45 yıl, sıfır değişim: Türk-İş Başkanı Ergün Atalay için yolun sonu mu?
Türkiye işçi hareketinin en büyük çatı kuruluşu Türk-İş’in tepesinde 15 yıldır oturan bir isim var: Ergün Atalay. 71 yaşındaki Atalay, 2 Eylül 2013’te istifa eden Mustafa Kumlu’nun ardından bir gün sonra yönetim kararıyla başkanlığa getirildi. O günden beri Türk-İş’in başkanı. Ancakr bu uzun süren “koltuk iktidarı” işçiler nezdinde artık bir öfke kaynağı haline gelmiş durumda ve kendisine "evine git" çağrısında bulunuyor.
Koltuk eskidi, umut tükendi
Sendikacılığa 45 yılını verdiğini sıkça dile getiren Atalay’ın bu uzun geçmişi, ne yazık ki bir başarı hikayesi ile değil, durağanlık ve etkisizlikle anılıyor. Ne işçilerin ücretlerinde iyileşme sağlayabildi ne taşeron düzenine gerçek bir alternatif sundu. Sadece hükümetle yakın ilişkiler kurdu. İşçinin değil, sistemin adamı olmakla suçlandı ama gitmesine o da yetmedi.
2023 sonunda yürürlüğe giren asgari ücret düzenlemesi sırasında yaptığı sessizliğin bedelini ise bizzat işçiler ödedi. Birçok işçi temsilcisi Atalay’a karşı açıkça cephe aldı. Sosyal medyada “Ergün Atalay emeğimizi sattı!” etiketiyle yapılan paylaşımları da kulak arkası eden Atalay, tepkilerin hedefinde bir emek örgütü liderinden çok, artık bir “bürokrat” haline gelmiş bir figür görüntüsü verdi.
“İstifa et de torunlarınla ilgilen”
İşçiler, 71 yaşındaki başkana açıkça çağrıda bulunuyor: “Artık git! Bu koltuğu gerçekten emekçinin hakkını savunacak, yenilik getirecek, düzenin adamı olmayacak ve üretken birine bırak.”
Kimi işçiler hızını alamayarak “Emekliliği geldi de geçti. Torunlarına masal anlat Ergün dede, işçiye değil!” diyerek istifaya davet ediyor. Yorumların ortak noktası: Sendikacılığı geçmişte bırak, koltuğu hak edene teslim et.
Türk İş koltuğunda 15 yıl: Demokrasi mi, vesayet mi?
Türk-İş gibi büyük bir örgütte 15 yıldır başkanlıkta kalması, sadece sendikal değil, demokratik açıdan da ciddi soru işaretleri yaratıyor. “Nasıl oluyor da onca işçi sendikasını temsilen biri sürekli aynı koltukta oturabiliyor?” sorusu sıkça gündeme geliyor.
Kimi işçi temsilcileri bu durumu “sendikal vesayet” olarak tanımlarken, bazı sendikalar sessiz kalmayı tercih ediyor çünkü onlar da işçinin istikbalini değil kendi koltuk istikbalini düşünüyor. Ancak tabanda birikmiş öfke, zamanla üst yapıyı da zorlayacağa benziyor.
Sert çıkışlar artıyor: “Satış masasında değil, direniş çadırında olmalıydın”
2024’te yapılan kamu işçileri toplu sözleşmesinde işçilere sunulan düşük zam oranlarına karşı hiçbir somut karşı duruş sergilemeyen Atalay, “Masada oturdu ama bizimle değil, karşımızdaydı” yorumlarına neden olmuştu. Hatta bazı işçi grupları, pazarlık sürecinde hükümet adına konuştuğunu iddia etmişti.
Bir işçi liderinin sözleri ise yankı uyandırdı:
“Sayın Atalay, biz seni direniş çadırında, yürüyüş kolunda görmek isterdik. Ama sen hep satış masasında oturdun. Bizimle olmadın.”
Uluslararası sessizlik: Türk-İş’in itibar kaybı büyüyor
Bir zamanlar ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) gibi yapılarla güçlü bağlar kuran Türk-İş, Atalay döneminde uluslararası sendikal hareketten de büyük ölçüde koptu. Sendikal yayınlarda Türk-İş’ten neredeyse hiç söz edilmemesi, örgütün küresel itibarı açısından kırmızı alarm verecek noktaya geldi.
Ne zaman bırakacaksın başkan?
71 yaşındaki bir sendika liderinin artık genç emekçilere ön açması gerektiği yönündeki talepler giderek güçleniyor. Z kuşağı ve Y kuşağı işçilerin sendikalara olan ilgisizliğinde Türk-İş’in etkisizliği önemli bir neden olarak görülüyor. Sendikal mücadeleye teknoloji, dijital organizasyon, sosyal medya gücü gibi araçlar katılmadıkça; genç işçiler mücadeleyi dışarıdan izliyor.
Atalay’ın bu “modernleşme” ihtiyacına da sırtını döndüğü, yapısal reformlara hiçbir ilgi göstermediği gerçeği apaçık ortadayken gençlerin kenarda durması olumsuz frekans yaratıyor. Kendi döneminde Türk-İş’in dijitalleşme, şeffaflık, mobil üyelik, katılımcı anketler gibi çağdaş uygulamaları hayata geçirmediği eleştirileri artıyor. Keza siyaset kurumuna işçilerin istikbalini koruyan açıklamalarla eleştiri getirmediğinden yakınan işçiler "bize masal anlatmasın" diyor.
İşçi, meydan okuyor: “Bu sefer biz yöneteceğiz”
Ergün Atalay’ın karşısında bu kez sadece muhalif sendikacılar değil, doğrudan işçiler var. Özellikle inşaat, metal ve hizmet sektörlerinde çalışan genç işçiler “Yeni sendikal düzen” çağrısı yapıyor. “Bu sefer yukarıdan değil, tabandan yöneteceğiz” diyen gençler, yeni bir sendikal bilinç için birleşiyor.
Git, artık yeter!
Ergün Atalay, 15 yıl boyunca Türk-İş’in başkanıydı. Ama artık zamanı doldu. Başarılarla değil, suskunluklarla anılıyor. İşçi artık temsil edilmediğini düşünüyor. Bu koltuğun ağırlığı sana değil, mücadeleye omuz verecek genç bir emekçiye yakışır. Artık kalk o koltuktan, git torunlarınla ilgilen, masallarını onlar aanlat. Çünkü emekçinin iradesi senden büyük.
Yorumlar
Kalan Karakter: