bir beldemiz.
Pazarköy, etrafında, birçok köyün olduğu merkezi bir belde.
Yenice kadar hareketli bir yer.
Tarihi oluşumu, Yenice’den çok çok eski bir yerleşim yeridir Pazarköy.Yenice’ye 42 km. uzaklıkta olan beldenin 1400’lü yıllarda, Oğuzların “İnallı”.ve “Hacılı” boyları tarafından kurulduğu, oluşturulduğu bilinmektedir.
Pazarköy’ü oluşturan ailelerinden, unutulmamış olan ağaların ve beylerin bazıları: Hacı Mehmet Ağa, İsmail Ağa, Hacı Yakup Ağa, Hacı Halil Ağa, Ahmet Ağa, Ragıp Bey’dir. Köydeki eski ağalar sülalesinden gelen aileler: Şenollar, Aydenizler ve Dalkılıçlar'dır. Bu soy isimler devam etmektedir.
Osmanlı Dönemi’nde aktif bir ekonomik yapısı olmuş beldemizin.. Kabalı Köyü sınırlarındaki eski bir kilise kalıntısı ve bir Tümülüs bulunmakta. Araovacık Köyü ile Pazarköy arasındaki bir kilise kalıntısı var. Pazarköy’ün, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde de önemli bir bölge olduğunu ortaya koyuyor, bu kalıntılar.
Pazarköy’ün başındaki bir kale kalıntısı bulunmakta.(Büyük olasılıkla Pers Kalesi.)
Çırpılar Köyü sınırları içinde yer alan kaya resimleri, eski mezarlar, tarlalardan çıkan mermer yazıtlar anlatılıyor yörenin geçmişini.
Koruköy’de, tarlalarda bulunan antik paraları duymayan kalmadı.
Bölgenin tarihi yapısını çok eski olduğunu, bu eserler bizlere gösteriyor.
Yine Boynanlar Köyü sınırları içinde yer alan çeşitli kalıntılar, yöre halkı tarafından biliniyor.
Mitolojide, Yunan tanrılarının avlanma sahalarından olan önemli bir bölge, “Agonya Ovası.”
Bizanslıların, bu yöredeki saltanatını da unutmamak lazım.
Aynı zamanda madencilik çalışmalarıyla, Pazarköy yöresi önemli bir nüfus hareketliliği içinde olmuş.
Yenice’den Balıkesir yoluna koyulduğunuzda, Çarganbaşı’ndan itibaren başlayan yolculuğunuzda, Gündoğdu Köyü’ne kadar, Pazarköy Ovası’nı doya doya seyredebilirsiniz. Bahara doğru dolan, Gönen Barajı’nın, Pazarköy Ovası’nı işgali sizi/bizi rahatsız etse de, bazı güzellikleri görmek sizin elinizde.
Sisler içinde bir Pazarköy.
Güneşli bir günde Pazarköy.
Önünde bir deniz varmış gibi, suların önünde bir sahil kenti gibi Pazarköy.
Pazarköy’e gitmek için iki yol var.
Yenice’den yola çıktınız mı, iki yoldan Pazarköy’e gidebilirsiniz.
Birincisi; Sameteli Köyü içinden Haydaroba Köyü yoluna sapacaksınız. Eğer Gönen Barajı suları Haydaroba Köprüsü’nü gömmemişse mesele yok. Köprüden geçip Haydaroba Köyü girişindeki, mezarlığı ikiye bölen yoldan geçip, Çınar Köyü’ne gideceksiniz. Çınar Köyü içinden, cami önünden kıvrılıp biber tarlalarına baka baka ulaşacaksınız Pazarköy’e.
“Haydaroba Köprüsü” kapandığında, yörede birçok köyün işi zor. Köylerin yolları uzarda uzar. Kabalı, Kızıldam, Araovacık ve Pazarköy’e gitmek için yolunuz iki/üç kat uzayacak.
Bu yerleşim yerlerindeki köylülerin cefası baraj dolup köprü gömülünce başlar.
Baraj sularının sefasını, barajın altındaki şehirler (Gönen, Bandırma) çekerken, Haydaroba, Kabalı, Kızıldam, Araovacık ve Çınar Köyleri de cefasını çekiyorlar.
Kısacası, bu yola her zaman güven olmaz. Kuvvetli bir yağmur sonrası köprü suların altında kalabilir. Yolunuzu şaşırabilirsiniz..
İkinci yol ise; Daha uzun bir yol. Enseden kulak tutmaya benziyor. Gündoğdu Köyü’nden yakıncıcık görünen Pazarköy yolu uzadıkça uzar. Gündoğdu’dan sonra, Balıkesir yoluna devam ederken üç kemerli bir köprüyle karşılaşırsınız. Size, bir Selçuklu ya da Osmanlı köprüsü izlenimi veren bir köprüdür bu köprü.
Bu köprü, cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bir köprüdür. 1931 yılında yapılan ”Büyük Agonya Köprüsü” “Taş işçiliği ve üç kemerli” yapısıyla bir gün bile usanmadan insanlara hizmet etmektedir. Bizans tekfurunun kızı, bir av sırasından çaya düşüp boğulmuş. Kızın adı “Agonia.” İlk köprü bu kızın adına yapılmış. Köprünün adı zamanla, Agonya Köprüsü olmuş. Doğal olarak yörenin adı da, “Agonia” olmuş. Yani “Agonya.” Efsane böyle.
1931 yılında yapılan, “Küçük Agonya Köprüsü’de” Yenice’den Çana giderken, ilk derenin üstündedir. Yeni köprü yapıldığından kullanılmamaktadır.
Cumhuriyetin ilk yolu olan Çanakkale-Balıkesir asfaltı üzerinde çeşitli köprüler vardır. Her bir köprü, farklı bir mimari özellik gösterir.1934 yılında “M. Kemal Atatürk,” bu yolu İran şahı ile geçerek, Balıkesir’den Çanakkale’ye gitmiştir.
“Büyük Agonya Köprüsü” dimdik ayaktadır. Cumhuriyetin yüz akıdır. Bu köprüyü kazma kürekle yapan ustalardan, Kalkım-Hıdırlar arasında köprü yapan, “mühendisçikler ve ustacıklar” utanmalıdır.
Büyük Agonya Köprüsü’nden geçersiniz birkaç km. Sonra Pazarköy yol kavşağından dönersiniz. Tepeyi aşınca karşınızda, Pazarköy. Önce Koruköy’ün içinden geçersiniz. “Pazarköy’e hoş geldiniz.”
Pazarköy Beldesi, hayvancılık ve tarımla geçimini sağlayan bir beldemizdir.
İklimi her çeşit sebze, meyve ve bitki yetiştirmeye uygundur.
Yöre insanı da, yaşadığı toprakların hakkını vermektedir.
Bir un fabrikası,(Yenice’nin en büyük un fabrikası) bütün yöreye hizmet veriyor.
Beldede gerekli görülen bütün devlet kuruluşları vardır.
Pazarköy’de, büyük bir ilköğretim okulu ve lise bulunmakta.
Beldede ilkokul 1928 yılında açılmıştır. 1999 yılında ilkokul, 8 yıllık ilköğretim okulu olmuştur. İlköğretim okuluna, PKK tarafından şehit edilen bir öğretmenin adı verilmiş. Boynanlar Köyü doğumlu öğretmen Halil Kandemir’in adı. Okulun yeni adı,“Pazarköy Ş.H.K.İlköğretim Okulu.”olmuş böylece. Okul kendini kanıtlamış bir okulumuzdur. Bir belde okulu olarak, ortaöğretim kurumları sınavlarında sınava giren öğrencilerin çoğunluğu, Anadolu Liselerini kazanıp eğitimlerine devam etmektedirler. Fen Lisesine giden öğrencileri de vardır. Okulun, eğitim kadrosu çok iyi olduğundan ve de özverili çalışıyorlar ki bu başarıyı elde ediyorlar.
Konuştuğum öğretmenler, Pazarköy’de çok rahat bir çalışma ortamı bulduklarını söylüyorlar. Bu durumda, Pazarköy’ü değerli kılıyor.
Pazarköy’ün ilköğretimde başarısını artırıyor.
1968 yılında açılan ortaokul,1989 yılında liseye dönüştürülmüştür. Eğitim öğretime devam etmektedir.
Pazarköy’de, belediye binasının karşısında yer alan eski bir cami var.
Çarşı Camii.
Caminin girişinde, mezar taşlarından “Osmanlı” olduğu belli olan iki mezar var. Mezarlar bakımlı. Mezar taşları korunmuş. Mezar taşları tercüme edilmiş. Bir çerçeve içinde tercümeleri asılmış. Ben okudum bir şey anlamadım. Aslında ikinci bir tercümeye daha ihtiyaç var.
Birinci Mezarın taşında; ”Anadoluya müfettiş tayin olunup maktulen fevt olan veziri mağfireti nişan ibşir Hasan Paşanın mevkadir ruhu için Fatiha.-1110
İkinci mezarın taşında; ”Fuhulu ulamai ilam ve meşahuri fudalai benamdan deraliyede iki defa tekmili neşri ulum idüp Anadoluya müfettiş memuriyeti hayriyesiyle Balya kazasında Pazarköy nam mahallinde veda alemine irtihali dari beka iden suduru izamdan merhum ve mağ’furun çerkeşi Mehmet Efendi ruhu için Elfatiha.1256 senesi,” yazmakta.
Bu kitabeleri oluşturan kelimelerin anlamını bilmediğimden, cümlelerde anlamsız geliyor bana.
Pazarköy’deki bir edebiyat ve ya Din Kültürü öğretmeni anlaşılır bir “Türkçe” ile yeniden yazıverse olmaz mı?
Mezar taşlarındaki tarihlere uyarak mezarların kaç yıllık olduğunu hesapladığımızda caminin de çok eski olduğunu anlıyoruz.
İki mezar yan yana yapılmış, iki mezarın tarihleri farklı. Birisi 1110, diğeri 1256. Demek ki bu iki mezarda yatanlar birbirlerini tanımıyor.
Birde mezar taşından anlıyoruz ki; Pazarköy, Osmanlı Dönemi’nde Balya İlçesi’ne bağlıymış.
Bu yöreye görevli gelen, bu müfettişlerden birisinin kellesi, padişahtan gelen bir fermanla kesilmiş.
Kesilen başı Gönen’e götürülmüş.(Yöre insanının dilinden)
Yöre halkı çeşitli hikâyeler anlatıyor kellesi kesilen bu kişi hakkında.
”Bu müfettişlerden birisinin karısı çok güzelmiş. Padişahın yanında bulunan bir mendebur bu kadına göz koymuş. Müfettişe iftira atmış. Padişahı inandırmasıyla bir ferman çıkartmış. Müfettişin kellelerini kestirmiş.” Padişah daha sonra gerçeği öğrenmiş. Öğrenmiş, ancak iş işten geçmiş. Hikâyenin belgesi yok.
Hikâye bu.
Osmanlı Dönemi’nde de önemli bir bölgeymiş Pazarköy.
Osmanlı’ya “at yetiştirilen” bir bölgeymiş. Yetiştirilen atlar, İstanbul’a gönderilirmiş.
Osmanlı Beyleri oturuyormuş Pazarköy’de.
İki bey varmış. İki bey’inde, ayrı ayrı konakları. İki bey, konakları arasındaki bir köprüden birbirlerine misafirliğe giderlermiş, yere basmadan.
Bu beyler, Osmanlı Devleti adına, resmi bütün işleri yürütmekle görevliymişler.
Bu beyler şimdiki Araovacık Köyü’nün olduğu yerde de arıcılık yaparlarmış.
400 sene önceleri, Pazarköy’de hüküm süren beylerden geriye kalan bir konak kalıntısı mevcut. Yöre insanının “Beyler Konağı” diye söylediği konak artık son günlerini yaşamakta. Bakımsızlıktan, yıkılmak üzere. Yarısı yıkılıp yeni bir bina yapılmış. Konağın dışından bakıldığında, iki katlı bir “hanay ev” olduğu belli oluyor. Ahşap ve kerpiç yapımı. İçinde duvar süslemeleri varmış(tı). Hazine avcıları gizli gizli sökerek, deşerek bu konağın yıkımını hızlandırmışlar. Hazine (avcıları) arayanların gözünü, “zengin olma hırsı” bürüdüğünden, tarihi yaşatmak gibi bir sorumlulukları yok.
Pazarköy’de de “bir tarihi yapının” yok olmasına çok az bir süre kalmış.
Pazarköy, küçük bir belde olarak çok planlı bir yerleşime sahip değil. Kerpiç evler ve beton evler, farklı planlar, dış renkler, karmaşık bir ev topluluğu sergiliyor. Çarşı denilebilecek ana caddenin etrafındaki yapılar bile, yarın “yaşadığı yeri terk edecek bir insan anlayışında” yapılmış. Ön tarafı eski tuğla olan kerpiç ve ahşap evler yeni yapılan evler arasında sıkışıp kalmış. Üüüff, desen yıkılacak. ”Sit” ilan edilen evlerin kaderi bu. “Yıktırmazlar yaptırmazlar ve yapmazlar”.
Bazı evler yarı kerpiç yarı beton bir şekilde. Eski evi yıkmak yerine sağına soluna eklemeler yapılmış. Bir melez ev oluşturulmuş. Ev kerpiç mi, betonarme mi belli değil.
Pazarköy’de, içlerinde çok güzel ahşap işçiliği olan evlerde varmış eskiden. Evlerin yeni sahipleri bu evleri bozup, günümüzün çarpık yapılaşmasına uyduruvermişler. Kaybolup gitmiş, güzelim tarihi ahşap evler.
“Pazarköy” adı nereden geliyor, diye sorduğumda “bu yörede yöre insanlarının belirli bir günde burada pazar kurmasından” geliyormuş. Tek pazar burada kurulduğundan “Pazarköy” denmiş.
Pazarköy tarihinde yazan ise; “Pazarköy” adının gelişi, bu bölgede maden işçileri için kurulan, pazar yerinden geliyormuş.
Başka bir isminin olabileceğini unutmamak lazım.
Pazarköy’ün ilk kurulduğu yerin, şimdiki yerin yukarılarında, eğimli bir yerde olduğunun söylenmesi, bu yöre insanında ilk kurulduğu yıllarda “toprakları değerli bulmasının” antik çağ anlayışının bir göstergesidir bence.
Pazarköy’e girmeden önce içinden geçilen köyün adı, ”Koruköy Köyü’dür” Koruköy ile Pazarköy neredeyse birleşmek üzere. Aralarında sınır olarak bir mezarlık kalmış.
Pazarköy çevresinde 4 adet eski mezarlık olduğu biliniyor. Şimdiki ilköğretim okulu ve çevresinin de eski bir mezarlık olduğu yapılan temel kazılarından anlaşılmaktadır.(Çarşı Camii çevresi)
Pazarköy, Balıkesir’e bağlı bir köy durumundayken 1936 yılında Yenice’ye bağlanmış. Pazarköy Belediyesi 1973 tarihinde kurulmuş. 1977 yılına kadar görev yapan ilk belediye başkanı Salih Aksoy’dur. Son yerel seçimlerde, belediye başkanlığına, Pazarköy’ün köklü ailelerinden olan, Sayın Halil ÖZKAN seçilmiştir. Göreve devam etmektedir. Daha önce de, bir dönem belediye başkanlığı yapmış, Sayın Halil ÖZKAN.
Cuma günleri, pazar kurulmakta Pazarköy’de. Bütün yöre köyleri pazara inmekte. Yenice kadar hareketli olmakta pazar. 2000’e yakın bir nüfusu olan Pazarköy, ticaretle uğraşan girişimci insanların yaşadığı bir belde. Seyyar pazarcılık yapan çok Pazarköylü esnafımız var Yenice’de. İnşaattan, konfeksiyona, gıda sektörüne, otobüs işletmecisine kadar… Her çeşit ticaretle uğraşan insanları bulabilirsiniz Pazarköy’de.
Pazarköy’de tekstil işi yapan bir fabrika bulunmaktadır.
Yenice yöresinin en büyük un fabrikası, Pazarköy’de bulunmaktadır. Yörenin ürününü değerlendiren fabrikada birinci sınıf un üretilmektedir.
Yöre insanının temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Kırmızı salçalık biber başta olmak üzere her çeşit sebze ve hububat yetiştirilmektedir. Son yıllarda, süt inekçiliğine bağlı olarak silajlık mısır ekimi çok fazladır.
Pazarköy’de ulaşım sorunu yoktur. Günlük olarak çevre ilçelere ve illere ulaşımı mevcuttur.
