Çocuk kavramı; Türk Dil Kurumu tarafından anne karnından ya da bebeklikten ergenliğe kadar geçen insan hayatındaki dönem olarak tanımlanmıştır. Bu dönem belki de kişiliğimizi oluşturan, en çok öğrendiğimiz, aile ile bağların temelinin atıldığı hatta merak duygumuzun en yüksek de olduğu dönemdir. Çocuklar bu dönemde algılamaya başladığı duygular altında keşfetmeye çalışırlar. Sevmenin, üzülmenin, mutlu olmanın, öfkelenmenin ana unsurlarını bu dönemde bulurlar. Yanlışı ve doğruyu öğrenirler, neyin hatalı bir davranış olduğunu ve bunun suç olup olmadığı kavramı da bu dönemde şekillenir aslında. Örneğin kendisine hiç bağırılmamış, herkesin birbirine gülümsediği, sorunlarını konuşarak halleden bir aile de çocuk öfkeyi değil sevgiyi alır. Dış ortama da bunu yansıtır. Ancak başka bir ailede sevgi değil kavga ile, sürekli çatışma ve şiddetin olduğu bir ortamda yetişen çocuk da dışarıda öfkeyle sorunlarını çözmeye çalışacaktır. Haliyle böyle ortamlarda yetişen çocukların suça meyilli olmaları diğerlerine oranla daha yüksek olmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) suça sürüklenen çocuklar ile ilgili 2017 yılı verilerine bakıldığında 17 yaş altı 107.984 çocuğun farklı suçlara karıştığı gözler önüne seriliyor. 2019 yılı verilerinde ise bu oranın %5,8 arttığı ve 511.247 çocuğun kayıtlara geçtiği görülüyor. 168.250 çocuğun ise suça sürüklenme nedeni ile yaralama, hırsızlık, madde kullanımı veya satımı gibi nedenler ile kayıtlara geçtiği belirtiliyor. Tabii bu oranların böyle olması hatta artmasında ki en önemli sebeplerden biri aile. Ancak okuldaki çevre, geçim sıkıntısı ve çocuğun kişiliği de önemli etkenler arasında. İşin hukuksal boyutunda ise her ne kadar suç işlemenin kötü bir şey ve hak ihlali olduğunu bilsek de çocuk olarak baktığımızda durumu biraz daha yumuşatıyoruz. Çocuk davalarında çocuk tarafındaki etkenler, suçun seviyesi, çocuğun niyeti ceza oranlarında indirim sağlıyor.
Ceza hukukunda çocuk; başka suretle ergin olsa bile “henüz 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak kabul edilmekte ve yaş küçüklüğü, kusur yeteneğini azaltan veya ortadan kaldıran ve bu açıdan çocuğun cezai ehliyetinin sınırlarını belirleyen bir nedenlerdendir. Çocukların cezai sorumluluğu, isnat yeteneğine (kusur yeteneği) göre, yani çocuğun algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğine göre belirlenir. Bu durum ise yaş küçüklüğü dikkate alınarak çocukların cezai ehliyeti üç grup halinde tasnif edilmiştir.
a) 12 Yaşından Küçük Çocukların Cezai Ehliyeti
Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti ve sorumluluğu mutlak surette yoktur. Kusur yeteneğinden yoksun olduğu kabul edilen 12 yaşından küçük çocuklar, suç işledikleri takdirde, haklarında ceza davası açılamaz ancak çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
b) 12-15 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti
Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti olup olmadığı araştırma yapılarak tespit edilir. Bu araştırma ise 2 grupta incelenir:
• Bu yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen çocukların da cezai sorumluluğu yoktur. Ancak “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanabilir.
• Bu yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği gelişmiş çocukların cezai sorumluluğu vardır. c) 15-18 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti
Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti tam olmakla birlikte belirlenen ceza üzerinden yaş küçüklüğü nedeniyle belli miktarda ceza indirimi yapılmalıdır. Bu yaş aralığındakiler için “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneğinin gelişip gelişmediği konusunda “adli rapor” alınması zorunlu değildir. Ancak mahkeme veya çocuk hâkimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması halinde, gerekçesi kararda gösterilmelidir. Sosyal inceleme raporu alınmamasının gerekçesi kararda açıklanmadığı takdirde Yargıtay tarafından bu husus bozma nedeni yapılmaktadır.
AÇELYA EROL & EZGİ ENGİN
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) suça sürüklenen çocuklar ile ilgili 2017 yılı verilerine bakıldığında 17 yaş altı 107.984 çocuğun farklı suçlara karıştığı gözler önüne seriliyor. 2019 yılı verilerinde ise bu oranın %5,8 arttığı ve 511.247 çocuğun kayıtlara geçtiği görülüyor. 168.250 çocuğun ise suça sürüklenme nedeni ile yaralama, hırsızlık, madde kullanımı veya satımı gibi nedenler ile kayıtlara geçtiği belirtiliyor. Tabii bu oranların böyle olması hatta artmasında ki en önemli sebeplerden biri aile. Ancak okuldaki çevre, geçim sıkıntısı ve çocuğun kişiliği de önemli etkenler arasında. İşin hukuksal boyutunda ise her ne kadar suç işlemenin kötü bir şey ve hak ihlali olduğunu bilsek de çocuk olarak baktığımızda durumu biraz daha yumuşatıyoruz. Çocuk davalarında çocuk tarafındaki etkenler, suçun seviyesi, çocuğun niyeti ceza oranlarında indirim sağlıyor.
Ceza hukukunda çocuk; başka suretle ergin olsa bile “henüz 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak kabul edilmekte ve yaş küçüklüğü, kusur yeteneğini azaltan veya ortadan kaldıran ve bu açıdan çocuğun cezai ehliyetinin sınırlarını belirleyen bir nedenlerdendir. Çocukların cezai sorumluluğu, isnat yeteneğine (kusur yeteneği) göre, yani çocuğun algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğine göre belirlenir. Bu durum ise yaş küçüklüğü dikkate alınarak çocukların cezai ehliyeti üç grup halinde tasnif edilmiştir.
a) 12 Yaşından Küçük Çocukların Cezai Ehliyeti
Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti ve sorumluluğu mutlak surette yoktur. Kusur yeteneğinden yoksun olduğu kabul edilen 12 yaşından küçük çocuklar, suç işledikleri takdirde, haklarında ceza davası açılamaz ancak çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
b) 12-15 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti
Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti olup olmadığı araştırma yapılarak tespit edilir. Bu araştırma ise 2 grupta incelenir:
• Bu yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen çocukların da cezai sorumluluğu yoktur. Ancak “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanabilir.
• Bu yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği gelişmiş çocukların cezai sorumluluğu vardır. c) 15-18 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti
Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti tam olmakla birlikte belirlenen ceza üzerinden yaş küçüklüğü nedeniyle belli miktarda ceza indirimi yapılmalıdır. Bu yaş aralığındakiler için “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneğinin gelişip gelişmediği konusunda “adli rapor” alınması zorunlu değildir. Ancak mahkeme veya çocuk hâkimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması halinde, gerekçesi kararda gösterilmelidir. Sosyal inceleme raporu alınmamasının gerekçesi kararda açıklanmadığı takdirde Yargıtay tarafından bu husus bozma nedeni yapılmaktadır.
AÇELYA EROL & EZGİ ENGİN