Çanakkale Rüzgarı
Başlığa bakınca ilk olarak bildiğimiz rüzgar akla gelebilir. Bu da çok doğal. Malum meşhur bir lodos rüzgarımız var. Çanakkale insanının ruh halini etkilediği gibi fiziken de hasta edebilir. Migreni olanlar durmadan dert yanarlar bu durumdan.Okul yıllarımızda, özellikle üniversiteye yeni başlayan, başka şehirlerden gelen kız arkadaşlarımızın etekleri mutlaka uçuşurdu rüzgardan. Bilhassa kordon gezisi yaparken.
Başka bir Çanakkale rüzgarından söz etmek isterim. Çanakkale yöresine özel meşhur Çanakkale zeybeği vardır. Kusköy zeybeği, Kaba güvende, Çan sekmesi, Karanlık dere gibi… Harmandalı kimi Ege zeybek oyunlarıyla müşterek olduğundan yer vermek istemesem de yer vermiş oldum. Zira en güzel, en beğenilen oyunlardandır. Bundan yaklaşık 10-12 yıl kadar önce köyümüzde bir zeybek ekibi kurmuştuk. Öncülük etmiş olmaktan da gurur duyduğum işlerdendir. Yarışmalara katılıp, otantik dalda da il birincisi olup, bölge yarışmalarına katılmaya hak kazanıp, Manisa’ya gitmiştik. En büyük taraftar gurubu bizimdi. Taraftar diyorum çünkü maç taraftarı vaziyeti vardı. Sonuçta köy ekibiydik ve hısım, akraba, arkadaş yanında köyümüzü temsil ediyorduk. Köy halkı da bizimle birlikte otobüslerle maça gelir gibi bizi desteklemeye gelmişti. Hatta hiç unutmam gösteri sırası bize geldiğinde meydanda oyunumuzu oynarken bir ara gözüm seyircilerin arasındaki Hüsamettin öğretmenimize ilişmişti de, yaşadığı duygu yoğunluğundan gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Bazılarımız onun öğrencileriydik. Kimimiz de öğrencilerinin çocuklarıydık. Bizimle onur duyması bizleri de onurlandırmıştı. Çanakkale destanı; şüphesiz bütün bir ulusun destanı da olsa, sahneye çıkarken Dur Yolcu şiiriyle anons ettiler bizi. Yani biz Çanakkale ruhunu da temsil ediyorduk. Dereceye giremedik ama yarışma jürisi bizimle özel olarak görüşmek istedi. Bir okulun öğrencileri değildik. Bir kamu kurumuna bağlı da değildik. Sırf o duyguyu yaşamak, atalarımızın şahane dansına sahip çıkmak ve biz de varız demek için oradaydık. Otantik kültürü yaşatacak ve köy düğünlerinde oyunumuzu oynamayı sürdürecek gençlerdik. O gün orada bir Çanakkale rüzgarı estirdiğimiz doğrudur. Estetik ve artistik hareketlerin, efe deyimiyle “kostaklanmanın” son aşaması olan zeybeği, ulu önderimizin de sevmesi ve fırsat buldukça oynaması boşuna değil.
Başka bir yazımda zeybeğin, zeybek dansının inceliklerinden, yöreye özgü motiflerinden bahsetmek isterim.
Bugün hala, kendimle gurur duyacağım bir iş yaptığımda, kendime kendimi iyi temsil ettiğimde, efeler gibi kostaklanırım. Siz de öyle yapın. Hoşçakalın.