Yenice’ye, Gönen’e ve Balıkesir’e her gün otobüs gelip gitmektedir.
Pazarköy Beylerinin arıcılık yaptığı bölge olarak söylenen Araovacık Köyü’ne gittiğimde, gördüğüm manzara çok hoşuma gitmişti.
Gerçekten iki yamaç arasında kalmış bir “ovacık.” Ara ovacık. “Araovacık.”
Yaşanılacak bir köy. Gölet olmasıyla birlikte geliri artmış olan bir köyümüz. Pazarköy Beyleri yaşamasını biliyorlarmış.
Kısacası, Pazarköylüler yaşamasını biliyorlar.
Cennet gibi bir, doğa parçası içinde yaşıyorlar.
Orman dersen var. Havası güzel. Besin kaynakları doğal. İnsanlar arasında dostluk ve kardeşlik havası hâkim.
Herkes işinde gücünde.
Huzurlu bir beldemiz.
Tatlı bir huzur almaya gidilecek bir yer.
Ben işte bundan seviyorum Yeniceyi.
Beldeleriyle.
Köyleriyle.
Obalarıyla.
Pazarköy’de, kariyer yapmış, ünlü olmuş insanlarımız var mıdır?
Sanatçı var mıdır? Bilim adamı var mıdır? Âlim var mıdır?
Bilmiyorum. Öğrenirsem yazarım.
Yolunuz düşerse kenarından geçip gitmeyin. Girin Pazarköy’ün içine.
Bir “hoş geldin” sözüne, “hoş bulduk” deyip, bir çay için.
Cebinizden para çıkarsa, o kusur benim.
Tarihin Işığında Pazarköy: Osmanlı Beyleri ve Agonya Ovası
Şuayip Odabaşı'nın yazısında belirttiği gibi, Pazarköy'ün kökenleri 1400'lü yıllara, yani Yenice ilçe merkezinden çok daha eskiye dayanıyor. Oğuzların İnallı ve Hacılı boyları tarafından kurulduğu rivayet edilen belde, Osmanlı döneminde de Balya Sancağına bağlı önemli bir idari ve ekonomik merkez olarak öne çıkmıştır.
Çarşı Camii ve Sır Perdesi
Beldedeki Çarşı Camii haziresinde bulunan ve Hicri 1110 (Miladi 1698/99) ve 1256 (Miladi 1840/41) tarihli mezar taşları, Pazarköy'ün köklü geçmişine ışık tutuyor. Odabaşı'nın bahsettiği gibi, bu taşlardaki karmaşık Osmanlıca kitabelerin, günümüz Türkçesine çevrilerek beldenin ziyaretçilerine daha anlaşılır şekilde sunulması, kültürel mirasın korunması adına büyük önem taşımaktadır. Rivayetlere konu olan İbriş Hasan Paşa ve Çerkeşi Mehmet Efendi gibi şahsiyetlerin izleri, Pazarköy'ün sıradan bir köyden öte, merkezi bir yerleşim yeri olduğunu kanıtlamaktadır.
Tarım ve Ekonomi: Kırmızı Biberin Başkenti
Pazarköy, günümüzde de temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılıkla bölgenin ekonomisine can vermektedir. Özellikle kırmızı salçalık biber ve silajlık mısır üretimi ile bilinen belde, aynı zamanda Yenice yöresinin en büyük un fabrikasına ev sahipliği yapmaktadır. Bu ticari canlılık, beldeye Yenice kadar hareketli bir pazar yeri atmosferi katmaktadır.
Ulaşım ve Cumhuriyet Mirası
Yazarın dikkat çektiği, Gönen Barajı sularının yükselmesiyle zorlaşan bazı köy yollarının aksine, Çanakkale-Balıkesir asfaltı üzerindeki 1931 yapımı Büyük Agonya Köprüsü, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki sağlam taş işçiliğinin ve mühendislik başarısının dimdik ayakta kalan bir sembolü olarak bölge trafiğine hizmet vermeye devam etmektedir.
Pazarköy, hem tarihsel derinliği hem de doğal güzellikleriyle huzurlu bir yaşam vaat eden, "Tatlı bir huzur almaya gidilecek bir yer" olarak ziyaretçilerini bekliyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: