"İnsan doğası gereği bilmek ister" herşey M.Ö. 370’li yıllarda yaşayan Aristotales’in bu sözü ile başlamıştır kanımca. Ünlü Yunan filozofu tüm canlılar içerisinde insanoğlunun farkını görüp gözlemlemek suretiyle doğaya ve sisteme dair bugün bildiğimiz ve bildiklerimizle kurguladığımız bütün sistemin ilk tohumlarını atmıştır.
Önce doğayı, doğa olaylarını, iklimleri, mevsimleri, coğrafi keşiflerle başlayan ve hiç durmaksızın devam eden bu yolculuk günümüze kadar gelmiştir.
Artık bildiklerimiz o kadar fazla ki; bir kişinin her şey olması yetmiyor.
Mesela felsefe, fizik, tıp, kimya, matematik ve bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de müzik alanında ki buldukları ve bildikleri ile bir İbni Sina olmak artık mümkün değil.
Şimdi tıp alanında doktor olmak bile binlerce alt uzmanlık alanı anlamına geliyor.
Ve fakat bildikleriyle asla yetinmeyen insanoğlunun hala doğası gereği daha fazla şey bilmeyi isteme yolculuğu hiç bitmeden ve varoldukça devam edecek gibi görünüyor.
Ancak geldiğimiz nokta itibariyle Aristotales’in gözlemleyip bulup bilgiye evirdiği gerçeklikler, medeniyet ve uygarlığın o ilk biçimlerini oluşturarak insanoğlunun hayatını kolaylaştırırken doğası gereği bilmeyi artık karşı konulmaz bir hırsla istiyor.
Bu hırs ve bilme ihtiyacı insanın kendi sonunu mu hazırlıyor sorusu kendisini iyice göstermeye başladı bile.
Artık bilip bulduğumuz şeyler o kadar sınırlarımızı zorlar hale geldi ki; yeni dijital cağda artık insana bile ihtiyaç kalmayacak.
Robotlar ve bilgisayarlar artık insanın bu dünyada uygarlık için gerekli olduğu gerçeğini ciddi anlamda sarsıyor.
Artık bilmek üstünlüğü insandan “yapay zeka” çağıyla kendisini robotlara devreden distopik bir geleceğe doğru freni patlamış bir kamyon gibi gidiyor.
İnsanoğlu bildikçe savruluyor, savruldukça dünya kendi sonunu başa saran bir hızla hazırlıyor.
YAZARLAR
Yayınlanma: 27 Mart 2019 - 11:58
"Bil" inmez geleceğe doğru…
"İnsan doğası gereği bilmek ister" herşey M
YAZARLAR
27 Mart 2019 - 11:58
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir