Çanakkale Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, 8-16 Ağustos tarihlerinde kentte meydana gelen büyük yangınların ardından Güzelyalı’da bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı Barış Dirik ve Pınar Diril Akkuş okudu.
Yapılan açıklamada, Çanakkale’de 8 gün boyunca süren ve 5 bin 236 hektar ormanlık alanın yanı sıra zeytinliklerin ve tarım arazilerinin de zarar gördüğü yangınların ardından kentin büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldığı belirtildi. Yangınların sadece doğayı değil, kentin tarihini, kültürünü ve yaşam alanlarını da olumsuz etkilediği ifade edildi.
Açıklamada, yangınlara müdahale eden orman söndürme ekipleri, itfaiyeciler, AFAD, UMKE, sağlık çalışanları ve gönüllülere teşekkür edilirken, iktidarın yangınlara karşı gerekli önlemleri almadığı ve koordinasyonsuzluk nedeniyle büyük kayıplar yaşandığı vurgulandı.
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:
"Kentimiz 1 hafta boyunca alev topu gibi dört bir yanından yanarken, siyasal iktidarın temsilcileri ve yönetici elitleri ne yaptı dersiniz? Hatırlayalım: Aksiyon filmlerinden fırlamışçasına sahada bol bol poz verdiler. Siyah spor kıyafetleri, beyaz gömlekleri, son model telefonlarıyla, basına verdikleri durum tespitinden öte gitmeyen demeçleriyle, her anlarını her karelerini sosyal medya hesaplarında paylaşarak “yangınla mücadele ediyoruz sihri” yarattılar. Bol bol birlik beraberlik, kahramanlık, güçlü devlet ve yara sarma hamaseti yaptılar. Suçu, kızılçamlara, kozalaklara, cam şişelere, kuşlara, rüzgâra, bilinmeyen kundakçılara atmaya kalktılar. Planlı ve bilinçli bilgi kirliliğiyle kafaları karıştırmak için çabaladılar. Kendileri dışındaki herkesi ve herşeyi hedefe koyup siyasi ve hukuki sorumluluktan kaçmaya çalıştılar.
Liyakatsiz ve torpilli idarecilerin elinde inim inim inleyen, içi boşaltılmış, kendi haline bırakılmış, yetkili ama etkisiz kamu kurum ve kuruluşlarıyla yaptıkları onca koordinasyon ve brifing toplantıları hiçbir işe yaramadı. Ölüm, evlerimizin içine kadar girdi. Yerleşim yerlerindeki bazı ev ve arabalar koordine ve etkili müdahaleler sonucu değil ya tesadüf eseri tutuşmadı ya da bireysel çabalarla kurtarıldı. Çıplak gerçek şudur: Yangınla ne mücadele edilebilmiş ne de kontrol altına alınabilmiştir. Gözümüzün gördüğü her yer yanmıştır!
Basına yansıdığı kadarıyla, ilimiz genelinde 8 günde çıkan 4 büyük orman yangınında, toplam 5 bin 236 hektar ormanlık alan zarar görmüş durumda. Yine dönümlerce zeytinlik alanımız yandı.
Oysa; onlarca ev, araba ve eşyanın yanıp kül olduğu, orman canlılarının katliama uğradığı, psikolojilerimizin bozulduğu, ölüme ramak kala travmatik durumları içeren bu korkunç tablo yaşanmayabilir ya da en az hasarla atlatılabilirdi.
ÇOMÜ Coğrafya Bölümünden emekli, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Politikaları Merkezinden iklimbilimci Prof. Dr. Murat TÜRKEŞ hocamız mega yangın tehlikesi konusunda, günlerce sosyal medya hesabından ve basından yetkilileri uyarmıştı.
