11 Eylül
Bu gün Ortadoğu için düğmeye basılan gündür. 11 Eylül 2001 tarihinde eşi görülmemiş bir terör eylemi gerçekleşti Amerika’da. İki uçak ile iki gökdelen hedeflenmişti ve hedefe varıldı o gün. O günden beri de Ortadoğu cadı kazanı zaten.
Usame Bin Ladin yaptı dediler bu kanlı terörist saldırıyı. Saddam Hüseyin ve Kaddafi katledildi. Irak işgal edildi. Afganistan ve Pakistan ABD yaptırımlarını kabul etti. İSLAMAFOBİ vardı artık dünyada ve Ortadoğu bir kez daha haçlı saldırısı ile karşı karşıyaydı ama bir farkla. Yaratılan kamuoyu ile bu kez haçlılar Müslümanları da yanlarında bulmuşlardı. Zaman içinde bu İSLAMAFOBİ zırvasını taze tutmak için Londra’da, Paris’te yeni saldırılar tertip edildi ama gerçek aslında gün gibi ortadaydı. Ortadoğu’nun karışması için yapılan eylemlerdi bunlar. Din savaşlarını hortlatmak isteyenler vardı ve başarılı olmuşlardı.
Bu gün 11 Eylül’ün yıl dönümü. Kınıyorum o gün olanları, İslam adına yapılanlar ve İslam kullanılarak yapılanlar birilerini mutlu ediyor ve hedeflerine ulaştırıyor ne yazık ki; hepsine yazıklar olsun. Ellerin kana bulandığı bu günü üzüntüyle anıyorum.
***
Yine gitti tatilciler okulların açılması ile ve yine bıraktılar evcil hayvanlarını sokaklara. Çocuklar sokaklarda cins hayvanlar ile oynamaktalar bu günlerde. Tüm hayvanlar üzgün terk edilmiş olmaktan dolayı. Anlamsız bir yalnızlığın içindeler ve ne olduğunu anlayamıyorlar.
Hayvan sevgisi insanın içinde olan bir duygu. Sonradan edinmek benim gördüğüm kadarıyla mümkün değil. Onlar gibi düşünebilmek, hissedebilmek ve yaşayabilmek hayvan sever için çok basit olmakla birlikte bir çoğumuz için imkansız. Yazın güzelliğini yaşarken alınan bir yavru kedi veya köpek ile geçen üç ay ne hoş gelir insana. Tüyleri okşanır, tırnaklar kesilir, aşılar yaptırılır, türlü çeşitli oyunlar ile koca yaz geçirilir ve sonrasında hooop sokağa. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Hayvan sever olmak için ilk şart, gerçekten hayvan sevebilmek. Bu olmazsa olmaz. Hayvanı görünce türlü çeşitli muziplikler yaparak sevimlilik halleri takınmaya hayvan sevgisi diyen bir dünya kendini bilmez sayesinde tanışıyoruz psikolojisi bozulmuş hayvanlarla. Ne yazık!…
***
Bir koca yaz geçti; her gün rüzgar, deniz dalgalı. Herkes terk etti gitti Çanakkale’yi, kaldık biz bize. Ne rüzgar var havada ne de dalga olmakta denizde. Gidenlere nazire yaparcasına kendini bize Çanakkale, adeta; “tadımı çıkarın benim” demekte bu halleriyle. Eh bize de şehrimizin güzelliklerinden yararlanmak düşer değil mi? Tam zamanı hani; deniz, kum, güneş bize ait artık. Akşamları balkonlarda yakılan mangallar da cabası hani!…
Önümüzde ki yaz yine gelecekler; yine trafik sorunu olacak, yine gemi kuyruğu, yine otopark sorunu. Atılan bir adım yok ne yazık ki; bizler için neyse de, polislere çok zor oluyor o sıcağın alnında herkese dert anlatmak peşinde koşarlarken. Kimi şehri terk etmek istiyor biran önce, kimi de şehir gezmek istiyor bir müddet kalarak. Ne gidene gemi var, ne kalana otopark. Bu keşmekeş her geçen yıl artarak büyüyor ve önümüzde ki yıl da bizimle birlikte olacak.