Türk sineması 80’li yıllarda çok hareketliydi. Bir ayda onlarca belki yüzlerce sinema filmi çekiliyordu. 90'lı yıllara gelindiğinde özel televizyon kanalları açılmaya başlayınca sinema filmleri rafa kaldırıldı. Kanallar çoğalınca, haber programları ve açık oturumlar çok izlenmeye başladı. Çünkü özel televizyon kanalında yayınlanacak sadece birkaç yabancı dizi vardı. Bu dönemde kısa bir süre de olsa bazı kanallar kırmızı noktalı erotik dizi ve filmler yayınladılar. Bu bir geçiş dönemiydi.
Halka ne verirsen kalitesine bakmadan tüketiyordu. Sonra az da olsa dizi filmler çekilmeye başladı. Tabi o dizilerin tadı bambaşkaydı, birçoğu eğitici bile sayılırdı. 2000'li yıllardan sonra entrika ve mafya dizileri çok ilgi çekti. Bazı dizilerin yayınlandığı akşamlarda sokaklar bile boşalıyordu.
Geçmiş yıllarda yayınlanan ve şu anada yayınlanmakta olan bazı diziler şöyle sıralanıyor. Kurtlar Vadisi Zalim İstanbul, Çukur, Şerifin Kızı, Tutunamayanlar, Baraj, Hekimoğlu, Ramo, Kurtuluş Osman, Öğretmen, Jet Sosyete, Benim Adım Melek, Bir Zamanlar Çukurova, Mucize Doktor, Ev Yapımı, Hercai, Arka Sokaklar, Babil, Zümrüdüanka, Hizmetçiler, Kuzey Yıldızı, Gel Dese Aşk, Savaşçı, Ufak Tefek Cinayetler, Güvercin, Şampiyon, Doğduğun Ev Kaderindir, Kalk Gidelim, Leyla İle Mecnun, Kuzey Güney, Karadayı, Diriliş Ertuğrul, Kiralık Aşk, Vatanım Sensin…
SAYI ARTINCA KALİTE DÜŞTÜ
Diziler tutulmaya başlayınca sayıları da artarak adeta bir furyaya dönerken, kalite de tabi ki çok düştü. Ben dizi izlemiyorum. Çok kötüler. Her yönüyle kötüler. Oyuncular kötü, dekor kötü, çekim planları kötü, çekim kurallarına uyulmuyor ve bu da izleyiciyi rahatsız ediyor. Daha doğrusu beni rahatsız ediyor. Öyle bir duruma gelindi ki, izleyici kaybetmemek için dizi bölümleri çok çabuk çekilip yayına yetiştirilmeye çalışıldığı için, replik yerine, bol bol fon müzikli anlamsız ve manasız bakışmaların olduğu sahneler ortaya çıkıyor. Bir de şu tarihi diziler var ki onlar daha berbat. Kostümler, mekanlar, kılıçlı dövüş sahneleri çok basit ve uydurma. Gerçek tarihi de yansıttıklarına inanmıyorum. Bu aralar doktor dizileri revaçta ama onların da kalitesi tartışılır.
NEDEN DİZİ İZLENİYOR?
Bunca insan bu dizilerde ne buluyor, ne öğreniyor? Bazılarının mafya özentileri var, bazıları zengin hayatları düşlüyor, bazıları güzel bir aşkı arıyor, bazı izleyiciler, yaşayamadıklarını, kendilerini dizilerdeki karakterlerin yerine koyarak bölüm bölüm yaşadıklarını sanıyorlar. Dizi bitince yoksul ve garip, beğenmedikleri hayatlarına geri dönüyorlar. Bu tam bir aldatmaca, hayat dizilerdeki gibi değil. Böyle olmadığını da anlayınca bocalıyorlar. Hiçbir dizi, aslında hiçbir şey öğretmiyor, izleyicinin zamanlarını çalarak sisteme hizmet etmiş oluyor. İzleyici dizide kendini kimin yerine koyuyor? Kahramanın yerine mi? Soytarının yerine mi? Kazananın mı? Yoksa kaybedenin yerine mi koyuyor. Bu sanırım kişiden kişiye değişir. Ben dizi izlemiyorum ve dizileri de beğenmiyorum. Bu dizi furyasının gelip geçici olduğuna inanıyorum. Sinema sektörü desteklenmeli. Sanırım izleyicinin gözünde ben bir aptalım. Zır cahilim. Dizilerden bir şeyler öğrenilecek olsaydı herkes kendi çapında filozof olurdu.
SİNEMAYA DARBE!..
Dizi furyası Türk sinemasına aslında büyük bir darbe vurmuştur. Sadece komedi filmleri çekiliyor ve onlarda çok kötü. Ya, Allah aşkına R. İvedik karakterine gülen bir nesil oluşmuş haberimiz yok. Bu yeni nesil hangi ara, göbekli, şişman, çirkin, kıllı, absürt, espride zekadan yoksun, kaba, bağırıp çağıran bir karaktere güler oldu. Film izlenme rekorları kırıyor, kim ne buluyor da gülüyor bu karaktere anlamış değilim. Yoksa izleyenlerin zeka yaşı ve karakterini yansıttığı için mi izleyip gülüyorlar. Yeni nesil mizah dergisi okumadığı için espri anlayış kültürü de gelişmedi. Gerçi bu günlerde eski mizah dergileri gibi kaliteli dergi çıkmıyor artık. Mizah üzerinde de karabulutlar dolaşıyor. Yazmak, çizmek ve eleştirmekten korkuyor artık sanatçılar. Bir şekilde yeni sistemler kendi toplumsal hafızaları şekillendiriyor. ESKİ DİZİLERDEN BİRKAÇ ÖRNEK
Eski diziler biraz olsun kaliteliydi. İçerikleri bugün yayınlanan dizilere oranla daha doluydu. Öğretici yanları da vardı. İşte onlardan bazılarını hatırlayalım. Süper Baba, İkinci Bahar, Ekmek Teknesi, Asmalı Konak, Baba Evi, Mahallenin Muhtarları, Çiçek Taksi, Şehnaz Tango, Kaynanalar, Kaygısızlar, Çılgın Bediş, Uzaylı Zekiye, Üvey Baba, Perihan Abla…
Şimdi, 'sen ne anlarsın diziden sinemadan' diyebilirsiniz. Birincisi felsefe ve sosyoloji ilgimi çekiyor, ikincisi az buçuk sinema eğitimi almışlığım vardır. Türkiye' de çok kaliteli yönetmen yetiştiğine inanmıyorum. Uzun yıllarda yetişmez. Biraz bütçe biraz da eğitim meselesi bu. Ödüllü bazı yönetmenleri ayrı tutuyorum. Onlar hala bir elin parmakları kadar az. Eski Kemal Sunal filmlerini izlemek hala çok eğlenceli.
Dünya sineması artık bambaşka yerlere geldi. Bazı karakter kavramları değişti. Joker’de olduğu gibi kötü karakterler gibi görünen, insanların toplumsal bilinçaltını yansıtarak kahraman olmaya başladı. Türkiye’de milyon dolarlık bütçelerle bilimkurgu filmi çekilmesini beklemiyorum. Ama daha düşük bütçelerle çok kaliteli sinema filmleri çekilebilir.
Görüş, öneri ve eleştiriler için iletişim: [email protected]
Halka ne verirsen kalitesine bakmadan tüketiyordu. Sonra az da olsa dizi filmler çekilmeye başladı. Tabi o dizilerin tadı bambaşkaydı, birçoğu eğitici bile sayılırdı. 2000'li yıllardan sonra entrika ve mafya dizileri çok ilgi çekti. Bazı dizilerin yayınlandığı akşamlarda sokaklar bile boşalıyordu.
Geçmiş yıllarda yayınlanan ve şu anada yayınlanmakta olan bazı diziler şöyle sıralanıyor. Kurtlar Vadisi Zalim İstanbul, Çukur, Şerifin Kızı, Tutunamayanlar, Baraj, Hekimoğlu, Ramo, Kurtuluş Osman, Öğretmen, Jet Sosyete, Benim Adım Melek, Bir Zamanlar Çukurova, Mucize Doktor, Ev Yapımı, Hercai, Arka Sokaklar, Babil, Zümrüdüanka, Hizmetçiler, Kuzey Yıldızı, Gel Dese Aşk, Savaşçı, Ufak Tefek Cinayetler, Güvercin, Şampiyon, Doğduğun Ev Kaderindir, Kalk Gidelim, Leyla İle Mecnun, Kuzey Güney, Karadayı, Diriliş Ertuğrul, Kiralık Aşk, Vatanım Sensin…
SAYI ARTINCA KALİTE DÜŞTÜ
Diziler tutulmaya başlayınca sayıları da artarak adeta bir furyaya dönerken, kalite de tabi ki çok düştü. Ben dizi izlemiyorum. Çok kötüler. Her yönüyle kötüler. Oyuncular kötü, dekor kötü, çekim planları kötü, çekim kurallarına uyulmuyor ve bu da izleyiciyi rahatsız ediyor. Daha doğrusu beni rahatsız ediyor. Öyle bir duruma gelindi ki, izleyici kaybetmemek için dizi bölümleri çok çabuk çekilip yayına yetiştirilmeye çalışıldığı için, replik yerine, bol bol fon müzikli anlamsız ve manasız bakışmaların olduğu sahneler ortaya çıkıyor. Bir de şu tarihi diziler var ki onlar daha berbat. Kostümler, mekanlar, kılıçlı dövüş sahneleri çok basit ve uydurma. Gerçek tarihi de yansıttıklarına inanmıyorum. Bu aralar doktor dizileri revaçta ama onların da kalitesi tartışılır.
NEDEN DİZİ İZLENİYOR?
Bunca insan bu dizilerde ne buluyor, ne öğreniyor? Bazılarının mafya özentileri var, bazıları zengin hayatları düşlüyor, bazıları güzel bir aşkı arıyor, bazı izleyiciler, yaşayamadıklarını, kendilerini dizilerdeki karakterlerin yerine koyarak bölüm bölüm yaşadıklarını sanıyorlar. Dizi bitince yoksul ve garip, beğenmedikleri hayatlarına geri dönüyorlar. Bu tam bir aldatmaca, hayat dizilerdeki gibi değil. Böyle olmadığını da anlayınca bocalıyorlar. Hiçbir dizi, aslında hiçbir şey öğretmiyor, izleyicinin zamanlarını çalarak sisteme hizmet etmiş oluyor. İzleyici dizide kendini kimin yerine koyuyor? Kahramanın yerine mi? Soytarının yerine mi? Kazananın mı? Yoksa kaybedenin yerine mi koyuyor. Bu sanırım kişiden kişiye değişir. Ben dizi izlemiyorum ve dizileri de beğenmiyorum. Bu dizi furyasının gelip geçici olduğuna inanıyorum. Sinema sektörü desteklenmeli. Sanırım izleyicinin gözünde ben bir aptalım. Zır cahilim. Dizilerden bir şeyler öğrenilecek olsaydı herkes kendi çapında filozof olurdu.
SİNEMAYA DARBE!..
Dizi furyası Türk sinemasına aslında büyük bir darbe vurmuştur. Sadece komedi filmleri çekiliyor ve onlarda çok kötü. Ya, Allah aşkına R. İvedik karakterine gülen bir nesil oluşmuş haberimiz yok. Bu yeni nesil hangi ara, göbekli, şişman, çirkin, kıllı, absürt, espride zekadan yoksun, kaba, bağırıp çağıran bir karaktere güler oldu. Film izlenme rekorları kırıyor, kim ne buluyor da gülüyor bu karaktere anlamış değilim. Yoksa izleyenlerin zeka yaşı ve karakterini yansıttığı için mi izleyip gülüyorlar. Yeni nesil mizah dergisi okumadığı için espri anlayış kültürü de gelişmedi. Gerçi bu günlerde eski mizah dergileri gibi kaliteli dergi çıkmıyor artık. Mizah üzerinde de karabulutlar dolaşıyor. Yazmak, çizmek ve eleştirmekten korkuyor artık sanatçılar. Bir şekilde yeni sistemler kendi toplumsal hafızaları şekillendiriyor. ESKİ DİZİLERDEN BİRKAÇ ÖRNEK
Eski diziler biraz olsun kaliteliydi. İçerikleri bugün yayınlanan dizilere oranla daha doluydu. Öğretici yanları da vardı. İşte onlardan bazılarını hatırlayalım. Süper Baba, İkinci Bahar, Ekmek Teknesi, Asmalı Konak, Baba Evi, Mahallenin Muhtarları, Çiçek Taksi, Şehnaz Tango, Kaynanalar, Kaygısızlar, Çılgın Bediş, Uzaylı Zekiye, Üvey Baba, Perihan Abla…
Şimdi, 'sen ne anlarsın diziden sinemadan' diyebilirsiniz. Birincisi felsefe ve sosyoloji ilgimi çekiyor, ikincisi az buçuk sinema eğitimi almışlığım vardır. Türkiye' de çok kaliteli yönetmen yetiştiğine inanmıyorum. Uzun yıllarda yetişmez. Biraz bütçe biraz da eğitim meselesi bu. Ödüllü bazı yönetmenleri ayrı tutuyorum. Onlar hala bir elin parmakları kadar az. Eski Kemal Sunal filmlerini izlemek hala çok eğlenceli.
Dünya sineması artık bambaşka yerlere geldi. Bazı karakter kavramları değişti. Joker’de olduğu gibi kötü karakterler gibi görünen, insanların toplumsal bilinçaltını yansıtarak kahraman olmaya başladı. Türkiye’de milyon dolarlık bütçelerle bilimkurgu filmi çekilmesini beklemiyorum. Ama daha düşük bütçelerle çok kaliteli sinema filmleri çekilebilir.
Görüş, öneri ve eleştiriler için iletişim: [email protected]