“Temmuz ayının, en sıcak aylardan biri olarak kayıtlara geçtiğini, Akdeniz iklimi bitki örtüsünün kuraklık nedeniyle yanıcı madde yükü haline geldiğini, orman, çalı, çayır ve meralarla anız tarlaların çok kuru olduğunu, olası bir yangını körükleyecek yanıcı/parlayıcı maddeye dönüştüğünü, yangın tehlikesinin yüksek ve çok yüksek olacağını, kuvvetli, hamleli ve havayı kurutarak yangına daha elverişli yapacak kuzeyli ve doğulu rüzgarların Ağustos sonuna kadar etkili olabileceğini” belirtmişti.
Yine, 2021 yılı yangınlarından sonra akademisyenlerce, “2021 yılı öncesinde bulunduğumuz kuşakta gerçekleşen büyük yangınların çıkabilecek mega yangınların işareti olduğu, kurumların bunu öngöremediği, 2021’de iki hafta üzerinde kuru ve rüzgârlı havanın yangınları çok fazla büyüttüğü, enerjisini çok fazla aldığı, yangınla mücadele ile yangın söndürme organizasyonlarımızın yeterli olamadığı” vurgulanmıştı.
Ancak bu uyarıların yetkililer tarafından pek ciddiye alınmadığı anlaşılıyor. Geldiğimiz noktada; alınmayan önlemlerin, yangına müdahalede yaşanan zaafiyetlerin, yetersizliklerin, ihmallerin nelere mal olduğunu feci şekilde deneyimledik.
Küresel iklim değişikliği, kuraklık ve susuzlukla ortaya çıkan bu tablonun ülkemizde mega yangınlar dönemini başlatacağı bilim insanlarınca öngörülmüşken; siyasal iktidar ve ilimizdeki temsilcileri bırakın radikal önlemler almayı ve re-organize olmayı, yangına körükle gitmişlerdir.
Kazdağları başta olmak üzere ormanlık alanlarımızı, köylerimizi ve su kaynaklarımızı madencilere peşkeş çekmiş, milyonlarca ağacımızı kestirmiş, köylünün doğayla ve ormanla bağını koparmış, susuz kalmamıza yol açmışlardır. İbretlik güncel bir örnek olarak; Uşak şehrimize günde 6 saat su verilebiliyor. Sayıştay raporlarına göre, Uşak’ta 250 bin kişinin yıllık su tüketimi 11 milyon metreküp iken, Tüprag Altın Madenininki 12 milyon metreküptür. Bir maden, koca bir şehrin suyundan daha fazlasını içmektedir. Altın Kanada’ya giderken, Uşak susuz kalmıştır.
Yine, kuruluşuna izin verdikleri ve yıllarca baca filtresiz çalıştırdıkları Biga ve Çan termik santrallerinin havamızı ısıtmasına, bitki örtümüzün oksijensiz kalmasına neden olmuşlardır. Belediyelerimizi baypass edip Çevre Şehircilik Bakanlığından çıkarttıkları büyük ölçekli imar planlarıyla köprü ve otoyollar yaparak ormanlarımızı, doğal alanlarımızı katletmişlerdir. Kıyı ve sahil şeritlerimizi, ormanlık arazilerimizi imara açarak kentimizi betonlaştırmışlardır. Tarımı ve hayvancılığı bitirerek köylerimizi insansızlaştırmış ve yangınlara açık hale getirmişlerdir. Elektrik şirketlerini özelleştirerek sermayeye peşkeş çekmiş, iletim hatlarını bakımsız ve yangına elverişli duruma düşürmüşlerdir. Kamu yatırımlarını ve istihdamı kısarak, yangın eğitim merkezlerini kapatarak yangın ve afetlerle mücadele kurumlarımızı zayıflatmışlardır.
Ekolojik katliamlar, yangınların çıkması ve mega boyuta ulaşması için gerekli altyapıyı sağlamış, yangınlar da son kalanları süpürmüştür. Yanan alanların Orman Kanunu Ek-16. Madde uyarınca orman sınırları dışına çıkarılmasına dair Cumhurbaşkanı Kararları da son darbeyi vuracaktır. İzlenen bu bilinçli ve kurumsal çökertme politikalarının, ülkemizi, kentimizi ve doğamızı mahvetme planı olduğu açıktır. İşte size 23 yıllık siyasal iktidarın yönetim şeması ya da tükenmiş, iflas etmiş bir devlet ve iktidar rejimi!
Tüm bu olumsuz tabloya rağmen, bugün burada toplanan bizler kentimize, yaşam alanlarımıza, havamıza, suyumuza, toprağımıza, doğadaki canlılara sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sorumlulardan hukuken hesap soracağız. Elbet birgün hesap vereceksiniz!
Çanakkale’deki toplumsal sorumluluğumuzun farkında olan Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri olarak yetkililere buradan sesleniyoruz:
1- Gerekli önlemleri almayan, bilimsel uyarılara kulak tıkayan ve yangınları kontrol altına alıp söndüremeyen siyasal iktidar temsilcileri derhal istifa etmelidir.
2- Kentimizdeki metalik maden ruhsatlarının hepsi iptal edilmeli, mevcut madenler kapatılmalıdır.
3- Elektrik şirketleri kamulaştırılmalı, iletim hatları hızla yenilenmelidir.
4- Termik santraller kapatılmalı, yenilenebilir enerji yatırımları artırılmalıdır.
5- Köye dönüş koşulları oluşturulmalı, tarım ve hayvancılık canlandırılmalıdır.
6- Yangın önlemede ve söndürmedeki eksiklikler artık mega yangınlar üzerinden değerlendirilmeli, yangın organizasyon kapasitesi ve kurumlararası işbirliği bütüncül ve hassas şekilde ele alınmalı, hiyerarşik düzlemi çok iyi çalıştırılmalıdır.
7- Uçak ve helikopter alımının yanı sıra arazöz ve nitelikli yangın söndürme personeli sayısında artışa gidilmeli, eğitim merkezleri açılmalıdır.
8- Yangın risk haritaları; önceki yılların yangın durumuna, ormanın gençleştirilmesine, ormanda kesim faaliyetlerine göre yıllık olarak oluşturulmalıdır. Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte riskli bölgelerde yer ekipleri ve arazözler konuşlandırılmalıdır.
9- Temmuz ve ağustos ayları başta olmak üzere sıcaklıkların iyice arttığı zamanlarda ormana girişler yasaklanmalı, denetimler artırılmalıdır.
10- Orman yangınlarına karşı bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmeli, ormanla iç içe yaşamın sürdüğü orman köylerinde; olası yangınlarda birlikte çalışabilmeleri için OGM ekipleri ve yurttaşlarımız ortak eğitim ve tatbikatlar yapmalı, eğitimli yurttaşlarımıza zorunlu durumlarda ilk müdahale için uygun ekipman ve koruyucu donanımlar tahsis edilmelidir.
11- Söndürme ve soğutma çalışmalarında yoğun su kullanımı bir ihtiyaçken, yoğun su sorunu yaşayan yerleşim birimlerimiz belirlenmeli, su sorunlarının kalıcı çözümü için projeler hazırlanıp ivedilikle hayata geçirilmelidir.
12- “Yangının havadan değil yerde söndürüldüğü” bilimsel gerçeğinden hareketle; ormanlık alanlarda yangın seddi çalışmaları hızlandırılmalı, boş tampon araziler açılmalı, topraklar sürülmeli, yangın vanaları yapılmalı, boş araziler bakımlı ve ottan arındırılmış tutulmalı, orman kenarı yapılar yangına dayanıklı hale getirilmeli, yangın sigortaları uygun fiyatlı ve mecburi tutulmalıdır.
13- Yangında zarar gören kentlilerimizin maddi zararları, ödedikleri vergilerden bir an önce karşılanmalıdır.
14- Yangınları önleme ve söndürme noktasında iklim koşullarına bağlı kalmaktan öte, hep hazır olmamız gereken bir süreçte olduğumuz artık unutulmamalıdır."
Yorumlar
Kalan Karakter: