Dan Millman'ın "Hayatınızın Amacı" adlı kitabında yasa şu şekilde ifade ediliyor;
“Dürüstlük Yasası; yüksek yasaları ve derhal gerçeklesen, sakınılmaz ve kaçınılmaz içsel sonuçları işaret eder. Dış davranış düsturlarını içerir ama onlar üzerine odaklanmaz, kendimize karsı dürüst olmamız (içsel bütünlüğümüz) çevresinde merkezlenir.
Eğer eylemlerimizi kıskançlık, hırs, kurnazlık vb.. dürtülerin yönetmesine izin verirsek, bu eylemlerin sonuçları derhal evrenin ve kendi psişemizin mekaniğine dahil olur. Yüksek yasalara uymadığımız için cezalandırılmaya ihtiyacımız yoktur, eylemlerin kendisi “cezadır”.” Hayatımızın en büyük meselelerinden birisidir “dürüst olmak”. Tabi öncelikle kendimize karşı dürüst olmaktan bahsediyorum. Kendine karşı dürüst olan başkalarına yalan konuşma ihtiyacı hissetmez zaten. Bence dürüstlüğün en yüksek mertebesi de budur. Kendine karşı tam bir dürüstlük! Ama nedense bu mertebeye ulaşmak kolay olmuyor yaşam içinde. İnsanoğlu genelde sorunlardan kaçma peşinde ya da sorunları erteleme derdinde. Belki bunu canımız yanmasın diye gerçeklerle yüzleşmemek adına içgüdüsel yapıyoruz ama bu sorunları sadece erteliyor ve daha çok birikerek büyümesine sebep oluyor. Bugün yüzleşemediğimiz bir sorun bir süre sonra bir çığ haline gelmiş sorunlar yığını haline gelebiliyor. Ayrıca yüzleşmemek, kaçmak gibi bir ihtimal asla yok! Önünde sonunda sorunla, korkumuzla, ertelediklerimizle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. YAŞAM böyle bir şey… Ne kaçacak yer var ne de sorunları sihirli değnekle yok edebilecek koşullar. Farkındalıkla yaşamanın ilk noktası bunu bilmek ve bu gerçekle yaşamak. Yükselişin ilk aşaması bence kendimize karşı tam bir dürüstlük ve kendimize dışarıdan bakarak özeleştiri yapabilme noktasıdır. Ağzımızın söylediklerini kulaklarımız duyduğunda çoğu zaman bir aydınlanma yaşıyoruz aslında. Örneğin; “annemle/babamla/eşimle/oğlumla (sorunumuz kiminleyse) konuşmaya korkuyorum, bu gerçeği ona söylemek çok zor benim için” diye düşündüğümüzde bunu kulaklarımız duyuyor öncelikle ve durumu sindirmeye başlıyoruz, sonrasında beynimiz sanki hemen harekete geçip çözüm yolları aramaya başlıyor. İlk önce korkuyu derinlemesine yaşıyoruz, sonraki aşamada bunu kabullenip çözüme odaklanıyoruz. Bu noktaya gelebildiysek sorunun %70 i bitmiştir zaten. “Kabullenmek” ve “yüzleşmek” meselenin en önemli kısmıdır her zaman. Bu aşamaları hallettikten sonrası kendiliğinden gelir… Geriye sadece eyleme geçmek kalıyor. Bu aşamayı hafife almıyorum ama meseleyi kendimize itiraf edebiliyorsak bu noktadan sonra herkese itiraf edebilir hale geliyoruz. “Gerçek iç realitemizi tanımak, kabul etmek ve ifade etmek dürüstlüğün kalbini oluşturur; ancak kendimize dürüst olduğumuz zaman başkalarına karşı da dürüst olabiliriz. Bütünlük anlamında, dürüstlük, negatif dürtülere rağmen yüksek yasalara uygun davranmayı gerektirir.” Yazar ne güzel ifade etmiş gerçekten. “Dürüstlük, negatif dürtülere rağmen yüksek yasalara uygun davranmayı gerektirir” Sorunları bir an önce çözmek zaman kazanmaktır, ekstra enerji sarf etmemektir aslında. Araya olumsuz hiçbir duygu koymadan (kin, öfke, kıskançlık, nefret, kaygı, endişe…vs) çözüme odaklanıp mesele büyümeden meseleyi halledip yaşam sürecimize, tekamülümüze daha güvenle ve sağlıklı devam etmektir. Kaçacak bir yer yok ve sorunlarımızla, korkularımızla bir an önce yüzleşmek en mantıklı yol… O halde zaman ve enerji kaybetmemeli ve hayatın karşımıza getirdikleriyle mücadele etmeye her an hazır olabilmeliyiz. Unutmadan şunu da belirtmek istiyorum… Her zorluk aşıldığında bize hediyesini (büyük bir farkındalık ve deneyim) bırakarak çıkar hayatımızdan. Güzel ve değerli deneyimler edinebilmek ve hayatın her safhasında tam bir açıklıkla kendimize dürüst olabilmek dileğiyle… ;) Emel Uğur Kırıcı
“Dürüstlük Yasası; yüksek yasaları ve derhal gerçeklesen, sakınılmaz ve kaçınılmaz içsel sonuçları işaret eder. Dış davranış düsturlarını içerir ama onlar üzerine odaklanmaz, kendimize karsı dürüst olmamız (içsel bütünlüğümüz) çevresinde merkezlenir.
Eğer eylemlerimizi kıskançlık, hırs, kurnazlık vb.. dürtülerin yönetmesine izin verirsek, bu eylemlerin sonuçları derhal evrenin ve kendi psişemizin mekaniğine dahil olur. Yüksek yasalara uymadığımız için cezalandırılmaya ihtiyacımız yoktur, eylemlerin kendisi “cezadır”.” Hayatımızın en büyük meselelerinden birisidir “dürüst olmak”. Tabi öncelikle kendimize karşı dürüst olmaktan bahsediyorum. Kendine karşı dürüst olan başkalarına yalan konuşma ihtiyacı hissetmez zaten. Bence dürüstlüğün en yüksek mertebesi de budur. Kendine karşı tam bir dürüstlük! Ama nedense bu mertebeye ulaşmak kolay olmuyor yaşam içinde. İnsanoğlu genelde sorunlardan kaçma peşinde ya da sorunları erteleme derdinde. Belki bunu canımız yanmasın diye gerçeklerle yüzleşmemek adına içgüdüsel yapıyoruz ama bu sorunları sadece erteliyor ve daha çok birikerek büyümesine sebep oluyor. Bugün yüzleşemediğimiz bir sorun bir süre sonra bir çığ haline gelmiş sorunlar yığını haline gelebiliyor. Ayrıca yüzleşmemek, kaçmak gibi bir ihtimal asla yok! Önünde sonunda sorunla, korkumuzla, ertelediklerimizle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. YAŞAM böyle bir şey… Ne kaçacak yer var ne de sorunları sihirli değnekle yok edebilecek koşullar. Farkındalıkla yaşamanın ilk noktası bunu bilmek ve bu gerçekle yaşamak. Yükselişin ilk aşaması bence kendimize karşı tam bir dürüstlük ve kendimize dışarıdan bakarak özeleştiri yapabilme noktasıdır. Ağzımızın söylediklerini kulaklarımız duyduğunda çoğu zaman bir aydınlanma yaşıyoruz aslında. Örneğin; “annemle/babamla/eşimle/oğlumla (sorunumuz kiminleyse) konuşmaya korkuyorum, bu gerçeği ona söylemek çok zor benim için” diye düşündüğümüzde bunu kulaklarımız duyuyor öncelikle ve durumu sindirmeye başlıyoruz, sonrasında beynimiz sanki hemen harekete geçip çözüm yolları aramaya başlıyor. İlk önce korkuyu derinlemesine yaşıyoruz, sonraki aşamada bunu kabullenip çözüme odaklanıyoruz. Bu noktaya gelebildiysek sorunun %70 i bitmiştir zaten. “Kabullenmek” ve “yüzleşmek” meselenin en önemli kısmıdır her zaman. Bu aşamaları hallettikten sonrası kendiliğinden gelir… Geriye sadece eyleme geçmek kalıyor. Bu aşamayı hafife almıyorum ama meseleyi kendimize itiraf edebiliyorsak bu noktadan sonra herkese itiraf edebilir hale geliyoruz. “Gerçek iç realitemizi tanımak, kabul etmek ve ifade etmek dürüstlüğün kalbini oluşturur; ancak kendimize dürüst olduğumuz zaman başkalarına karşı da dürüst olabiliriz. Bütünlük anlamında, dürüstlük, negatif dürtülere rağmen yüksek yasalara uygun davranmayı gerektirir.” Yazar ne güzel ifade etmiş gerçekten. “Dürüstlük, negatif dürtülere rağmen yüksek yasalara uygun davranmayı gerektirir” Sorunları bir an önce çözmek zaman kazanmaktır, ekstra enerji sarf etmemektir aslında. Araya olumsuz hiçbir duygu koymadan (kin, öfke, kıskançlık, nefret, kaygı, endişe…vs) çözüme odaklanıp mesele büyümeden meseleyi halledip yaşam sürecimize, tekamülümüze daha güvenle ve sağlıklı devam etmektir. Kaçacak bir yer yok ve sorunlarımızla, korkularımızla bir an önce yüzleşmek en mantıklı yol… O halde zaman ve enerji kaybetmemeli ve hayatın karşımıza getirdikleriyle mücadele etmeye her an hazır olabilmeliyiz. Unutmadan şunu da belirtmek istiyorum… Her zorluk aşıldığında bize hediyesini (büyük bir farkındalık ve deneyim) bırakarak çıkar hayatımızdan. Güzel ve değerli deneyimler edinebilmek ve hayatın her safhasında tam bir açıklıkla kendimize dürüst olabilmek dileğiyle… ;) Emel Uğur Kırıcı