Bizim memlekette herkesin bir lakabı olur, soyadını sorsan kimse bilmez ama lakabından tanırlar. Herkese bir lakap verilirken bizim bahtımıza da ‘’Yetim’’ düşmüş. Şikâyetçi misin diye sorsanız, pek şikâyetim de yoktur esasen. Yiğit namıyla anılırmış, öyle işte…
Zorluklarını yaşamadım değil lakin bir yandan amcam, bir yandan dayım kol kanat gerdiler, sahip çıktılar. Kendi evlatlarından ayırmayı bırakın beni üstte tuttular. Amcamla dayımdan başka kimselere muhtaç olmadan bugünlere geldim anlayacağınız.
Bir de Meryem türküsü var ya tabii. Ama ne türkü… Benden başka kimse bilmez, safi laf sanır. Ama o öyle değildir. Kanatlarına baharı yük etmiş, uzak diyarları avucunuza bırakıveren bir üveyik kuşu gibidir. Karanlık odaların içini aydınlatan yumuşacık bir güneş gibidir. Her yöreden bir tutam bahar, her bucaktan bir heybe tebessüm gibidir.
Meryem’in diyarına düştüm düşeli zaman bir başka geçti. Bir başka yürüdüm, bir başka durdum, bir başka düşündüm. Yalnız Yetim Ahmet olmaynan ömür geçmez, bunu belledim. Yaşım geçti geçecek derken bir de altın bilezik edindim. Ahalinin diline ‘’Berber Ahmet’’ diye dolandım. Refik Ustamın başına türlü haller gelince amcamın yanındaki boş dükkanda esnaf oluverdim. Zor zanaatmış esnaflık, anama da böyle söyledim ‘’Kolay iş mi var yavrum,’’ dedi.
Sonunda Meryem’i istedik, o gün ben de gittim. Salim Ağa ne derse desin, gideceğim dedim. Bu gidişimizde hısım akrabalarını da çağırmışlar, bizim iş kesin oldu dedim. Nitekim Salim Ağa dayıma ‘’Hayırlı olsun,’’ deyiverince ‘’Allah,’’ diye bir nida atmışım. Kimisi güldü, amcam omzumu dürttü, anam hiçbir şey demedi. Anam böyledir işte, bazen de kız, hiddetlen be anam.
Altı ay nişanlı durduk. Bu kuralı da kim koyduysa, kanun sanki altı ay nişanlı durulmadan evlenilmezmiş. Ben Meryem diyarında altı asırdır gezerim, daha nice oyalanayım dedim, kimseye dinletemedim. Amcam ‘’Olsun yeğenim, hem çalış bu arada,’’ dedi. Anama artık bir şey demedim, cefakâr anam benim.
Altı ayın sonunda hazırlıklar da tamam oldu. Amcam bir dana kesti, dayım iki takım davul zurna tuttu. Meryem’i daha sık ziyaret eder oldum. Bizim türkümüz işte şimdi dilden dile dolaşacak dedim ‘’Öyle Ahmet’im,’’ dedi, güldü. Bu telâşe ile meşgul olurken köy meydanında bir araba durdu. Kapısı açıldı, arabacı indi. Bagajdan bir çanta indirdi. Arka kapıda da Refik Usta göründü. Öylece kalakaldım. Göz göze gelince arkamı döndüm, doğru amcamın yanına vardım, şimdi ben ustama ne derim, benim yokluğumu fırsat bilip dükkân açarken utanmadın mı derse ne yaparım, diye sordum. ‘’Refik usta çiğ adam değil Ahmet’im sıkma canını,’’ dedi. Sıkmayayım da aslan amcam ya işimizi bozacak olursa ben o zaman ne edeyim?
Düğüne kadar kimseden ses çıkmadı. Eş dost herkes pervane oldu, sağ olsunlar. Refik usta da ya bana mühlet veriyor, ya da beni sildi diye düşündüm ben de. Davullar çaldı, türküler söylendi. Bahar kokusu tüm köyü sardı, herkesin avlusunda çiçekler açtı. Düğünün sonlarına doğru takı merasimi başladı. Anam, amcam, dayım, Salim Ağa, kaynanam, herkes gönlünden kopanı yakalarımıza iliştirdi. El öpmekten neredeyse dudaklarım aşınacaktı ki başımı kaldırmamla Refik Ustayla göz göze gelmemiz bir oldu. Bir altın da yakama o taktı, ‘’Hayırlı olsun yavrum,’’ dedi. Meryem’e baktım, Refik ustaya baktım, öptüm elini ‘’Sağ ol ustam,’’ dedim ‘’Sen var ol,’’
Her seven kavuşur mu ya da tüm kavuşanlar sevmiş midir? Bunu bilemeyiz ama Yetim Ahmet Meryem’ine kavuştu.
Tüm hikâyeler güzel biter mi ya da biten her hikâye güzel midir? Bunu da bilemeyiz ama Bahar Gözlü Meryem ile Ahmet’in hikâyeleri güzel bitti.
Herkese hak veren analara, baba yarısı amcalara, kılı kırk yaran Refik ustalara, Çiçek kokulu Meryemlere, güzel seven Ahmetlere…
Selametle…
Bu haftayı da Şükrü Erbaş ile noktalayalım kıymetli okur;
‘’Dünyanın bütün çiçekleri gamzelerinde açıyor.’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim,
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
19 Ocak 2023 - 09:00
Dünyanın Bütün Çiçekleri
Bizim memlekette herkesin bir lakabı olur, soyadını sorsan kimse bilmez ama lakabından tanırlar
YAZARLAR
19 Ocak 2023 - 09:00
İlginizi Çekebilir